Denizlili iş adamları “barış süreci”ni çoktan başlatmış
Kaldığımız yerden devam edelim...
Malûm, Buldan’da kalmıştık..
Geçtiğimiz Pazar gününün sabahında, Başkanvekilimiz Avni Özgürel, Fehmi Koru ve ben, Denizli’nin Buldan ilçesine gittik... Bizi Buldan Belediye Başkanı Mustafa Fahri Şevik karşıladı... “Hoş geldiniz... Hoş bulduk” faslından sonra, başladık Buldan sokaklarında yürümeye... Epey dolaştıktan sonra, ilk durağımız bir “kahvehane” oldu.
Kahvede oturanlara selam verdikten sonra, biz de tavsiye üzerine birer “dibek kahvesi” içtik... Biz kahvelerimizi içerken, birer-ikişer vatandaşlar gelmeye başladı.
APO BIRAKILACAK MI?
“Geliş amacımızı” bildikleri için, başladılar “soru” sormaya, ya da “endişe”lerini dile getirmeye.
Masamıza oturan Buldan Genç İşadamları Derneği Yöneticisi Mehmet Demir dedi ki;
“Bizim endişemiz, malûm şahsın dışarı çıkması ihtimali... Dışarı çıkacak mı, iddia edildiği gibi milletvekili olacak mı?.. Kaygımız bu... Yoksa, süreci sonuna kadar destekliyoruz!”
Bu arada, kahvede bulunanlardan biri giriyor devreye ve Mehmet Demir’e dönüp, diyor ki; “Apo’yu çıkarmak isteseler bile, acaba Apo dışarı çıkmak ister mi?.. Bir Kürt veya bir şehit yakını tarafından vurulmaktan korkar... Hiç şüpheniz olmasın; Apo serbest bırakılmaz, bırakılmak istense bile Apo istemez!”
Görüyorsunuz ya;
Vatandaş işi kavramış.
Gerçek de öyle değil mi?..
Devlet Apo’yu serbest bırakmak istese, acaba Apo bunu kabul eder mi?..
Haa, “geniş bir oda” veya “12 kanallı televizyon”unun “20 kanallı” olmasını isteyebilir... O da kabul edilir veya edilmez, elbette devlet bilir...
DİYARBAKIR, BİNGÖL, MARDİN
Mehmet Demir ve Denizlili iş adamları, aslında “barış süreci”ni çoktan başlatmışlar.
Diyarbakır, Mardin ve Bingöl’ü, kendilerine “kardeş şehirler” ilân etmişler ve sık sık bu 3 vilâyetimize gidip gelmeye başlamışlar.
Diyorlar ki;
“Bu ziyaretler öncesinde, Kürt halkının mağduriyet edebiyatı yapmasına biraz kızıyorduk... Ama gidince gördük ki, Kürt halkı, birçok konuda haklı.
Son 30 yıldır o bölgede ne tarım yapılabiliyor, ne hayvancılık... Üstelik, tarım yapmaya kalksa, toprakları Ege toprakları gibi verimli değil... Bir de iklim şartları tarıma müsait değil... Kürt halkı gerçekten mağdur... Hele de; son 30 yıldır, bir yanda devlet baskısı, bir yanda örgüt baskısı yüzünden adım atamaz olmuş!..
Anlayacağınız;
Karşılıklı ziyaretler sonrasında, onların da, bizim de ezberlerimiz bozuldu... Şimdi, birbirimizi daha iyi anlıyoruz.”
Bütün mesele bu...
Hani, derler ya;
“İnsan, bilmediğinin düşmanıdır.”
Bu tür “ziyaret”ler, yüz yüze görüşme”ler, “problemi yerinde görme”ler, insanların kalplerini yumuşatıyor, “sıkılı yumruklar”ın yerini “tokalaşan” ve hatta “birbirine sarılan” insanlar alıyor.
Dedim ya;
Gerek “Denizlili” iş adamları, gerek “Buldanlı” iş adamları, aslında “Çözüm Süreci”ni en başında ve çok doğru okuyup, “Türk-Kürt kaynaşması”nı çoktan başlatmışlar.
MHP’LİLERİN TEPKİSİ KİME?
İşte bu yüzdendir ki;
Gerek Denizli’deki ziyaretlerimizde, gerek Buldan’daki ziyaretlerimizde pek büyük bir tepki ile karşılaşmadık.
ADD’lilerin ve TGB’lilerin gösterilerini çok da ciddiye almıyorum... Çünkü onlar, “ezberledikleri birkaç cümle”den öte bir lâf bilmiyorlar.
Ama “MHP’lilerin tepkileri”ni anlamakta, gerçekten güçlük çekiyorum... Meselâ, Buldan’da MHP’liler, bize niye tepki gösterdiler, pek anlayabilmiş değilim.
Öyle ya;
Buldan sokaklarında dolaşırken, “iki dönem başkanlık yapan” MHP’li eski Belediye Başkanı Temel Başbuğ, Başkanvekilimiz Avni Özgürel’le “çok ateşli bir tartışma” yaşadı ve mesela; “MHP’nin görüşünün Kandil’e Türk bayrağı dikmek olduğunu, oraya Türk bayrağı dikilirse sorunun halledilmiş olacağını” söyledi...
Biz de bunu, “MHP’nin görüşü” olarak defterlerimize not ettik.
Dedik ki;
“MHP’nin Buldan eski Belediye Başkanı Temel Başbuğ’a göre, Kandil’e Türk bayrağı dikmek, sorunun çözümü için yeterlidir.”
İyi de;
Tam biz arabamıza binecekken, “sonradan organize olmuş MHP’liler”in protesto gösterisi ne oluyor?..
Merak etmedim desem, yalan olur... Acaba, eski Belediye Başkanı Temel Başbuğ mu organize etti MHP’li gençleri?..
Ve acaba;
MHP’lilerin tepkisi “Akil İnsanlar”a mı, yoksa “Temel Başbuğ’u tekrar Belediye Başkanı seçmeyen Buldan halkına mı?”
SOYADI ŞEVİK, KENDİ ÇEVİK
Lâf açılmışken söyleyeyim;
Temel Başbuğ’un nasıl bir belediye başkanı olduğunu bilmem, kimseye de sormadım ama, şu andaki başkan Mustafa Fahri Şevik için derim ki;
“Son derece kültürlü, entelektüel birikimi olan, güler yüzlü, sımsıcak ve en önemlisi de esprili bir belediye başkanı.”
Aynı şekilde, Buldan Kaymakamı Ahmet Erdoğdu da, “devletin güler yüzü”nü gayet iyi temsil ediyor... Halk, onu da çok seviyor...
Belediye Başkanı Mustafa Fahri Şevik, bizimle birlikte sokaklarda yürürken, hem esnafa, hem yoldan geçenlere selâm verdi, hal-hatır sordu... Gördüm ki; Mustafa Fahri Şevik, halk tarafından seviliyor.
Nasıl sevmesinler ki;
“Buldan Cezaevi” boşaltıldıktan sonra, orasını “müze” haline getirmiş... Öyle bir “müze” ki, Buldan’ın geçmişine dair ne varsa, orada sergileniyor... Evet, Başkan’ın soyadı Şevik, ama kendisi çevik...
Buldan’da her taraf tertemiz.
“İş var ama işçi yok” olduğu için Belediye Başkanı rahat... Şu anda Buldan’da “En az 1000-1200 işçi açığı” var... Dün de naklettiğim gibi, neredeyse “yurt dışından işçi ithal etme” noktasına gelmişler.
Tek problemleri var, o da şu:
“Hükümet, dıştan gelen mallara yüzde 30 kota uyguluyor ama bu uygulamanın 2014’te biteceği söyleniyor... Biz istiyoruz ki, kota uygulaması 2014’ten sonra da devam etsin.”
YENİ BİR HAVAALANI
Madem bir “talep” aktardım, o halde “Çardak Havaalanı” ile ilgili bir talebi de bu vesileyle aktarayım...
Efendim, Çardak Havaalanı, Denizli’nin merkezine 75 kilometre uzaklıkta... Uçaktan inince Denizli’ye gelmek için en az “1 saat” yol katetmek gerekiyor.
Denizlili iş adamları, bu mesafeyi o kadar “uzak” buluyorlar ki, havaalanını sadece “İstanbul’a uçuşlar”da kullanıyorlar... Ankara’ya filan, “uçakla” değil, “otomobille” gidiyorlarmış...
İstedikleri şu:
“Çardak Havaalanı yine hizmet vermeye devam etsin... Ama, Denizli’ye yakın bir mesafeye yeni bir havaalanı yapılırsa, Hükümet’e minnettar kalırız...”
Madem “halkın sorularını, endişelerini ve taleplerini” not ediyoruz, ben de bu talebi, Başbakan Tayyip Erdoğan ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’a iletiyorum...
Biz, nihayetinde “elçi”yiz...
Gerisi, onların bileceği iş...
DENİZLİ DEMİŞKEN...
Şimdi diyeceksiniz ki;
“Denizli’ye gittiniz ama Buldan’ı daha çok anlattınız.”
Haklısınız...
Ama, “Buldan Bezi”ni bir “dünya markası” haline getiren bu minik ve şirin ilçeye biraz ayrıcalık yapmak istedim.
Yoksa, Denizli ve Avni Özgürel’in memleketi olan Tavas’la ilgili yazılacak çok şey var... Avni, kendine bir fırsat oluşturup, Tavas’a gitti ve “sıla-i rahim” yapıp geldi.
Denizli, bir-iki yazıya sığacak gibi değil... “Pamukkale”sini mi anlatacaksın, geniş bir alana yayılmış olan “40 bin öğrenci”si bulunan “Pamukkale Üniversitesi”ni mi anlatacaksın?.. Denizli’yi “muhteşem bir şehir” haline getiren Belediye Başkanı Osman Zolan’ı mı anlatacaksın, halkın büyük sevgi gösterdiği Vali Abdülkadir Demir veya Emniyet Müdürü Zeki Bulut’u mu?..
Hepsi, birbirinden değerli insanlar.
Sonuç itibariyle;
Denizli, ilginç bir şehir.
“2008 krizi”nde olduğu gibi tökezleyen ama daha sonrasında kendi kendine ayağa kalkan ve şimdi daha sağlıklı olan bir şehir...
2008 krizinde, iş yerlerinden 30 bin işçi çıkarmışlar ama kriz geçtikten sonra, çıkarılan 30 bin işçi geri alındığı gibi, ilâveten 35 bin işçi daha istihdam etmişler.
Avni Özgürel’den öğreniyoruz ki;
Sanatçı Cinuçen Tanrıkorur, ünlü şarkısı “Günaydınım, nar çiçeğim, sevdiğim” adlı şarkısını, 1980 yılında Denizli’deki bir yarışma için bestelemiş ve ondan sonra da bu şarkı Türkiye’ye yayılmış, yıllarca dillerden düşmemiş...
“Sanat” demişken, Denizli’de bir “İmam-Hatip Lisesi binası” var ki, “mimari yapısı”, şehre ilk gelen hemen her yabancının dikkatini çekiyor. Biraz Osmanlı, biraz Selçuklu mimarisini andıran bu yapıyı ve hemen karşısındaki Endüstri Meslek Lisesi’ni yaptıran “Hayırsever Denizlili”yi tebrik ediyor, “Allah razı olsun” diyorum.
Yazacak çok şey var...
Ama, şimdilik burada kesiyorum...
Denizli’den, bugünlük bu kadar... Bakalım, bu hafta hangi vilayette olacağız?..
İnşallah, oraya da ağız tadıyla gider, ağız tadıyla geliriz...
Zira, biz “saldırı”ları haketmiyoruz...
Denizli hakkında kısa bilgiler
Denizli Valisi Abdülkadir Demir, biz heyet üyelerine hem Denizli hakkında bilgiler verdi, hem de bir “dosya” takdim etti... O dosyadan öğrendik ki; l Denizli’de “terörist saldırılar”dan 106’sı asker, 8’i polis, 2’si öğretmen, toplam 116 kişi şehit olmuş, 96 tane de “gazi” var... Şehit ailelerinden 90’ı istihdam için başvurmuş, bunların 23’ü bir işe yerleştirilmiş...
l Denizli’de, “şehit ve gazi”lerle ilgilenen “2 dernek” var... Başkanlıklarını da Mehmet Emin Öztürk ve Hamdi Helvacılar yürütüyor.
l Denizli’nin nüfusu “1 milyon”a yakın... 2011 yılında aldığı göç 23 bin 454, verdiği göç ise 23 bin 853 olmuş...
l Okul sayısı 733... Öğrenci sayısı 181 bin 611... Öğretmen sayısı 11 bin 531.
l Denizli’de 818 adet firma faaliyet gösteriyor... 2012 yılındaki ihracat tutarı 2 milyar 739 milyon 107 bin dolar... İthalatı ise 2 milyar 258 milyon dolar civarında... l Denizli ekonomisinde “tarım”ın payı yüzde 4 iken, “tekstil ve konfeksiyon”un payı yüzde 44.4 civarında. l Çalışan sayısı 267 bin 694... Gelişmişlik sıralamasında; 2012 yılında 10. sıraya yükselmiş... “Turizm”de ise; Antalya, İstanbul, Muğla ve Edirne’den sonra 5. sırada yer alıyor...
l Denizli’de, “her bölgeden insan” yaşıyor.