Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Dağılan parçalar

Dağılan parçalar

Yolun hemen kıyısında dev bir çöp dağı ve temizlik elamanları ile saç başa kavga eden bir kadın… Kadın “vermem, onlar benim eşyalarım” diye yalvarıyor. Temizlik elamanları ise işlerini yapmaya devam ediyorlar. Kadının feryadını duyduğunuzda bir yakınını ya da kendisi için hayati önem taşıyan bir varlığını kaybettiğini sanırsınız. Hüzünlü gözlerle bakıyor ve alınan her parçada biraz daha sarsılıyor. Vermek istemiyor… Dışarıdan baktığınızda kirli bir pet şişe, bir kaç kavanoz, eski bir giysi, bir yastık parçası… görürsünüz… Ama bu parçaların onun için ne ifade ettiğini hiç birimiz bilemeyiz. Acaba bu parçalarla hayatında eksik kalan hangi alanı doldurmaya çalışıyor? Neyi neyin yerine koyduğunu düşünüyor? Bilemiyoruz. Kadın acı duyuyor. Yıllardan beri yoksunluğunu çektiği bir şeyleri onarmaya çalışayım derken biri geliyor her şeyi talan ediyor. Onun duyguları bu yönde. O yüzden direniyor ve olup bitenlere bir anlam vermeye çalışıyor.

Temizlik elamanı ile kadının mücadelesi devam ediyor. Kadın gözlerini, çöp arabasından alamıyor. Sanki içinden bir şeyler kopuyor, bağlandığı bir şeyler kendisinden ayrılıp gidiyor ve atılan her şeyde biraz daha acı çekiyor. Yalnızlaşıyor ve kendince anlamlar yüklediği bu parçaları iç dünyasında birleştirmeye çalışıyor. Ama olmuyor ve kadın gittikçe yalnızlaşıyor.

Hiçbir şey dışarıdan gördüğümüz gibi değil.

Kadının iç dünyasında, bu kirli ve çöp kokan eşyaların farklı birer anlamı var. Orada bizim göremediğimiz ya da görmeye güç yetiremediğimiz bir dünya var… Uzmanlar çöp biriktirme eğilimi olan kimselerin genellikle kendilerini yalnız hissettiklerini ifade ediyorlar. Yalnızlık çaresizliği de beraberinde getiriyor.

Çöplerle bütünleşen bu insanlar vaktin çoğunu sokaklarda geçirirler. En sadık dostları ise kaldırımlardır. Kendilerinin insanlık diyarından sürülmüş birer mahkum gibi görürler. Yollar ise hem sırdaşları hem arkadaşlarıdır.

Hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi değildir. O yüzden bu niye böyle demek yerine ne yapabilirim sorusunu sormalıyız. Çöp evlerde yaşayan insanlar için de bu soruyu sorabiliriz.

En büyük acı insanlık diyarından sürülmektir. O vakit kimse sizi adamdan saymaz, saygı göstermez, değer vermez. Kırık bir eşya gibi fırlatıp atarlar. Bu insanlar da tıpkı bunun gibi fırlatıp atılan ve yardım eli uzanmayan kimselerdir. Kimbilir vakti zamanında hangi acı tecrübeleri yaşadılar? Hangi iltifatları aldılar, hangi başarılara imza attılar? Bilemeyiz.

Uzmanlar bu kimseleri, tedaviye ikna etmenin güç olduğunu o yüzden yakınlara büyük sorumluluk düştüğünü ifade ediyorlar. Peki yakınlar uzak olmuşsa ne yapacağız? Elbette hepimiz insanlık ailesinin birer üyesiyiz ve sürgün ettiğimiz bu insanları bir psikiyatriste götürerek yardımcı olabiliriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi