30 yıllık terörden kazançlı çıkan kim?
Her zaman söylerim...
Olayın “ne olduğu” kadar, senin “nereden baktığın” da önemlidir...
“Gecekondu penceresi”nden bakarsan, sadece gecekonduları görürsün...
“Yüksek bir yer”den bakarsan, her tarafı görürsün...
“Çözüm süreci” de öyle...
Olaya Ankara’dan bakarsan farklı görürsün, Kandil’den bakarsan farklı... “Devletçi pencere”den bakarsan farklı yorumlarsın, “milletçi pencere”den bakarsan farklı!..
ÇEKİLMEYE NASIL BAKALIM?
Meselâ, dünkü gelişme...
PKK’nın önde gelen adamlarından Murat Karayılan; kim ne derse desin, nihayetinde “tarihî bir açıklama” yaptı ve dedi ki; “8 Mayıs’tan itibaren, kademeli olarak çekilmeye başlıyoruz.”
Peki, bunu nasıl yorumlayacağız?..
MHP Genel Başkan Yardımcısı Tuğrul Türkeş gibi; “AKP hükümetince, terörist örgüt ve onun elebaşısının siyasi muhatap alınıp yüce Türk devleti karşısında eşit statüye getirilerek meşrulaştırılması karşısında dış politika gündemimizde daha ne gelişmeler yaşanacağını tahmin etmek zor değildir” mi diyeceğiz, ya da MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri gibi; “Terör örgütü mensuplarının ellerini-kollarını sallaya sallaya ülkeyi terketmeleri suçtur” diye mi bağıracağız?..
Yoksa; CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan gibi; “AKPM raporu”ndan hareketle, AK Parti’yi mi suçlayacağız?..
Ne enteresan değil mi; BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan’ın sözleri, bana “daha insanî” geldi...
Pervin Buldan, CHP’li Emine Ülker Tarhan’ın sözlerine tepki göstererek demiş ki;
“Sayın Tarhan, bu coğrafyada ne kadar çok çocuğun yetim kaldığını bilmez mi?.. Böylesi bir atmosferde barışa karşı olmak ne kadar acıdır. Benim kızım doğduğu gün babası öldürüldü, bunu bilir misiniz?”
Tarhan’ın, bir tarafı hiç acı çekmemiş gibi göstermeye çalıştığını söyleyen Buldan; “Akan kardeş kanının durması sizi neden bu kadar rahatsız ediyor?” diye sormuş...
Gerçekten de;
Akan “kan”ın, dökülen “gözyaşları”nın durması, birilerini niye rahatsız ediyor acaba?..
Niye hiç şu soruyu sormuyoruz;
“Terörden kim kazandı?”
Sahi, kim kazandı?..
EGE’DEN GÜZEL HABERLER
Malûm, “Akil İnsanlar Heyeti”nin “Ege Grubu”ndayım...
Dolayısıyla, Ege’den gelen haberlere özel önem gösteriyorum... Ve, inanın “güzel haberler” alıyorum.
¥ Önceki gün Manisa’nın Akhisar ilçesi muhtarları, “Biz de gönüllü akil insanlarız” deyip, Mayıs ayında Şanlıurfa ve Mardin’e gitmeyi, oradaki vatandaşlarla görüşmek istediklerini açıklamışlar.
¥ Dün, İzmir’den güzel bir haber aldım... Bünyesinde “182 STK” bulunan İzmir Barış Platformu, çözüm sürecine destek verdiklerini açıklamışlar.
¥ Beni en çok etkileyen ise; doğup büyüdüğüm Salihli’nin Cumhuriyet Mahallesi sakinlerinden Rıfat Erdoğ’un bireysel çabası oldu...
Rıfat Erdoğ, bir yazı yazmış ve geçen Cuma günü onu dağıtmış Salihli halkına... “Terörden kim kazandı?” başlıklı yazı şöyle:
“Birlik, beraberlik ve kardeşliğe giden yolu nasıl buluruz?.. Elini taşın altına sen koyarsan, ben koyarsam, birlik beraberliği de buluruz, terörü de durdururuz, gençlerimizin de ölmemelerini, yaşamalarını sağlarız ki, hepimiz elimizi taşın altına koyalım...
Şimdi soruyorum sizlere;
Bu ülkede 30 yıldır devam eden terörden kim kazandı?
Kürt mü kazandı?
Türk mü kazandı?
Alevi mi, Sünni mi kazandı?
Doğu mu kazandı?
Batı mı kazandı?
Kim kazandı?
Kimin kazandığını ben size söyleyeyim;
Silah satan kazandı, mayın satan kazandı, uyuşturucu satan kazandı, gençlerin kanıyla beslenenler kazandı... Şehitleri ve dağa çıkanları teşvik edenler kazandı.
Peki, kim kaybetti?..
Sen kaybettin, ben kaybettim, gençler kaybetti, gençlerin anaları, babaları, eşleri, masum yavruları kaybetti.
Akıl sahibi, mantık sahibi, vicdan ve insaf sahibi bir insan, bu manzaranın, bu tablonun böyle devam edip gitmesine rıza gösterebilir mi?
Bu durum böyle devam edip gidebilir mi?
Bu statüko bu şekilde sürdürülebilir mi?
Sevgili büyüklerim, sevgili bacılarım, sevgili gençlerim, sevgili kardeşlerim, sizlere soruyorum gençlerin ölümüne daha ne kadar tahammül edeceğiz?
Cumanız hayırlı ve mübarek olsun.”
Akhisarlı muhtarları, İzmir Barış Platformu’nu ve Salihlili Rıfat Erdoğ’u, bu duyarlılıklarından dolayı kutluyor ve diyorum ki; “Çözüm süreci inşaallah başarıya ulaşacaktır... Şimdi daha umutluyum.”
Çünkü bu süreç;
Türkiye’ye malolmuştur. “Siz dışarıdan, biz içeriden... Bölemedik Türkiye’yi!”
Keçecizade Fuat Paşa, Batılı diplomatlara öyle demiş ya; “Osmanlı o kadar güçlü ki, sz dışarıdan biz içeriden uğraştığımız halde bir türlü yıkamadık!” Son günlerde de aynısını yaşıyoruz... Amerikalı Siyonist Michael Rubin gibiler dışarıdan, bazıları içeriden, “çözüm süreci”ni baltalamak için uğraşıyorlar ama bir türlü “Türk-Kürt kardeşliği”ni yıkamıyorlar.
Bir zamanlar, “28 Şubatçı generallere brifing” de veren Michael Rubin denilen adam; Erbil’de bir radyodan Kürtlere seslenip; “Bana para verirseniz, sizin için lobi yaparım” filan demiş ve hemen ardından eklemiş: “Devlete inanmayın, çünkü devletin, Kürt sorununu çözmek gibi bir niyeti yok!”
Elbette, “Kürt halkını kışkırtmaya” çalışan, sadece Michael Rubin gibi siyonistler değil, Fransa ve Almanya gibi Batılı ülkeler de “PKK’nın çekilme kararı”ndan memnun değil!..
“İçeride” ise, neredeyse PKK’lıların paçasına yapışıp; “Gitmeyin” diye yalvaran insanlar var.
Ne var ki; Murat Karayılan dün Kandil’de açıkladı: “Çekilme 8 Mayıs’ta başlıyor!”
Süreç, inşallah kazasız-belâsız yürür de, “Bin yıllık Türk-Kürt kardeşliği” yeniden inşa edilir.
PKK’yı “kullananlar”a ve “paçalarına yapı-şanlar”a rağmen!