“Banka sorunu” için de çözüm süreci lâzım!..
Türkiye’nin IMF’ye olan borcu bitiyor, bir de borç verecek hale geliyoruz…
Harika.
Merkez Bankası şık bir hareketle, gösterge tahvil faizini yüzde 5.38’e çekti.
Müthiş.
Başbakan Erdoğan, Merkez Bankası rezervinin 132 milyar dolara vardığını söyledi.
Rezervin 2002’de 19 milyar dolardan ibaret olduğunu düşünün ve bu tabloyla gurur duyun.
•
Bir taraftan bakınca memleketteki bütün işler iyi gidiyor…
İstikrar mükemmel, direnci kırılan kredi derecelendirme kuruluşları not artırıyor, yabancı sermaye girişi hızlandı, cari açık düştü…
Dış ticaret açığı geçen yıl yüzde 20,7 azalma ile 83 milyon 976 milyon dolara inerken, ihracatın ithalatı karşılama oranı da yüzde 56’dan yüzde 64,5’e tırmandı.
Vesaire…
İşler çok iyi gidiyor da…
Bu iyiliğin vatandaşa yansıma oranının “yeterli” olmadığı da bir gerçek.
Hükümet, doğrudan dolayı desteklerle elinden geleni yapıyor ama hükümeti de aşan bir “tahakküm” odağı var.
Hepimiz ona köleyiz!..
Yemiyor, içmiyor ona çalışıyoruz…
Kanımızı iliğimizi kurutuyor, ocağımıza incir ağacı dikiyor…
Öyle bir düzen kurmuş ki “eloğlu” zamanında, her yol ona çıkıyor.
Öyle bir tezgah ki, deprem konutuna yerleşmeye çalışan zavallı depremzede bile oradan geçmek mecburiyetinde!..
Bankayla mecburen çalışanlar var, bir de beyinleri “kirli suyla yıkanmış” olduğundan bankaya çalışanlar var…
Ne kadarı mecburiyettendir bilemem; kredi kartı kullanımımız hızla artıyor.
Kredi kartları ile yaptığımız alışveriş tutarı 2012’de yüzde 25 artışla 354 milyar TL’ye ulaştı.
Bu tutar, banka kartlarında ise yüzde 36 yükselişle 16 milyar TL oldu.
Kredi kartı, banka kartı kullanımında patlama!..
Bu yazının başında gösterge faizini düşürmesinden dolayı övdüğümüz Merkez Bankası, kredi kartı borçlarına uygulanacak faizin tavan oranını aylık yüzde 2.34 olarak belirlemiş…
Türkiye faiz oranlarını hızla geriye çekiyor ama kredi kartı borçlularına dünyanın en yüksek faizi uygulanıyor!..
Kredi kartı tuzağına takılanı yakıyorlar resmen!
Bir yanım, “kredi kartına yüklenip duranlara müstahak!” diyor…
Diğer yanım “Mecbur kaldığı için kullananlar da vardır. Onlara yazık!” diye isyan ediyor…
“İsraf”a kaçanlara hiç acımıyorum doğrusu…
Pakistan vatandaşı gibi kazanıp İsviçre vatandaşı gibi harcamanın mantığı yok!..
Günde bir paket sigaraya 20 ekmek parasını vermenin mantığı yok!..
Birkaç bin liralık arabaya binecek durumdayken, ‘lüks’ araba için bankaya eğilmenin anlamı yok!..
Lakin, yukarıda bir yerlerde dedik ya, “Beyinleri kirli suyla yıkanmış insanlar!’ medya telkinine esir!..
Bankalar ile bu türden medya organlarının çıkarları müşterek olduğundan…
“Saf” vatandaşa koca kazık!..
Merkez Bankası verilerine baktım; Bankacılık sektöründe tüketici kredilerinden alınan ücret ve komisyonlar 2002’de 910 milyon liraydı.
Bu rakam, 2008’de 2,5 milyar, 2010’da 3,3 milyar ve 2012’de ise 4,4 milyar liraya tırmanmış.
Eski para 4.4 katrilyon!..
Ne kazık!..
Bankalar, 2012 yılında 27 katrilyon lira “faiz dışı gelir” elde etmiş abiler, Her ay 2 nokta 25 katrilyon lira “hizmet bedeli” ödüyoruz bunlara!..
•
Yok, bu böyle olmayacak…
Hükümet ne yaparsa yapsın, bankacılık tezgahı vatandaşa nefes aldırmayacak!..
•
Memleketi pek çok sıkıntıdan kurtarmayı başaran, çözüm sürecini de büyük bir başarıyla yürüten Başbakan Recep Tayyip Erdoğan…
Bu konuda bir şeyler yapabilir mi acaba?..
Bankaların “vurgun” iştahlarına gem vuracak formül var mı…
Yok mu?