His, marifet ve irade
Ruhumuz düşünce ve bilgiyi his, idrak ve irade gibi fonksiyonları icra ederek üretir. Meselâ, bir elmanın tadını anlayabilmemiz için, elmayı dilimize-damağımıza dokundururuz. Bu temas dilimiz üzerinde bir tesir bırakır. Buna “his” deniyor. Sinirler, çok kısa bir zamanda bu hissi beyne-zihne ulaştırır.
Tadın damaktan dimağa ulaşması ve kodlarının oraya nakşedilmesi bir ‘uyarılma’ hâlidir. Bu uyarılma neticesinde dimağ-zihin, bu tadı, diğer tatlardan ayırmasıyla bir ilim meydana gelir ki, buna “ihtisas” denir. Aklın bunu kaynağına, sebebine dayandırması ise “idrak”tir.
Ruhun, bu tadın kaynağını, hakikatini ve sıfatlarını incelemesine, “marifet” denir. Ve bu tadı aldıktan sonra devam edip etmeme işine de “irade” diyoruz.
Mücerret (soyut) kavram ve manalara gelince, onlar da ruhumuzun akıl-dimağ-zihin, kalp, vicdan gibi merkezlerinde kontrol edilerek alınır veya reddedilir. İşte burada devreye, “akıl-kalp ve vicdan” gibi duygular girer.
ŞUUR / BİLİNÇ
Yaratılmışların en mükemmeli olan insanın sinir sistemine, şuurluluk hâlini sağlama ve bir takım ruhî fonksiyon ve faaliyetleri yerine getirme vazifesi verilmiştir.
Şuur, insanoğlunu diğer varlıklardan ayıran, eşyayı düşünerek anlama, idrak etme, inceliklerini kavrama ve fark etme melekesidir. Buna muayyen bir zaman içinde insanın kendisinden ve çevresinden haberdar olması hâli de diyebiliriz.
Bediüzzaman hayat, akıl ve şuur münasebetini şöyle tasvir eder: Hayat bu kâinattan süzülmüş bir hülasa (öz, özet) olduğu gibi; şuur ve his dahi, hayatın bir özetidir. Akıl dahi, şuurdan ve histen süzülmüş bir özdür ve ruh dahi, hayatın hâlis ve safi bir cevheri ve sabit ve müstakil zatıdır. (Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 103.)
Şuur zihnimizin en önemli fonksiyonu ve faaliyetidir. Diğer varlıklar sağır gibi, yalnız kendi sözlerini anlarlar. Biz ise; duyan, idrak eden bir varlık olarak, bütün mevcudatın kelâmlarını, tesbihlerini, hamdlerini anlar; ne yaptıklarının, ne söylediklerinin şuuruna varırız. Duruş ve hareketlerini, hâl dillerini, yani mimiklerinin manalarını da şuurumuzla kavrarız. Kendi sözümüzün manasını anladığımız gibi atomlardan yıldızlara kadar, canlı-cansız bütün varlıkların davranışlarını anlar ve anlamlandırırız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.