Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Boyayı mı beğenmedin boyacıyı mı?

Boyayı mı beğenmedin boyacıyı mı?

Hafta sonu izlediğim programlardan biri de İstanbul’un kültür, sanat ve tarihini, şimdiki ve gelecek nesillere aktaran Suriçi Grubu’nun toplantısıydı.

Suriçi Grubu Başkanı Nedim Abi’nin koordinatörlüğünde gerçekleşen toplantının konuğu, Fatih Üniversitesi Rektörü Şerif Ali Tekalan idi.
Şerif Ali Tekalan’dan Türkiye’nin her yerinden gönül erlerinin başlattığı eğitim seferlerinin serüvenini dinledik.
Dünyanın dört bucağında dalgalanan bayrağımız ve İstiklal Marşımız ile örf, adet ve geleneklerimiz gibi kültürel ve sosyal değerlerimizin yerküreye nasıl yayıldığını anlattı.
Irk, dil, din ve renk ayrımı yapmadan, tüm dünya insanlığına uzanan; el, yürek, beden ve dillerin; hülyadan rüyaya, rüyadan esasa geçişini izledik.
¥
Müslümanlar bir ümmet olarak “Tevhid” inancını; Kur’an ve Peygamber (s.a.v.) ahlakıyla “Tebliğ” etmek mecburiyetindedir.
Bu mecburiyetin çerçevesi sınırsızdır ve geniştir. Cephesinde “İnsan” yazan herkes tebliğe açık demektir. Çünkü insanın fıtratı, inanmaya ve iman etmeye uygun yaratılmıştır.
Hepimiz öyle sorumluluklar yüklenmişizdir ki, bu yükü Efendiler Efendisi (s.a.v.)’in “Veda Hutbesi’nden” bu yana taşımaktayız.
Ne demişti Rasulullah Efendimiz (s.a.v.) Veda Hutbesi’nin sonunda;
-“İnsanlar! Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?”
Sahabe-i Kiram hep birden şöyle dediler:
-“Allah’ın elçiliğini ifa ettiniz, vazifenizi hakkıyla yerine getirdiniz, bize vasiyet ve nasihatte bulundunuz, diye şahadet ederiz!”
Bunun üzerine Rasul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) şahadet parmağını kaldırdı, sonra da cemaatin üzerine çevirip indirdi ve şöyle buyurdu:
-“Şahit ol yâ Rab! Şahit ol yâ Rab! Şahit ol yâ Rab!
Efendimiz (s.a.v) tebliğini yaptığına dair, Sahabelerin önünde Allah’ın şahitliğini isteyerek o yükü biz ümmete yükledi.
¥
“Biz böylesine büyük bir mirasın temsilcisi ve sahibi olarak bugün ne yapabiliyoruz?” diye kendi kendime sorduğumda verecek bir cevap bulamıyorum.
Her zerresiyle Allah’ın olan ve Allah’ın yarattığı kâinat, Rasulullah (s.a.v.)’in yüzüsuyu hürmetine halkedilmiş.
Bu düstura inandığımız zaman üzerimizdeki yükün hafiflemesi ve taşımaktan büyük zevk alacağımız ortada değil mi?
Dünyaya nasıl geldiysek öyle gitmeyecek miyiz? Dünyaya çıplak geldik ve hemen kundağa sarıldık.
Öldüğümüzde de yine çıplak olacağız ve kefen kundağına sarılarak uğurlanacağız. Tabii uğurlayanlar ve arkamızdan samimi Fatiha okuyanlar bırakabilmişsek.
Dünyada geride bıraktığımız her saniye bizi orada bekleyecek ve onlarla yüzleşeceğiz. Orada yüzleştiğimizde yüzümüzün kızarmaması için bu yükü hakkıyla taşımalı.
¥
Neyse sözü Şerif Ali Tekalan’ın şu hatırasıyla bitireyim.
Bir Hac sırasında beyaz bir Müslüman, siyah bir Müslümanın yüzüne dikkatle bakıyormuş. Siyah Müslüman bu bakıştan rahatsız olmuş ve şöyle sormuş:
-“Ne oldu kardeşim, boyayı mı beğenmedin, boyacıyı mı, hepimizi Allah yaratmadı mı?”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi