İP’çilerle yan yana olmak MHP’lilere yakışıyor mu?
Bugün Cumartesi... “Akil İnsanlar Heyeti Ege Grubu” olarak, Allah nasip ederse bugün Afyon’da olacağız.
Bu vesileyle ifade etmek istiyorum ki; AK Parti’nin yaptırdığı “2. anket”te, çözüm sürecine olan destek yüzde 63’e yükselmiş...
Karşı çıkanlar yüzde 30
Kararsızlar yüzde 7
Gazetelerdeki haberlere göre;
30 ilde 6 bin denekle yapılan araştırmaya göre, AK Partili seçmenlerin yüzde 85’i, BDP’lilerin yüzde 95’i, CHP’lilerin yüzde 51’i, MHP’lilerin ise yüzde 35’i çözüm sürecine destek vermiş...
Parti araştırmasında, etnik kökene göre çözüm sürecine nasıl bakıldığı da analiz edilmiş... Alevilerin yüzde 60’ı sürece destek verirken, Kürt kökenlilerin desteğinin yüzde 90’a çıktığı, Türk kökenlilerin desteğinin ise yüzde 80’lerde olduğu tesbit edilmiş...
Anketin “bizi” ilgilendiren iki boyutu var... Birincisi; “Akil İnsanlar Projesi”ne, halkın yüzde 65’i destek vermiş!..
İkincisi;
Bizim bölgemiz Ege ile ilgili...
“Akil İnsanlar Heyeti”nin çalışmalarından sonradır ki, “sürece en az destek veren Ege Bölgesi”nde ve Karadeniz’de, halkın bakışı “olumlu”ya dönmüş...
Bu sonuç;
“Ege Grubu Üyeleri” olarak, bizleri elbette mutlu etti.
Demek ki;
Halkımız bizi anlamış...
Daha doğrusu;
Biz süreci anlatabilmişiz...
TEPKİLERİ HAKETMİYORUZ!
Ne var ki;
Bizi anlamayanlar, daha doğrusu anlamak istemeyenler de yok değil...
Kısmen “CHP’li”ler, ama en çok “TGB’li”ler ve maalesef “MHP’li”ler; ya “protesto gösterileri”yle ya da “ortamı terörize eden” hâl ve tavırlarıyla, bizlere “hak etmediğimiz” tepkiler gösteriyorlar.
Önceki günkü Hürriyet’te, Mehmet Yakup Yılmaz; artık hangi dağda kurt ölmüşse, “Akilleri protesto etmenin tuhaflığı” üzerine bir yazı kaleme almış ve “protestoculara” demiş ki;
“Akil İnsanlar heyetlerinin gittikleri yerlerde küçük gruplar protesto gösterileri yapıyor, salonlardaki toplantılarda tartışmalar yaşanıyor.
Bunun gösteriyi ya da protestoyu gerçekleştirenlere ve savundukları fikirlere nasıl bir faydası oluyor, anlayamıyorum.
Sonuç olarak bu heyetlerde yer alanların hiçbiri karar verici insanlar konumunda değiller.
Başbakan onları göndermiş, gönderirken nasıl çalışacaklarını bile söylememiş.
Onlar da dolaşıp kendilerince “barış sürecini” anlatmaya çalışıyorlar ama zaten onlar da ne kadar biliyor ki?
O insanları susturmaya, konuşturmamaya çalışmak yerine, salonlarda oturup medeni şekilde tartışmak neden zor geliyor?
Sonunda bu insanlar konuştukları kişilerden edindikleri izlenimleri hükümete yazılı olarak vermeyecekler mi?
O raporda toplumdaki herkesin fikri olsa, bunun zararı mı olur, yararı mı?
Bir görüşü savunmanın ve ona taraftar toplamanın en etkili yolu, konuşarak insanları etkilemek midir, yoksa bağırış çağırış içinde hiç kimseyi konuşturmamak mıdır?”
Söyledikleri doğru...
Öyle ya;
Bizim hiç kimseye “akıl vermek” gibi bir misyonumuz yok... Tam aksine “akıl almaya” ve bunları “not etmeye” gidiyoruz...
Haa, bu arada;
Dilimizin döndüğünce “Çözüm Süreci”nin ne getireceğini, Türkiye’yi nasıl bir gelecek beklediğini, “Türk-Kürt kucaklaşması”nın ülkeyi nerelere taşıyacağını anlatmaya çalışıyoruz...
Kesinlikle, hiç kimseyi “ikna etmek” gibi bir niyet ve çabamız yok.
İstiyoruz ki;
“Konuşalım!”
Öyle ya;
“İnsanlar konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa koklaşa anlaşırlar”mış!..
Konuşalım...
Tartışalım...
Mutlaka bir “orta yol” bulunur.
GÖRÜNTÜ BİRLİKTELİĞİ!
Açık ve net söyleyeyim;
“TGB’li”leri ve “ADD’li”leri, kısmen de “CHP’li”lerin protestolarını pek kayda değer bulmuyorum ama “MHP’liler”in ve “Ülkücüler”in, hele de “Ege Grubu”na yönelik protestolarını anlamakta zorlanıyorum.
Zorlanan sadece ben değilim... Anlaşılan o ki, “Akil İnsanlar Heyeti üyeleri”nden Ahmet Taşgetiren de İP ve MHP’nin “birlikte görüntü vermesi”ni anlamakta zorlanıyor olmalı ki, 1 Mayıs tarihli yazısında demiş ki;
“Anadolu’da “akil insanlar”a yönelik tepkilerde, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganları ile “Ya Allah bismillah Allahüekber” sesleri, havaya doğru yumruk sıkışlarla, parmaklarla kurt başı yapma görüntüleri iç içe geçiyor.
Yani İşçi Partililer’le MHP adına tepki verenler el ele tutuşmuş oluyor.
Bunu yadırgıyorum.
Ben, MHP’nin İP’ten özellikle ayrışmasını ve tek başına tepki vermesinin daha anlamlı olacağını düşünüyorum.
Böyle bir itina içinde olmamaları sebebiyle, bu işbirliğini çok problemli buluyorum.
Doğu Perinçek ve camiası, bir süredir ulusalcılık yapıyorlar. Samimi olup olmadıklarını sorgulamak, benim işim değil.
Ama ben henüz o camiayı ellerinde taşıdıkları Mao posterleri ile hatırlıyorum. “Maoculuğun şampiyonluğu”ndan, “Öcalan’la kucaklaşma”lara ve oradan ulusalcılığa evrilme...
Bu ülkeye her şeyin o kadar kolay yutturulacağı inancı var, kimi çevrelerde.
Dağa çağırmışsın on binlerce genci, ölüme sürüklemişsin ve şimdi, başta söylediğin her şeyden vazgeçmişsin.
Sen hâlâ lidersin.
Hadi canım sen de!
Bu kadar gencin ölümünden sonra da lider olarak kalabiliyorsan, yazık bizim zihinsel sığlığımıza.
Gençlerin eline Mao posterleri verip, Türkiye’ye Çin komünizmini taşıma misyonuyla örgütlenip, değme entelektüelleri safına katıp, oradan dağda Öcalan’la piknik yapmaya yönelip, oradan Kemalizm’e direksiyon kırıp, meydanlarda “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganları içinde MHP’lilerle el sıkışıyor ve hâlâ medyada karşılık bulabiliyorsan, yazık bizim bilinç diriliğimize.
Sevgili MHP’li dostlar...
Hiç olmazsa İP’lilerle yan yana durmayın, sesiniz pür ve berrak çıksın.”
TEPKİ GÖSTERİN AMA!
Taşgetiren’in bu “hassasiyet”ine, bu “çağrı”sına ben de imzamı atıyor ve diyorum ki;
“Tepki” gösterecekseniz, yine gösterin!..
“Protesto” edecekseniz, yine edin!..
Ama, “TGB’lilerle iç içe” değil!..
Ama, “ADD’cilerle yan yana” değil!..
“Sadece Ülkücüler, sadece MHP’liler” olarak gelin ve ne söyleyecekseniz, söyleyin!..
Siz söyleyin, biz dinleyelim.
Biz söyleyelim, siz dinleyin.
Öyle umuyorum ki;
Paylaşamayacağımız hiçbir şey yok.
Konuşunca, paylaşıyoruz.
İşte bu yüzdendir ki;
“Ege’de destek” artmış...
Sevinmemek mümkün mü?..
İşçiler ‘ürün’ imal eder, ‘molotof’ değil!
Çarşamba günü Taksim Meydanı’nı tam bir “savaş alanı”na çeviren ve “büyük bir kalkışma” sergileyen militanlar için, DİSK Genel Başkanı Kani Beko demiş ki;
“Aramızda marjinal grup diye bir şey yok... Burada işçiler vardı. Atılan gazlı bombalar sırasında arkadaşlarımız getirdikleri sendika flamalarıyla kendilerini korumaya çalıştı... Ben de kendimi ceketle korudum, şimdi ben de mi marjinalim?”
Bir şüphen var ki, kendini böyle savunmaya çalışıyorsun?.. Şüphe duymasan; “Ben de mi marjinalim?” diye sormazdın!..
Gelelim, “işçiler” meselesine...
Soralım Bay Kani Beko’ya;
“Kaldırım taşları”nı söküp, polislerin üzerine atanlar işçiler miydi?
Bunlar nasıl işçilerdir ki, “yüzlerini maskelerle gizleme” gereği duymuşlardır?..
Ya, o molotof atanlar?.. Onlar da mı işçi?.. İşçi dediğin “ürün” imal eder, “molotof” değil!.. Hem sonra; “molotof” dediğin de, hemen oracıkta yapılmaz... Demek ki; oraya “hazırlıklı” gelmişler... Tıpkı “sapan”larıyla gelen “işçiler”(!) gibi!..
Güldürme kendine Kani Beko, güldürme kendine... Milleti de “enayi” yerine koyma... Millet; elinde “molotof” olan “militan”ların “işçi” olduğuna inanacak kadar “dunkof” değil!..