Karma Dinler ve Türkiye
Dünyanın doğusunda ve batısında bazı iyi veya kötü niyetli kimi akıllı kimseler, dinin vazgeçilmezliğini görünce, kendilerince her dinden en beğendikleri hususları toplayarak veya kendi kafalarından güzel kaideler koyarak insanlara yeni ama “karma” bir din sunmaya çalışmışlardır.
Bu insanlar mevcut dinlerin kendilerince en iyi yanlarını alarak, akla mantığa uygun, ferdin cemiyetin sıhhat ve saadetini gerçekleştirecek, devlete ve topluma düzen, adalet, eşitlik ve ahenk getirecek yeni bir din ortaya koyma düşünce ve çabasında olmuşlardır. Doğuda bazı dinlerin oluşumu da böyledir.
Mesela Sihizm, Sri Guru Nanak Dev Ji (1469-1539) tarafından kurulmuştur. İslam ve Hinduizm karışımı bir dini harekettir. Sihler Kuzeybatı Hindistan’ın Pencap bölgesinde yaşamaktadırlar. 1995 sayımına göre nüfusları 18.7 milyon idi. Bu da Hindistan nüfusunun % 1.9 unu teşkil etmekteydi. Ayrıca küçük gruplar halinde İngiltere, Kanada, ABD, Malezya ve Doğu Afrika’da bulunmaktadırlar.
Günümüzde Hint dini ve siyasi hayatında önemli bir yer tutmaktadırlar. Çin'de Taoizm ve Konfüçyüsçülük ile Budizm'in karış¬tırılmasından Ch'an (Zen) Budizm doğ¬muştur. Bahâî hareketi ve Japon Budizmi de sinkretist dinlerdendir.
Bu “karma din” konusunda büyük çaba ve fitnesi olan Ekber Şah’ı da hatırlamak gerekir. Hicri VII/Miladi XIII. Yüzyılda Hindistan’daki Türk- Moğol imparatorluğunun kurucusu Babür Şah’ın oğlu Ekber Şah tarihte birçok ilklere imza atmıştır.
Hindistan’daki kast sistemini değiştirmek istemiş, sarayında ilk kez kadınların İslami kıyafetler giymelerini yasaklamış, Müslümanlıkla Hinduizm’i birleştirmeye çalışmış, Hıristiyanlık, Budizm, Hinduizm ve İslam arasında diyalog kurulmasından söz etmiştir.
Müslümanların dinsel özgürlüklerini kısıtlarken Hinduların inançlarını serbest bir şekilde yaymalarına izin vermiş, ülkesine Cizvit papazları çağırarak misyonerlik faaliyetlerinin yayılmasına izin vermiştir. Hindistan’ın en büyük camisini yaptırarak kendini halife ilan eden Ekber Şah, din- i ilahi adında yeni bir din kurar.
Sarayında Müslüman kadınların yalnız vicdanlarında dini yaşamalarını isterken devlet dairesi olarak gördüğü sarayda dini çağrışım yapan kıyafetlerin giyilmesini yasakladı. Sarayda Hinduların Türkçe, Türklerin ve Farisilerin Hintçe öğrenmelerini şart koştu. Bugünkü Pakistan halkının konuştuğu ordu dili anlamına gelen Urduca’nın temellerini attı.
Ekber Şah’ın hayali Hindistan’da yaşayan dinleri birleştirmekti. İslam, kadim Hindu dini ve Sihizm tek bir din haline dönüşebilir ve bu dinin halifesi ve koruyucusu da pekala hükümdarın kendisi olabilirdi.
İslam dininin koyduğu içki, domuz etimin yenmesi gibi yasaklara son vererek recm, hırsızların kollarının kesilmesi cezalarını kaldırdı. Hıristiyanları memnun etmek için cizye ve haraç vergilerinin bir daha alınmamasını emrederek şahsi hazinesi ile kiliseler yaptırdı.
Oruç ibadetini bir ay boyunca et yememek şeklinde algılayan Ekber Şah, Ramazan ayında av yasağı getirdi. Hinduların hoşuna giden bu uygulama Müslümanlar tarafından hoş karşılanmadı.
Kendi adına kurduğu ibadet evinde Cuma günleri dini ritüeller düzenledi. Saray erkanından oluşan müridlerin sosyal yaşamlarını kontrol altında tutan Ekber, onlara yalnız çocuk yaptıkları sürece cinsel ilişkide bulunmalarını emretti ve çocuk sayılarını sınırlandırdı. Güneşi Allah’ın yeryüzündeki nur sembolü kabul ederek sarayında kadim Hint dinin sembollerinin resmedilmesine izin verdi.
Ekber Şah’ın uygulamalarına Nakşibendi tarikatının önemli mutasavvıflarından İmam Rabbani karşı çıkarak Ekber’in uygulamalarını sert bir şekilde eleştirdi.
İslam dünyasında İmam Rabbani olarak bilinen Ahmed Sirhindi ya da Serhendi, Hindistan’ın Serhend şehrinde 1563 senesinde doğmuş, 1624’te çileli bir ömür yaşayarak vefat etmiştir. İmam Gazali’den sonra ikinci “müceddit”, yani zamanın yenileyicisi kabul edilen Ahmet Sirhindi, şeriattan kıl kadar sapılmamasını emreden bir din anlayışını savunmuştur.
Ekber Şah ve oğlu Cihangir Şah’ın yaptıklarına koskoca Hindistan ülkesinde sesinin yettiği kadar tek karşı çıkan oydu. Ekber Şah’ın karşısında eğilmeden, korkmadan eleştirmiş, Hinduizmden beslenen yeni dinin İslam’dan sapma olduğunu haykırmasına rağmen bir isyan hareketine de girişmemişti.
Ekber Şah ve oğlu Cihangir Şah tarafından defalarca hapsedilmiş ve sürgüne gönderilmesine rağmen kalbindeki öfkeyi bir katliama dönüştürmemişti. Yıllar sonra hatasını anlayan Cihangir Şah, müceddşdşn sürgün edildiği köye giderek affını istemiş ve 2000 altın vermeyi teklif etmişti.
Amacının mal mülk olmadığını, kalbinde mehamet ve sevgi ateşinin yandığını söyleyen Ahmet Sirhindi, altınları fakir halka dağıtmasını tavsiye etmişti.
Aradan asırlar geçti. Bir büyük İslam ülkesinde, yine “ekber” denilen bir zat çıktı ve İslam ile batıyı birleştirmeye kalktı. Ama her nedense yasaklar hep İslam içindi. Onun karşısına da büyük maneviyat erleri ve müceddit yiğitler çıktı. Hamdolsun fikren batılı bitirdiler. Sıra cismen bitirmeye geldi.
Bu ülke hangi ülke ve bu şahıslar kimlerdir, bildiniz mi?