Muhsin Meriç

Muhsin Meriç

Büyükelçi’nin feryadı: “Bu kadar lüksü tatmak için ne yaptınız?”

Büyükelçi’nin feryadı: “Bu kadar lüksü tatmak için ne yaptınız?”

Türkiye 1998 senesinde “Afrika’ya Açılım Eylem Planı” oluşturmuş ve bu çerçevede 2005 yılını Afrika Yılı ilan etmişti. Nisan 2005’te Afrika Birliği (AfB)’de gözlemci olan Türkiye, Mayıs 2005’te Batı Afrika Ülkeleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS)’a (Abuja Büyükelçiliği ile), Haziran 2010’da da Doğu Afrika Topluluğu (EAC)’ye (Darusselam Büyükelçiliği ile) akredite olmuştur. Son yıllarda açılan büyükelçiliklerle şu an Afrika’da 24, Sahra’nın Güneyindeki Afrika (SAGA)’da 19 büyükelçiliğimiz bulunuyor.

Asırlarca büyük bir kısmı Osmanlı tarafından idare edilen kıta ile ilgili nadir uzmanlarımızdan, Çad Büyükelçimiz Prof. Dr. Ahmet Kavas’a göre bu “açılım” henüz devede kulak. “Afrika’ya açılım kelimesini değiştirelim, biz Afrika’ya açıldık” diyen Kavas’a göre Afrika’nın 5 bin noktası varsa biz henüz birkaç yüz noktasındayız. Yüz ölçüm olarak 30’dan fazla Türkiye veya 3 Çin’i içine alacak kadar geniş, yer altı ve yer üstü kaynakları bakımından dünyanın en zengin kıtası Afrika. Buna mukabil, sömürge döneminin eseri olumsuz ve müzmin illetleri bugün bile Afrika’yı içten içe kemirmeye devam ediyor. 55 Afrika ülkesinin 31’inde hâlâ Fransızca resmi dillerden birisi. Yine birçok Afrika ülkesinin parası Fransa’da basılıyor ve Euro’ya endeksli. Küresel güçlerin yeni tür sömürgecilik teknikleriyle bugün bile altını üstüne getirdiği Afrika’da Fransa ve diğer sömürgeci Avrupa ülkelerinden başka Çin ve ABD’nin birçok sahada projeleri bulunuyor.
Türkiye’nin Afrika Açılımı ve TİKA gibi kurumların ve birçok sivil toplum kuruluşunun takdire şayan faaliyetlerine rağmen mezkûr ülkelere kıyasla Türkiye’nin ve İslam ülkelerinin kıtaya ilgisi çok çok azdır.  Bunun değişmesi ve bilhassa ‘Afrikalı insan’la olan tarihi-müspet ilişkilerin devam ettirilmesi gerekir. Aksi, tarihin tekerrüründen başka bir şey olmayacak çünkü.   

UM DUKHUN’DAKİ İNSANLIK DRAMI

Prof. Dr. Ahmet Kavas, 17 Mayıs’ta aşağıda naklettiğim Darfur’la ilgili cümleleri sosyal medyadan yayınladı. Siyasi ve tarihi tahlili bir kenara bırakıp doğrudan vicdanlara seslenen ve Afrika’yı anlamamıza yardım edecek şu ifadeleri okuyalım lütfen:  
“Darfur: Dünyanın nimetlerinden hiç birini tatmadan ölen mazlum insanların diyarı.”
“Kiminle konuşsam ya Londra’yı, ya Paris’i, ya da İstanbul’u görmek istiyor, hatta New York’u. Ah bir de Darfur’u merak etse insanlık.”
“Altın fiyatları dünya piyasalarında dalgalandıkça Darfurluları daha zor günler bekliyor.”
“Um Dukhun adını yeni duydum. Sudan, Çad, Ortaafrika Cumhuriyeti ortak sınırında bir şehir. Meğer altın madenleri varmış.”
“En klasik usullerle altın çıkarılan bu yerde son üç aydır kabileler birbirine girmiş. 100.000 çocuk, kadın, yaşlı Çad’a sığınmış.”
“Yiyecek yok, su yok, elbise yok, barınak yok, gökyüzü yılın en şiddetli yağmurlarına hazırlanıyor.”
“Bir an için oturduğunuz sofrada hiçbir yiyeceğin olmadığını düşünün, hiç elbisenizin olmadığını, barınacak mekânınızın bulunmadığını.”
“Hayır düşünemezsiniz. Çünkü bu tarz düşünme kabiliyetinizi yitirmişsiniz. Bu kadar lüksü tatmak için ne yaptınız.”
“Darfurlular tüm nimetlerden mahrum olmak için ne hata yaptılar; aç, susuz, çoluk çocuklarını bölgeden bölgeye savuruyorlar.”
“İmam-ı Gazali bu dünyada fakirliği en şiddetli hissedenlerle zenginlik deryasında yüzenleri nasıl karşılaştırıyor.”
“Zenginler Cennete tüm fakirlerden sonra girecekler diyor. Darfurlular bu dünyada tadamadıklarını İnşallah orada tadarlar.”
“Paris’te, Vaşington’da, Londra’da görmediği sokak kalmayanlar Çad’da Tissi diye bir kasaba var. 100.000 nüfusa kavuşmuş iki ayda, gel de gör”
“Bunlar da insan, hem de tüm çektikleri çileler, dünyanın lüksü uğruna başlarına geliyor.”
“Diyanet Vakfı, TİKA, İHH, Cansuyu, Bisegder! Ah sizler de olmazsanız ne olurdu, çok yaşayın. Darfurlular sizlerin gayretiyle gülebilecek.”
“Dünyanın iki aydır bir kamyon gıda gönderilemediği Tissi’ye ulaştırdığınız yardımlar depolara sığmadı. Fakirlerin gönüllerini fethetti.”

“SAİD ÜLKESİNİN PRENSİ”

Darfur’un son sultanı Ali Dinar, Mart 1916’da Sultan Reşad’dan İngilizlere karşı savaşmak üzere silah talep etmiş ama karşılığında kendisine sadece madalya gönderilmişti. O günden bugüne 97 sene geçti. Bölgeye yeniden ilgi duysak bile bir zamanlar kral veliahdı olduğu vakit Said Ülkesinin Prensi diye anılan Darfur Prenslerinin torunları ve tüm Afrikalılar bugün ‘adalet’ ve ‘huzur’a muhtaç.
“Büyükelçi’nin Feryadı”na ‘(me)denileşmiş dünya’ kulaklarını tıkayabilir ama bizim böyle bir ‘lüks’ümüz yok!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muhsin Meriç Arşivi