Bütün istediği dört inanmış adamdı
Son günüm olmasın, dostum, çelengim top arabam
Beni alıp götürsün tam dört inanmış adam. NFK
Allah rahmet eylesin, işte istediği dört adamdı. Bu dört adam, elbet nice dört milyonları, kırk milyonları, seksen milyonları temsil edecek güçte dört adamdı.
Defniyle ilgili vasiyeti de yine tam inanmış adam hüviyetindeydi ve şöyle diyordu:
“Cenazemde, namazıma durmayacaklardan hiç kimseyi istemiyorum!” Sadece bu istek dahi üstadın asil ruhunu ve imanını anlatmaya yetiyordu.
Vasiyetine devam ediyor;
“Bid’at belirtici hiçbir şey!... Başucumda ne nutuk, ne şamata, ne medh, ne şu, ne bu... Sadece Fatiha ve Kur’an...
Mezarımda ilahi ve ulvi isim ve sıfatlardan ve benim beşeri ve süfli isim ve sıfatlarımdan hiçbir iz bulunmayacak...
Mevlid de istemem! Onu, uhrevi rüşvet vasıtası yapanlara bırakınız! Sadece Kur’an okuyun...”
El Fatiha.
İşte vasiyetinden bu notlar, onun inanmışlığındaki mütevazılığına en büyük belgedir.
¥
Necip Fazıl hakkındaki, “Enesi yüksek, gururlu ve kibirli” gibi yakıştırmaların, sanırım bu sözlerden sonra bir kıymeti kalmamıştır.
Şimdi Üstadı iyi tanıyanlar, eminim; “hop hop,” diyecekler ve sesleriyle, nefesleriyle top oynayacaklar. Durun hele.
Necip Fazıl; sözünün, kaleminin, düşüncesinin, fikrinin, davasının, sancısının ve çilesinin “onurunu” korumuş bir iman ve aksiyon insanıydı.
Aksi takdirde çevresindeki akrepler, her saniye sokmak ve zehirlemek için dakika sayıp durmaktaydı.
Üstadın onurunu korumasını; “bencillik, kapris, hodgamlık” ve benzeri hasletlerle tarif edenlere de söyleyeceği vardı.
Necip Fazıl, kendisinden öncekilerin, çağdaşlarının ve sonradan gelenlerin, bilumum düşünce ve fikirlerini altüst etmiş; bu hali, sistemin kurucuları ve bekçileri tarafından görülür görülmez, asla ışık deliği gösterilmemiştir.
İnanmaktan iman noktasına geçen Necip Fazıl’ı tarif eden; “Bir Mısraı bir millete şeref vermeye yeter!...” ifadesi, onun için ömrünün sonuna kadar aslında bir payedir ama o bu payeyi bakın ne hale getirmiştir.
“Bu söz benim iman tarafım belli değilken, o hengâmede, bugünkü düşman cephesinin en kodaman kalemlerinden biri tarafından hakkımda kondurulmuş teşhistir.”
¥
Böyle muhteşem bir teşhise Üstad nasıl cevap veriyor:
“Yarabbi; nezdinde kendimi, en aşağı müminlik mertebesinin, ancak ayak tozlarını silmeye memur bir dereceye bile layık görmeyerek, böyle bir iddiadan kemiklerim ürpererek kaydediyorum;
Sadece senin dininden, hak olan yolundan, tek olan kapından nefret ettikleri için nefret edilmek, bana ne muazzam payedir.
Bu payeyi bana sen, hayatım ve bütün insanların hayatı gibi meccanen, yoktan, tek liyakat ve istihkakım olmadan verdin ve benim ağzımla değil, düşmanlarımın lisanıyla izhar ettin. Artık ben nasıl susabilirim.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.