Kandillerde Yapılacak Kırk Yedi İş
HER kandilde, sadece kandillerde değil her gün, her an şunlar yapılmalıdır:
Birincisi: Rab olarak Allahü Tealayı kabul etmek; Ona eş, ortak, benzer, oğul ve şerik koşmamak.
İkincisi: Kitab ve anayasa olarak Allahın kelamı Kur’an-ı Kerimi kabul etmek.
Üçüncüsü: Nebi, seyyid, kaaid, önder, rehber, kılavuz, örnek ve model olarak son Peygamber Muhammed Mustafayı (Salat ve selam olsun ona) kabul etmek. Ona biat ve itaat etmek.
Dördüncüsü: Din ve dünya nizamı olarak İslamı kabul etmek. Din ve dünya ayırımı yapmamak.
Beşincisi: Hukuk sistemi olarak Şeriatı kabul etmek.
Altıncısı: En büyük şeref ve rütbe olarak mü’minliği ve Müslümanlığı kabul etmek. Yedincisi: Millet olarak İslam milletini kabul etmek.
Sekizincisi: Kendisini Ümmetin bir ferdi ve mensubu olarak kabul etmek.
Dokuzuncusu: Mü’minleri kardeş kabul etmek.
Onuncusu: Birlikten yana olmak… Birliği bozmaktan, tefrikadan kaçınmak…
On birincisi: Zamanındaki İmam-ı Kebire biat ve itaat etmek.
On ikincisi: Ribadan=faizden uzak durmak, ribaya bulaşmamak. (Ribanın yetmiş çeşidi vardır. En hafifi anasıyla zina etmek gibi haramdır.)
On üçüncüsü: Kafirleri, müşrikleri, münafıkları dost ve velî edinmemek.
On dördüncüsü: Kur’anın emirlerini yerine getirmek, yasak ve haramlarından kaçınmak.
On beşincisi: Peygamberimizin Sünnetine çok önem vermek, ona sımsıkı yapışmak ve gereklerini yerine getirmek.
On altıncısı: Çekişmeli konularda Sevad-ı Âzam dairesi içinde bulunmak.
On yedincisi: Beş vakit namazı dosdoğru kılmak.
On sekizincisi: Hür ve mukim erkeklerin farz namazları cemaatle kılmaları.
On dokuzuncusu: Zekatı Kur’ana, Sünnete, Şeriata, fıkha uygun olarak, temlik suretiyle vermek. Vakıf, dernek, cemaat, tarikat, hizip, fırka gibi hükmî şahsiyetlere (tüzelkişilere) zekat vermemek.
Yirmincisi: Cuma ezanı okununca işlerini, bürosunu, lokantasını, atölyesini kapatıp, alış verişi durdurup camiye gitmek, Allahı anmak.
Yirmi birincisi: İslama aykırı, İslama zıt olan bozuk düzen ve sistemlere iyi dememek ve onları beğenmemek.
Yirmi ikincisi: Lüksten, israftan, sefahatten, her türlü beyinsizlikten ve fuhşiyyattan=azgınlıklardan kaçınmak.
Yirmi üçüncüsü: Kanaatli ve sade bir hayat sürmek.
Yirmi dördüncüsü: Ehl-i Sünnet dairesi içindeki meşreb ve görüş farklılıkları dolayısıyla mü’min kardeşlerine düşmanlık etmemek, onları dışlamamak.
Yirmi beşincisi: Şer’î tesettür taraftarı olmak. Şeytanî tesettürden uzak durmak.
Yirmi altıncısı; Başkalarının karılarına, kızlarına, bacılarına, analarına şehvet gözüyle bakmamak.
Yirmi yedincisi: Kötülükle çok emr eden nefs-i emmaresini en büyük düşman bilmek ve onunla büyük cihad yapmak.
Yirmi sekizincisi: Kendisine yetecek kadar ilmihal öğrenmek. (Akaid, ibadetler, nikah talak, muamelat, İslam ahlakı, kurtarıcı huylar, helak edici huylar, ahkam-ı sultaniye…)
Yirmi dokuzuncusu: Dilini gıybetten, yalandan, iftiradan, nemimeden, tecessüsten korumak; başkalarının gizli günahlarını ve ayıplarını araştırmamak, öğrenirse ifşa etmemek.
Otuzuncusu: İslam dinini, Kur’anı, Sünneti, Şeriatı bid’atçilerden ve sapıklardan değil; icazetli, ihlaslı, râsih Ehl-i Sünnet ve Cemaat ulemasından, fukahasından, meşayihından öğrenmek.
Otuz birincisi: Tehlikeli dünya yolculuğunda kendisine, bu zamanda Resulullah Efendimizin varisi, vekili, halifesi durumunda ehliyetli ve liyakatli bir rehber (Mürşid-i kamil) bulmak, onun öğütlerini ve uyarılarını dinlemek, onun izinden gitmek.
Otuz ikincisi: Kal=laf Müslümanı değil hal Müslümanı olmak.
Otuz üçüncüsü: Allahın kendisine ikram ettiği nimetlerin bir kısmını muhtaçlarla paylaşmak, yardımsever olmak.
Otuz dördüncüsü: Kur’an ve Sünnetteki müteşabihatı aynen kabul etmekle birlikte, Allahın kemal sıfatlarla sıfatlı ve noksan sıfatlardan münezzeh olduğu inancına ters düşecek şekilde te’vil ve tefsir etmemek. Müteşabihat konusunda tartışmamak.
Otuz beşincisi: Riyasete ve vazifeye talip olmamak, matlub olursa, ehliyeti yoksa kabul etmemek.
Otuz altıncısı: Bütün mü’minleri kardeş bilmekle birlikte, arasında meşreb ve görüş ihtilafı olan mü’minleri has kardeş bilmek.
Otuz yedincisi: Mü’mini tekfir etmemek, ona müşrik dememek. Mü’mini tekfir edenin kendisinin kafir olacağını bilmek.
Otuz sekizincisi: Havf ve reca, yani korku ve ümit arasında olmak. Hem çok korkmak, hem çok ümit etmek. Sadece korku içinde ve sadece ümit içinde olmamak.
Otuz dokuzuncusu: Kendisine kötülük eden din kardeşine iyilik etmek.
Kırkıncısı: Hüsn-i hâtime konusunda çok korkmak ve Allahtan, ömrünü ölümüne iman ile bitiştirmesini yalvararak can u gönülden istemek.
Kırk birincisi: Azgın, gözü dönmüş futbol holiganları gibi cemaat, tarikat, hizip, fırka holiganlığı, militanlığı, fanatizmi yapmamak.
Kırk ikincisi: Rabbanî ulema ve fukahayı, kâmil mürşidleri, evliyaurrahmanı, sulehayı,
Ehl-i Beyt-i Mustafayı sevmek; kafirleri, müşrikleri, mütecahir fasık ve facirleri sevmemek.
Kırk üçüncüsü: Şeriattan kıl kadar ayrılmamak.
Kırk dördüncüsü: Zaruret olmadıkça zalim sultanların, başkanların, dünya reislerinin huzurlarını çıkıp onların ömürlerinin uzun olmasına dua etmemek. Çünkü Âdil olan Rabbülalemîn, zalimlerin ömürlerinin uzun olmasına dua edilmesinden razı olmaz.
Kırk beşincisi: İbadetlerinde, hayır ve hasenatında, İslamî hizmet ve faaliyetlerinde ihlaslı olmak, nefsine pay çıkartmamak, sadece ve sadece Allahın rızası için yapmak.
Kırk altıncısı: Zinayı büyük günah ve ağır suç bilmek.
Kırk yedincisi: Müslüman kardeşlerinin meleği olmak, kurdu olmamak.
(İkinci yazı)
Dört Kompozisyon Sorusu
BİRİNCİ SORU: Ehl-i Sünnet ile Şia arasındaki usûle ait ihtilafları, anlaşmazlıkları üç sayfalık bir kompozisyon şeklinde ve her konuyu ayrı bir madde halinde yazınız. Konu ile ilgisi olmayan edebiyat yapmayınız. Üslubunuz açık ve seçik olsun.
İKİNCİ SORU: Ehl-i Sünnet ve Vehhabilik (Selefîlik) arasındaki ihtilaflı konuları yazınız.
ÜÇÜNCÜ SORU: Ehl-i Sünnet ile Mutezile arasındaki ihtilaflı konuları yazınız.
DÖRDÜNCÜ SORU: Ehl-i Sünnet ile Hâricilik arasındak ihtilaflı konuları yazınız.
Bu imtihan soruları, kopya çekmeden, yardım almadan cevaplandırılacaktır. Sınava girenlere iki saat zaman verilecektir.
Sorular icazetli ulema, fukaha ve Sünnî ilahiyatçılar tarafından okunup notlandırılacaktır.
Notlar birden 10’a kadar olacaktır.
Üç sayfa yazdı, not olarak O da alabilir 10 da…
Zamanımızda bilen bilmeyen dinî konularda ahkam kesiyor.
Sünnîler, Şia, Vehhabiler, diğer bütün fırkalar Kur’anda birleşmeliymiş…
Nasıl birleşecekler, bunu söyleyen yok.
Kur’an diyorlar ve Allahı iki çehreli bir Roma putuna benzeten zındığı baş tacı ediyorlar. Sünniler bunlarla nasıl birleşecektir? Ehl-i Sünnete göre Allahın sıfatlarından biri muhalefetün lil havadistir, yani Allah yaratılmış olanların hiçbirine benzemez. İslam göre Allahı bir Roma putuna benzetmek, benzetirken de “Allah GERÇEK bir Janus’tur=Hoda Janus-i HAKİKÎ est” diyerek bu benzetmenin mecazî manada değil, gerçek olduğunu beyan etmek küfürdür. (Mecazî manada da Allah havadise=sonradan yaratılmış olanlara benzetilemez.)
Vehhabiler tasavvufa, tarikata mensup Sünnî Müslümanları küfür ve şirkle suçluyor. Sünnîlerle Vehhabiler nasıl birleşecek?
Sünnî “Allah katında İslamdan başka hak din yoktur” inancına sahip; beride bazıları “Zamanımızda üç hak ibrahimî din vardır, üçünün mensupları da ehl-i necat ve ehl-i Cennettir” diyor. Bunlar nasıl birleşecek?
Boş temelsiz bir birleşme edebiyatının hiç faydası yoktur. Müslümanlar gerçekten gerçekte nasıl birleşebilir, bu sualin cevabını aramak gerekir.
Şu anda Ehl-i Sünnet Müslümanları birlik içinde değildir. Ehl-i Sünnet Müslümanları arasında usûle, temellere, esasa ait meselelerde ihtilaf yoktur. Birleşmeleri mümkündür.
İslam dünyasındaki mezhepleri, fırkaları, tefrikaları bilmeyenlerin, futbol münakaşası yapar gibi konuşmaları gülünçtür.
Sanki futboldan bahs edenler futbolun içyüzünü biliyor mu?
Şike dolapları dalavereleri hakkında doğru dürüst ve yeterli bilgisi olan kaç kişi çıkar?
Sünnîlerle Şiîler arasında, Suriye faciası konusunda birlik ve anlaşma var mı? Birinin ak dediğine öteki kara diyor.
Taraflardan biri taqiyye ve kitman yaparsa hiç anlaşma, birleşme olabilir mi?
Desek ki, taqiyye ve kitman yapmasınlar… Böyle demek kolaydır ama onlara göre taqiyye ve kitman farzdır, terki caiz değildir. Taqiyye ve kitmanı terk eden dini terk etmiş gibi olur.
İslam dünyasının, Müslümanların bugünkü kaos, anarşi, fitne ve fesat içinde yapacağı iki şey vardır:
1. Ateş kes imzalamak, bunun şartlarına uymak.
2. Ehl-i Sünnet Müslümanlarının kendi aralarında birleşmeleri… Bir İmam-ı Kebire biat ve itaat etmeleri… Cemaatler, sektler, İslamcılıklar mozaiğinden Ümmet birliği statüsüne geçmeleri…
Sünnilerle Şiiler bin küsur yıldan beri birleşemiyorlar. Bugün nasıl birleşecekler, çaresini ve çözümünü bilen varsa açık olarak anlatsın.
Sünnî Osmanlı devleti ile Şiî İran devleti asırlarca savaştı. Savaşmaktansa mütareke yapmak ehven=yeğ değil midir?
Türkiyede Şiiler hürdür, kendi camileri vardır. İran Sünnilerine de hürriyet tanınmalı, Tahran’da Sünnî camii inşaına izin verilmelidir.
Suudî Arabistan’da da Sünnilere eşitlik verilmelidir.
Yetmiş iki bid’at fırkası Kur’anda birleşemez.
Birlik Ehl-i Sünnette olur.