19 Mayıs fiyaskosu… İzm’lerin sonu!..
Standard&Poor’s ve hemen ardından Moody’s adlı kredi derecelendirme kuruluşlarının not artışlarından ve bu artışların kuvvetle muhtemel getirilerinden bahsetmiştik.
Bu güzel gelişmelere bir ilâve:
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) listesinde de “klasman atlamış” bulunuyoruz!..
Türkiye artık gelişmekte olan ülkeler kategorisinde değil.
Türkiye artık “gelişmiş ülkeler” arasında…
•
Bu nasıl oldu?..
Çok basit:
Millet, hortumcularla, hortumlatanları tasfiye etti.
İktidara Rahmetli Erbakan Hoca’nın tedrisatından geçmiş bir ekip geldi.
Ağırlıklı olarak “esnaf çocuklarından” oluşan bu ekip, vatandaşla gönül bağından istifade milletin güvenini kazanmakta ve bu güveni pekiştirmekte güçlük çekmedi.
Bazı operasyonlarını günün şartları gereği “AB süreci” üzerinden yürüten iktidar, Türkiye’nin önünü tıkayan darbeciler ve işbirlikçilerinin tasfiye edilmesine imkan veren ortamı oluşturdu.
Siyasallaşan yargı kurumlarını “hukuki” zemine çekti, medyanın bir kısmını ya da zamanın çok kullanılan tabiriyle “bir kısım medya”yı hizaya getirdi.
Dış şartlar da, AK Parti gibi lideri güçlü, “Muhafazakar” bir yapıya avantaj sağladığından, operasyonlar sonuca doğru hızlı yol aldı.
Başbakan Erdoğan ve ekibi bunları yaparken “vatandaşı” hiç ihmal etmedi.
Bu süreçte sosyal adaletin tam olarak sağlandığını elbette söyleyemeyiz ama daha önce “devlet kapısına” yanaştırılmayan sokaktaki vatandaşa büyük aktarımlar yapıldı.
Ergenekon takımının “makarna edebiyatında” boğmak istediği bu aktarımlar ve AK Parti’yi iş başına getiren ruh dünyasına mensup insanlardan önemli bir bölümünün bir yerlere gelmeleri sosyal katmanlar arasındaki dengesizliği azalttı.
Eğitim hizmetleri yaygınlaştırıldı; özellikle sağlık ve ulaştırma alanlarında büyük hamlelere imza atıldı.
İcraat öyle bir güçtür ki, insanı kavrar götürür.
AK Parti’ye her vesileyle söven adamlar da, 12 yıl öncesiyle kıyas kabul etmeyecek sağlık imkanlarından faydalanır, ulaştırma hamlesinin bütün nimetlerinden istifade eder.
Sonuçta da, “Ne varsa bunlarda var, bizimkiler (afedersiniz) hıyar mı hıyar!” deme noktasına gelir!.
•
Bu tempo haliyle etrafı da sürükler haliyle.
“Bu milletin sivil toplum örgütleri” önce toparlanır, sonra güçlenir.
Üretim teşvik edilir, dış dünyayla kültürel ve ticari ilişkiler artırılır.
Dış ticaretle uğraşan da, bu tempoya ayak uydurur, uydurmak zorunda kalır.
•
Günü birlik olaylara takılmayın…
O buna şunu dedi, şu buna bunu dedi…
Gelir geçer, geriye eserler kalır.
Vatandaş sandığa gittiğinde de, “Kim bana, ülkeme ne vermiş, kim ne kadarını becermiş ne kadarını becerememiş” tarafına bakar…
Vatandaş, risk almayı sevmez.
Hamaset, provokasyon, şiddet sandığa kadar hüküm sürer…
Olan biteni çoğu zaman sessiz sedasız izleyen vatandaş, sözünü sandıkta söyler…
•
Ve akıl, kullanılıyorsa işe yarar…
Gücün elinden gitmesinin çılgınlığındaki “azgın azınlığın” tezviratına aldırmadan “işinize bakın” diyorum kardeşlerime…
Kavga, patırtı, ideolojik çekişme…
Hepsi bitti!..
İşte 19 Mayıs’ta meydanlarda toplanıp büyük gürültü kopartacaklardı.
Laiki, kemalisti pazar gününü “gezmeye, eğlenceye” ayırdı.
Anıtkabir’e gidişler de gezi, eğlence kıvamındaydı.
•
İdeoloji dönemi açılmamak üzere kapandı.
Herkes işine gücüne baksın….
Marifetine marifet eklesin…