Provokatörler, nasıl bir Türkiye istiyor?
“Taksim Gezi Parkı”nda, “demokratik bir talep” olarak başlayan ama daha sonra “illegal 11 örgüt” tarafından “elegeçirilen” ve Türkiye’de her yeri, her şeyi “yakıp-yıkan, vurup kıran” eylemleri değerlendirirken; “Türkiye’nin ekonomik durumu”na ve tabiî “PKK terörünün bitiyor olması”na bakmakta ve “eylemlerin bunlarla bağlantısı var mı, yok mu?” diye düşünmekte yarar olduğu kanaatindeyim...
Nedir ekonomik durum?..
l Kişi başına milli gelir, “3 bin 500 dolar”dan “10 bin 500 dolar”a çıktı!..
l Türkiye’nin ihracatı “36 milyar dolar” iken, “152 milyar dolar”a yükseldi!..
l IMF’ye olan borcumuz 23.5 milyar dolar iken, son “400 milyon dolarlık borç” da ödendi ve bir zamanlar “70 Cent’e muhtaç” olan bir Türkiye, şu anda “IMF’ye borcu olmayan ülke” olmasının yanısıra, “IMF’ye borç verecek bir ülke” seviyesine geldi.
l Merkez Bankası’nın döviz rezervi 10 yıl önce “27,5 milyar dolar”dı… 2013 Türkiyesi’nin Merkez Bankası’nda ise “131 milyar dolar” bulunuyor!..
l Ve yine, Türkiye, bir zamanlar “yüzde 63.5 faizle borçlanıyor”ken şimdi, “yüzde 5’in de altında”, yani yüzde 4.6 ile borçlanıyor.
l Yıllardır “yüzde 30’larda” seyreden enflasyon ise, bugün “yüzde 7”lerde!..
GÜÇLÜ TÜRKİYE’Yİ KİM İSTER?
Diyeceksiniz ki;
“Taksim’de başlayıp bütün Türkiye’ye yayılan olaylarla bu rakamların ne ilgisi olabilir?”
O kadar ilgisi var ki!..
Hele bir düşünün;
Böyle bir “ekonomik kalkınma gücü”nü yakalamış, “terör sorununu halletme” sürecine girmiş bir Türkiye’nin; “ekonomik yönden güçlü, sosyal yönden huzurlu” olmasını “hangi ülke” ister?..
ABD mi ister, AB mi?..
İran mı ister, Irak mı?..
İsrail mi ister, Suriye mi?..
“Silah tüccarları” mı ister,
“uyuşturucu baronları” mı?..
Söyleyin, kim ister?..
Bu işin lâmı-cimi yok;
“Türkiye’nin şahlanması”nı, bölgesinde “lider” olmasını, “gündemi belirlenen değil, gündem belirleyen” bir ülke haline gelmesini istemeyen “mahfil” ve “odak”lar, “hazımsızlık”larını Taksim’de kustular dersek, hiç de abartmış olmayız!..
Hiç kimse; önce “masum bir eylem” olarak başlayan ama daha sonra “illegal 11 örgüt” tarafından “esir” alınan gösterilerin “yerli bir gösteri” olduğunu zannetmesin!..
GAVUR AJANLARA SUÇÜSTÜ!
Bugün, muhabirimiz Murat Alan imzasıyla “Akit’in manşeti”nden verilen haberde de göreceğiniz gibi; “kışkırtıcıların da kışkırtıcıları” vardır ve onlar “gâvur ajanları”dır!..
“Gâvur ajanlar” kışkırttığına göre, içeride “kışkırtılan piyonlar”a acaba ne demeli?..
“Yerli uşak” mı?..
“Yerli gâvur” mu?..
Buyrun, haberin özeti:
“Taksim Gezi Parkı düzenlemesine yönelik eylemlerin arkasındaki uluslararası tezgah ve bu alçakların korkunç eylemi son anda deşifre edilip engellendi.
İstanbul Emniyeti Güvenlik Şube ve İstihbarat Şube Müdürlüklerinin ortak operasyonunda eylemcileri koordine eden, polise ve kamu binalarına karşı yağmaya teşvik eden 4 farklı ülke ajanı gözaltına alınırken, bu ajanlar tarafından planlanan bir patlama son anda engellendi.
İngiliz, Fransız, Amerikalı ve Yunan oldukları belirlenen ajanların koordine ettiği grubun Gümüşsuyu Caddesi’ne kurduğu barikata 8 adet piknik tüpü yerleştirildiği, yüzlerce kişinin öleceği bir patlama gerçekleştirilmek istendiği belirlendi.
Belirtilen ülkelerin diplomatik pasaportunu taşıdıkları tespit edilen ajanların Türkiye’ye kısa süre önce giriş yaptıkları vurgulandı.
Ajanların, bir diğer grubu da, Dolmabahçe’de bulunan Başbakanlık Ofisini işgal için kışkırttığı ifade edildi. Bu arada önceki gece düzenlenen ve sır gibi saklanan bir başka operasyonda 2 İranlı ve 1 İsveç vatandaşının da gözaltına alındığı bildirildi. Ajan provokatörlerin İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde sorguya alındığı kaydedildi.”
Sadece bu bilgi bile;
Eylemlerin “dıştan yönlendirmeli” olduğunu ortaya koymaya yeter de artar bile!..
En başta dediğim gibi;
“3-5 ağacın sökülmesi”ni protesto için başlayan eylemlere, “masum eylem” olarak bakmak mümkün... Ne var ki; o masum eylem, “illegal örgütler” tarafından “esir” alındı!..
Gördüğünüz gibi; “esir alanlar” da, “Batılı ajanlar” tarafından esir alınmış!..
TAKSİM HÜKÜMETİ BUYURDU Kİ!
“Esir” alınanlar, elbette Taksim’den bir “Türk Baharı” çıkarmak isteyenler değil... Hem zaten, Taksim’den “Türk Baharı” filan çıkmaz...
Çünkü o bahar, taaa 2002’de başladı.
10 yıldır devam eden “Türk Baharı”nı, “Sonbahar”a çevirmek isteyenler, maalesef hâlâ Taksim’dedir ve “Anti Kapitalist” olduklarını iddia etmelerine rağmen, maalesef “kapitalizme uşaklık” etmektedirler!..
Niye mi?..
Çünkü efendim, kendilerine “Taksim Platformu” adını veren bir grup; dün öyle bir “bildiri” yayınlamışlar ki, sanki “İşgal Kuvvetleri’nin bildirisi” gibi!..
Evet, evet;
Türkiye, sanki İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar ya da Amerikalılar tarafından “işgal” edilmiş de, “emir”ler yağdırıyorlar Türkiye’ye;
l “3. Köprüden vazgeçin!”
l “Havaalanı ihalesini durdurun!”
l “Kanalistanbul’u rafa kaldırın!”
l “Bazı valileri görevden alın!”
l “Gözaltına alınanları sorgusuz sualsiz derhal serbest bırakın!”
l “Elektrik sağlayacak santrallerden de bir an önce vazgeçin!”
Hay hay, emriniz olur!..
Var mı başka emriniz?!?..
Ulan siz kim oluyorsunuz?..
Sizler, ya, “Türkiye düşmanı” olmalısınız, ya da “Türkiye düşmanları”nın sözcülüğünü yapan “piyon”lar!..
Ne demek “Köprü”den vazgeç?..
Ne demek “Havaalanı”nı durdur?..
Ne demek?.. Ne demek?
Söyleyin Allah aşkına;
“İşgal güçleri”nin taleplerini andıran bu istekler, “Türkiye’yi seven insanlar” tarafından dillendirilebilir mi?..
Bu talepler var ya;
Olsa olsa, “küresel güç”lerin talepleridir ve bu talepler yerine getirilirse “Türkiye’nin kalkınmasından hazımsızlık duyan dış güçler” bayram edeceklerdir!..
Ehh, bunların da;
Herhalde “bahşiş”lerini verirler!
BARİ ÖDÜL VERELİM!
Herkes bilmelidir ki;
“Ağaç”tan “darağacı” çıkarmak isteyenlerin sürdürdüğü eylemler, kesinlikle bir “halk isyanı” değildir.
Bu provokatif eylemler;
“Sandık”tan, “yargı”dan ve “askerin el koyması”ndan ümitlerini kesen “Beyaz Türklerin kalkışması”dır!..
“Şiddeti meşrulaştırma” ve hatta “şiddeti kutsama” boyutuna varan kışkırtmalar; “Siyasetin amacı halka ve ülkeye hizmet etmek değil, sadece seçkin azınlığın taleplerine cevap vermek olmalıdır” noktasına kadar gelmiştir!..
Taksim Platformu’nun talepleri arasında yer alan; “Gözaltına alınanlar sorgusuz-sualsiz serbest bırakılmalıdır” şeklindeki istek, acaba “gözaltındaki Batılı ajanlar” için de geçerli midir?..
Yine de “insaflı”(!) davranmışlar!..
“Öfkeli gösterilerde kamu araçlarını yakıp yıkanlara, işyerlerini tarumar edenlere, AK Parti binalarını ateşe verenlere, özel otomobilleri yakıp ters çevirenlere Demokratik Tepki Ödülü verilmeli, yol açtıkları 70 milyonluk zarar, kendilerine tazminat olarak ödenmelidir” de diyebilirlerdi!..
Adı Yavuz Sultan Selim Köprüsü olacağı için “üçüncü köprü”ye karşı çıkanlar ve “İnşaat durdurulsun” diyenler, acaba köprünün adı “Beşşar Esad Köprüsü” olsa, yine de karşı çıkarlar mıydı?!?..
O KADAR UMUTSUZLAR Kİ!
Uzun lâfın kısası;
Bu eylemler, artık iyice “şiraze”sinden çıkmaya ve “orantısız güç” kullanmakla suçlanan polise, neredeyse “hak” verdirme noktasına gelmiştir ki, rüzgâr her an tersine dönebilir.
Dün; “Ne darbe, ne Şeriat!” diyerek darbeye destek verenler, bugün “Ne darbe, ne Tayyip” diyorlarsa, bu da demektir ki; bu eylemler Tayyip Erdoğan’ı, en az bir dönem daha iktidar yapacaktır!..
Zaten, “öfke”nin, “kalkışma”nın ve “yakıp-yıkma”nın asıl sebebi de budur!..
O kadar umutsuzlar ki;
“PKK’lı kardeşlerimizle birleşelim ve devleti onlarla paylaşalım... Yeter ki bu Hükümet düşsün!” demeye başlamışlardır!..
Kim mi bunlar?..
“Kuklacı”ların oynattığı “kukla”lar!..
İhsan Eliaçık adlı zavallı!
Ömer Lekesiz’in ifadesiyle, “Antikapitalist Müslümanlar” gibi “zıpçıktı kavramlar”la avladığı “üç-beş saftorik”in aferinine kapılıp, kendisini “Ali Şeriati” sanma gafletine düşen, “çeyrek müfessir, yarım devrimci ve mülkiyet düşmanı” bir zat, evet İhsan Eliaçık yine “malûm medya”nın emrine amade!..
Her lâzım olduğunda “nöbetçi kulübesi”nden alınıp, “ekran”lara çıkarılan bu zat, her zaman olduğu gibi, “dindar”lara “en şedit bir dinsiz”den daha galiz ifadelerle “küfür” savururken, Dolmabahçe’deki “Bezmi Alem Valide Sultan Camii’ne “ayakkabı”larıyla giren, caminin ortasında “bira” ve “sigara” içen “İP’siz”leri, hâşâ “Ashab-ı Kiram”a benzetmiş, iyi mi?.. Hayır, vak’a; “Yuh sana!.. Tüh senin suratına!” demekten daha vahim hâle geldi... “İslâm” adına ortaya çıkan ve “Beyaz Türkler” tarafından tepe tepe “kullanılan” bu adam; bir an önce “Bakırköy Akıl Hastanesi”ne kapatılmalı ve tedavi oluncaya kadar da çıkarılmamalıdır!..
Zira, bu adam, kendini yakında “Peygamber” de ilân edebilir!..