“Durun kalabalıklar!”
Artık yeter!.. İş çığırından çıktı: “Ağaçları korumak” gibi “masum” bir taleple başladı, hükümeti yıkma noktasına geldi…
Demek ki amaç buymuş!
Ama yağma yok!.. Şimdi, Rahmetli Üstad Necip Fazıl edasıyla, “Durun kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak” diye bağırmanın tam sırasıdır…
“Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!
“Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak:
“Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden,
“Çatırtılar geliyor karanlık kubbemizden…”
Şu manzaraya bakın: Kimi şampiyon olamayan takımının öfkesini kusuyor, kimi sevip de alamadığı kızın hıncını tüm toplumdan çıkarıyor…
“Sınırsız özgürlük” istediğini söyleyenlerle, tüm özgürlükleri rafa kaldıran “askeri darbe” özleyenler kol kola…
Kimi Silivri Cezaevi’nin boşaltılmasını, kimi geriye kalanların Silivri’ye doldurulmasını istiyor…
Kimi “Hükümet istifa” diye bağırıyor, kimi “Taksim eski halinde kalsa kâfi” diyor…
Çoğunun hiçbir konuda hiçbir fikri yok, sadece bağırıp çığırarak deşarj olmaya gidiyorlar…
Eğlenmek için meydanlara dökülenler bile var…
Bu kadar amaçsız bir kalabalığı yatıştırmak zordur.
•
Sürekli olarak bir “vehim” dillendiriliyor: “Hükümet yaşam tarzımıza karışacak” vehmi…
Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Büyükşehir Belediye başkanlığını kazandığı gün başladı bu “yaşam tarzımıza müdahale” sendromu…
Hadi ilk günler için (fazla tanımadıkların) bu vehim mazur görülebilir. Ama on yıl civarında başbakanlık yapan biri için mazur görülemez… Çünkü bu süre içinde kimsenin “yaşam tarzı”na karışılmadı… Ama daha önce karışılmıştı…
Üniversite öğrencileri başlarını açmaya zorlanmıştı, erkek öğrencilerin sakalları zorla kesilmişti, İmam-hatip liselerini engellemek için tüm meslek liselerinin puanlarıyla oynanmış, üniversiteye girme ihtimalleri büyük ölçüde imkânsızlaştırılmış, üzerlerinde, “eşit eğitim hakkı” için gösteri yapan başörtülü kızlar idamla yargılanmıştı…
Dindar kesim bütün bu baskılara sessizce direndi. Envai çeşit zulme katlanıp sabretti. Şimdikinin on katı kalabalıklarla meydanları doldurabilecek gücü varken bu gücü kullanmadı. Haklı olarak şimdi kendini zor tutuyor. Sabrın sonu selamettir!
•
Gezi Parkı gösterilerine öncülük eden “özgürlükçü”ler o günlerde neredeydiler acaba?.. Sendikalar neredeydi?.. Artist, şarkıcı-türkücü ve “aydın” takımı neredeydi?
“Eski tüfekler”den (eski komünistler) tutun, şimdiye kadar hiçbir tahmini tutmamış eski AK Partili Abdüllatif Şener’e kadar, bulanık sularda balık avlamayı seven herkes sahnede…
Kendilerine “Taksim Plâtformu” diyen grubun, Başbakan Yardımcısı (o tarihte vekil) Sayın Arınç’a verdiği talep listesine bakınca gülmekten kendimi alamadım…
İçinde “ağaç”tan başka her şey var: Üçüncü köprü projesi iptal edilecek; Havalimanı ihalesi durdurulacak; bazı valiler görevden alınacak; Kanal İstanbul projesinden vazgeçilecek; enerji santralleri rafa kaldırılacak…
“Türkiye geri kalmışlık sürecinde kalsın” demekten farksız!
Yine de hepsi mümkün! Ama önce iktidara gelmeniz lâzım. Siyasete girer, seçimi kazanır, iktidara gelirsiniz ve taleplerinizi kendiniz gerçekleştirirsiniz…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.