Taksim’in iki yüzü... “Park”çılar ve “Çark”çılar!
Berber koltuğuna oturan adam, “berber”e sormuş ya; “Saçlarım ak mı, kara mı?”... Berber de cevap vermiş ya; “Ak mı, kara mı olduğunu, biraz sonra önüne düşünce görürsün!”
“Taksim Gezi Parkı”ndan dolayı başlayan ama “ele geçirilen” ve “amacından saptırılan” eylem de; kimin saçının “ak”, kimin saçının “kara” olduğunu ortaya koydu...
Eylemlerin en güzel tarafı;
“Maske”leri düşürmüş olmasıdır.
Maskeler düştü de;
Kimler “çevreci”dir, kimler “özgürlük ve demokrasi”den yanadır, kimler de “ağaç” denildiğinde “darağacı” düşlemektedir, ortaya çıktı...
ÇEVRECİLER NEREDEYDİ?
Bu olay, ilk önce “çevreci geçinenler”in maskesini düşürmüştür.
Başbakan Tayyip Erdoğan, önceki gün İstanbul’da, bir “konferans”ın açılışında yaptığı konuşmada, Taksim Gezi Parkı konusunda 2011 seçimleri öncesinde, İstanbul projeleri içinde açıkladığını hatırlatıyor ve diyordu ki;
“O günden bugüne kimsenin sesi çıkmadı. Çevre hassasiyeti olan kardeşlerime sesleniyorum; çevrecilikte ortaklık yapacaksanız, gelin Başbakanınızla yapın. Ben, çevreyi tarihiyle, kültürüyle, yeşiliyle birlikte tanıdım. Ben, belediye başkanlığı yapmış bir insanım. Çevreciliğin ne olduğunu bilirim.”
Ve devam ediyordu:
“Niye bunları konuşmuyorlar? Kusura bakmasınlar; Taksim Gezi Parkı’nın orada daha önce Sheraton vardı. Sheraton yapılırken, oradaki yeşil alanlar söküldü. Acaba niye onu engellemediler? Neden?
Koç Üniversitesi orman alanına yapıldı... 10 binlerce 10-15 yaş üstü ağaç söküldü, dönemin cumhurbaşkanı açılış yaparken, ‘Buranın açılmasına, yapılmasına mani olanlar nerede?’ dedi. O dönemde cezaevinde idim... Çıktıktan sonra yargı meselesine devam ettim... Yargı Türkiye Cumhuriyeti devletinin haklılığını teyit etti... Şu anda Koç Grubu devletin kiracısıdır.
Aynı şey Sabancı Üniversitesi için de geçerli. Orası da orman alanı. Bazı gerçekleri bilelim de ona göre değerlendirmeleri yapalım. Çünkü bu ülkede bugüne kadar belli bir kaymak takım maalesef istediği gibi istediği yeri değerlendirmeye, istediği yerde istediği şekilde konuşlanmaya alışmıştır. Bizim iktidarımız bunları ortadan kaldırdı.”
Haksız mı Erdoğan?..
Taksim Gezi Parkı’nda “birkaç ağaç söküldü” diye ayaklanan “çevreci”ler Koç ve Sabancı Üniversitesi yapılırken, Acarkent ve Beykoz Konakları da, “binlerce ağaç katledilerek” inşa edilirken nerelerdeydi acaba?..
Haa, sahi Adapazarı’nda “binlerce kavak” doğranıyor ve o araziye “otomobil fabrikaları” kuruluyorken, bu “çevreci”ler nerelerdeydi acaba?..
“Çokoprens almaya” mı gitmişlerdi?..
YÜRÜYÜŞTEKİ SANATÇI!
Evet, sonradan “yakıp-yıkmaya, kırıp-dökmeye ve vurup kırmaya”, yani “vandalizm”e dönüşen eylemler, “çevreciler”in maskesini düşürdüğü gibi, bazı “sanatçı”ların da maskesini düşürdü...
Oynadıkları diziler “reyting” yapmayan ama “Devlet Tiyatroları ve Şehir Tiyatroları”ndan tıkır tıkır maaş almaya devam eden “devlet beslemesi” sanatçılar da “eylemlerin başrollerinde”ydiler ve attıkları “tweet”lerde, “Eylemin ağaçla ilgisi yok, hâlâ anlamadın mı?” diyorlardı!..
Hele, içlerinde biri vardı ki, yaptığı işe bakan bir insan, ya gülmekten kırılır ya da gülerken altına kaçırır...
Adı, Metin Yıldız...
Alemin Kralı adlı dizide “Kubat” rolünü oynuyordu... Rolü, “eşini sürekli dövmek”ti... Ne var ki; bu rol, 2012 yılının Mart ayında “gerçeğe” dönüştü...
“Alemin Kralı” dizisinde, eşini sürekli döven Kubat karakteriyle tanınan BKM oyuncusu Metin Yıldız, gerçek eşi Elvan Yıldız’ı yumruklarla dövdüğü için geceyi polis merkezinde geçirdi.
İşte bu “Kubat” var ya;
5 Haziran günü “Taksim Gezi Parkı” için düzenlenen yürüyüşe katılmış... Yürüyüş esnasında; “Ağaçları kesmeyin, kadına karşı şiddeti durdurun!” pankartı taşınıp, slogan atılmış iyi mi?!?..
Karısına “şiddet” uygulayan Metin Yıldız da aralarında!..
Güler misin, ağlar mısın?..
KANDİL, BİDAT!!!
Eylemler; sadece “çevreci”lerin ve “sanatçı”-ların değil, “Hoca müsveddeleri”nin de maskesini düşürdü...
Evet, İhsan Eliaçık’tan söz ediyorum.
“Çeyrek müfessir, yarım devrimci ve mülkiyet düşmanı” bu adam, “dindar” insanlara “şedit bir dinsiz”den daha ağır ifadelerle “küfür” savururken, Dolmabahçe’deki Bezmi Alem Valide Sultan Camii’nin kapısını kırıp, camiye “ayakkabı”larıyla giren, “hayvanlık”larını daha da ilerletip caminin içinde “bira” ve “sigara” içen “vandal”ları, hâşâ “sahabe”ye benzeten İhsan Eliaçık da, nasıl bir “yanar-döner” olduğunu ortaya koydu!..
Efendim;
İşbu İhsan Eliaçık, bundan 1 yıl önce yani 25 Ağustos 2012 tarihinde Hulki Cevizoğlu’nun sorularına cevap vermiş ve kandil kutlamanın bidat olduğunu açıklamıştı.
O diyalog, şöyleydi:
Hulki Cevizoğlu: (...) Diğer kandil geceleri ile ilgili ne diyebilirsiniz?
İhsan Eliaçık: Kandil gecesi karanlığı aydınlatan şey demektir. Kandili kendi içimizde aramalıyız.
Hulki Cevizoğlu: Müslümanların bu geceleri kutlamasının bir sakıncası var mı?
İhsan Eliaçık: Dinden sayarsanız bunları bidat olur. Bu geceleri kutlamanın sosyolojik bir anlamı vardır ama dinden değildir. Peygamberimiz hiçbir kandil gecesini kutlamamıştır. Bu dinden olsa Peygamberimiz bunu yapardı zaten...”
Bir yıl önce Kandil Geceleri için “Bidat” diyen İhsan Eliaçık, bu yıl Taksim Gezi Parkı’nda, “Kandil Gecesi”ni “eylemciler”le birlikte kutladı ve “Yarabbi... 9 gündür bu meydanda direniş içerisinde olan gençlerin seslerini kavi, soluklarını güçlü eyle” diye dua etti, iyi mi?..
Demek oluyor ki;
Kandil kutlamak Müslüman için “bidat”tır ama “Vandal”lar için “caiz!!!”
Ne demiş atalarımız;
“Yarım doktor candan,
Yarım hoca dinden eder!”
İhsan Eliaçık da;
“O biçim hoca”lardan biri!..
TARAF, “TAMAMEN DUYGUSAL!”
Bu süreçte maskesi düşenlerden biri de Taraf gazetesi oldu... Bir zamanlar “Darbe Plânları”nı deşifre ederek “delil”ler yayınlayan Taraf; son günlerde hem “delil karartmaya” ve hem de “gerçekleri çarpıtmaya” başladı...
Meselâ, önceki gün...
Birinci sayfasının sürmanşet ve manşetinde; “Erdoğan Türkiye’yi yakıyor!.. Hükümet hayal kırıklığı yarattı!.. Erdoğan’ın uzlaşma kültürü yok!.. Ekonomiyi çökertecek” diyerek, “Sözcü ile muhalefet yarışı”na giren Taraf, üç gazeteyi de, yani Akit, Yeni Şafak ve Star’ı da “iç savaş kışkırtıcılığı” yapmakla itham etti...
Taraf’a göre; “Yeni Şafak, Star ve Akit, Gezi Parkı eylemleri başladığından beri asılsız haberler yazıyor”muş... “Yabancı ajan”lardan söz ediyor, tweetlere “örgüt talimatı” diyormuşuz!..
Ne ilginç değil mi;
Akit, Yeni Şafak ve Star’ın yaptığı haberlerin aynısı Zaman gazetesinde de vardı... Zaman da; “Demokratik protesto hakkını operasyona çevirmek isteyenlerin maskesi düştü” diyor, “Provokatörlere suçüstü” başlığı altında şu haberi veriyordu:
“Gümüşsuyu’nda eylemcileri şiddete tahrik eden diplomatik pasaportlu 6 yabancı yakalandı... Barikatlarda, havai fişek düzenekleriyle patlatılmak istenen 8 tüp ele geçirildi.”
Demek istiyorum ki;
Akit, Yeni Şafak ve Star’da yer alan haberler Zaman’da da vardı...
Gelin, görün ki;
Taraf, üç gazeteyi, yani Akit, Star ve Yeni Şafak gazetelerini “asılsız haberler” yazmak ve “iç savaş istemek”le itham ederken, her ne hikmetse Zaman’ı kapsam dışı bırakıyordu!..
Acaba neden?..
“Tamamen duygusal” sebeplerle mi?!?..
Tayyip Erdoğan’ı, “Türkiye’yi yakmak”la ve “ekonomiyi çökertmekle” suçlayan Taraf, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü ise; “Verdiği ılımlı mesajlarla ortamı yumuşatmaya çalışmak”la överken, “nasıl bir fitne taktiği uyguladığını” da göstermiş oldu!..
Taraf’ı “tetikçi” olarak kullanmak isteyenler; “Aptal dostun olacağına, akıllı düşmanın olsun” sözünü acaba hiç düşündüler mi?..
Ve hiç düşündüler mi;
Bugün “kâğıt üstünde” ve “kâğıttan dolayı” dost görünenler, yarın onlara da “düşman” olurlar!..
Bugün “tamamen duygusal” davrananlar,
Yarın “karşı tarafa” geçebilirler!..
Bunlar, “duygusal” sebeplerle;
Ergenekon’la bile “iş pişirebilir”ler!..
FAİZ LOBİSİ VE...
Bu süreçte, “faiz lobisi”nin de maskesi düştü ve onlar da “deşifre” oldu...
Başbakan Tayyip Erdoğan; Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece, kendisini havaalanında karşılayanlara hitaben diyordu ki;
“Şimdi altını çiziyorum; faiz lobisine rağmen buralara geldik. Bu faiz lobisi şu anda borsada spekülasyonlara girmek suretiyle bizi tehdit edeceğini zannediyor. Şunu bir defa çok iyi bilmeleri lazım; bu milletin alın terini onlara yedirtmeyeceğiz...
Bir bankanın genel müdürü çıkıp da bu vandalizmi organize edenlerin yanında olduğunu söylüyorsa bunlar, karşısında bizi bulacaklardır.”
Kimdi o banka genel müdürü?..
Elbette Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen’di... Çünkü Ergun Özen, “Ben de Gezi eylemlerinin yanındayım!.. Ben de çapulcuyum” demişti!..
Tıpkı; “Ne sağcıyım, ne solcu... Çapulcuyum çapulcu” diye pankart açan Boyner Holding’in patronu Cem Boyner gibi!..
Hasılı kelâm, bu süreçte herkesin maskesi düştü... Kim “Park”çıdır, kim “Çark” yarışındadır, ortaya çıktı!..
Diyeceksiniz ki;
“Kılıçdaroğlu’nu unuttun!”
Hayır, unutmadım!..
O zaten “çarkçı”ların başı!..
Onu, yazmaya değer bulmadım!..
Çiçeği Kılıçaroğlu diker, Kamer Genç sular!
Taksim Gezi Parkı’nı mesken tutan eylemciler, parkın bir kısmını “tarım alanı”na dönüştürmüşler...
3 yaşındaki Gaya adlı çocuk, babasıyla birlikte çapaladığı toprağa “meyve çekirdeği” dikmiş!..
Kimi de “domates” ve “hıyar” tohumu ekmiş.
Eylemciler;
“Ben de gelip, oraya çiçek dikeceğim” açıklaması yapan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu bekliyorlarmış...
Acaba ne zaman gelecek?..
Kemal Kılıçdaroğlu gelir mi?..
Gelip de “çiçek” diker mi?.. Dikerse ne çiçeği diker?.. Bununla ilgili tahminler yürütüledursun, asıl merak edilen husus şuymuş:
“Kılıçdaroğlu çiçek diker dikmesine de, o çiçekleri kim sulayacak?”
Eylemcilerin düşündüğü şeye bakın.
CHP’de Kamer Genç gibi, “çiçek sulama” ustası bir adam varken, “kim sulayacak?” diye merak edilir mi hiç?..
Kemal Kılıçdaroğlu gelir, “çiçek”leri diker gider...
Kamer Genç de gelir, “çiçekleri sular!”
Daha önce de, oğlunun evinde “çiçek sulamıştı” ya!.