Başbakan kovdu mu, sövdü mü?
“Gezi Parkı” eylemleri medya için turnusol kağıdı işlevi gördü.
Başbakan’ın etrafında dört dönen gazete patronları ve gazeteciler ilk fırsatta nasıl da tırnaklarını gösterdiler.
Delikanlıca da değil, kalleşçe…
İnternet siteleri aracılığı ile verdiler fitneyi, verdiler fitneyi.
Yanlı, abartılı, fotoşoplu, kinli yayınları ile…
“Daha ne duruyorsunuz, hadi siz de çıkın sokağa” diye ter ter tepindiler…
Hele her fırsatta “yandaş” yaftası yiyen gazetelerin, öteki mahallelerden devşirme yazarları…
Maskeleri birer birer düştü.
Erdoğan düşmanları ile bir olup…
Gezi Parkı provokatörlerini görmezden gelerek, olaylardan Başbakan Erdoğan’ı sorumlu tuttular.
Erdoğan’ın halka en yakın hali olan “harbi” duruşunu, başından beri “bayağı” gören bu köksüzlerden…
Erdoğan’ı kimi “hoyratlıkla” suçladı, kimi “diktatörlükle”.
Başbakan’a “delirdi” muamelesi yapan bile oldu.
Peki neden?
Sayın Başbakan ne dedi ki?..
Samimi protestocuların arasına karışmış illegal örgüt mensuplarını kastederek, “üç beş çapulcu” tespitinde bulundu.
“Bunların asıl derdinin ne olduğunu biliyoruz” dedi.
Samimi protestoculara bunlara kanmamaları, bunların galeyanına gelmemeleri tavsiyesinde bulundu.
Haksız mıydı?
Haksız mı çıktı?
Halkla polisin karşı karşıya gelmesinde bu çapulcular büyük rol sahibi değil mi?
Hatırlatmak isterim:
Gezi Parkı provokatörlerine “çapulcu” diyen Erdoğan’ı “sağlık durumu iyi değil”e varan karalamalarla hedefe koyan çevreler…
Son derece demokratik yollarla haklarını arayan başörtüsü mağdurlarına dönemin idarecileri tarafından reva görülen binbir türlü işkence, hakaret ve küfre ise adeta alkış tutuyordu.
Bülent Ecevit’i, Süleyman Demirel’i, Mesut Yılmaz’ı, Hüsamettin Cindoruk’u ilk aklıma gelenler…
Ve Osman Özbek, Çetin Doğan gibi askerler ile Fatih Altaylı, Bekir Coşkun, Türkan Saylan, Fazıl Say, Orhan Pamuk, Muazzez İlmiye Çığ, Levent Kırca, Ali Poyrazoğlu, Şevval Sam gibi sözde aydınlar, sanatçılar, gazeteciler…
Haklarını arayan başörtülülere yönelik ettikleri hakaretler, küfürler hafızalardaki yerlerini koruyor…
Erdoğan örneğin Türkan Saylan gibi, eylemcilere bir daha burs vermeyeceklerini mi açıkladı?
Muazzez İlmiye Çığ gibi, “fahişe” benzetmesi mi yaptı?
Şevval Sam gibi, eylemcilerin kılık kıyafetiyle alay mı etti?
Levent Kırca gibi, bu eylemin Kur’an’da yeri olmadığını mı söyledi?
Hadi bunların sözleri kendilerini bağlar…
Peki ya Başbakanlar?
Erdoğan, örneğin Demirel gibi “Üniversiteye başı kapalı giremezsiniz. Başı kapalı olarak okutulan yerlere git oku. Arabistan’a git” şeklinde sözlerle, Gezi eylemcilerini ülkeden mi kovdu?
Ecevit gibi “Bu kadına haddini bildirin” diye hedef mi gösterdi?
Yoksa, Mesut Yılmaz gibi eylemcilere “yarasa”, “örümcek kafalı” mı dedi?
Cindoruk gibi, eylemci kadınları gösterip "Türk kadınını temsil edecek bir tarafı mı var?" diye mi sordu.
Erdoğan hangisini yaptı bunlardan?
Bugün Başbakan’ı kabalıkla, diktatörlükle, cahillikle, hoyratlıkla, akıl sağlığını kaybetmekle itham eden ey ahlaksız kalemler;
Ülkemizdeki kadınların yaklaşık yüzde 75’ine yönelik bu hakaretler, küfürler karşısında ne yaptınız, soruyorum?
Ve Gezi Parkı eylemcilerine soruyorum; (Samimi ağaç hassasiyetiyle sokağa çıkıp, Gezi Parkı’nda planlanan projeyi kırıp dökmeden protesto eden azınlığı bir kenara ayırarak)
Siz ne yaptınız bu hakaretler karşısında?
Ayrıca, “sosyal medya”da ve eylemlerde açılan pankartlarda Başbakan’a ve eşi hanımefendiye edilen küfürler karşısında ne yaptınız?
Örneğin şu pankart: “Tayyip 3. köprünün adını … koy ki bütün Türkiye üzerinden geçsin”
Neden bunu da dilinize dolamadınız, manşet yapmadınız?
Televizyon kanallarında neden bunu da gösterip, “ayıptır kardeşim” demediniz?
Ama ne yaptınız;
Eylemci Halit Ergenç’in eşiyle ilgili olan ve sonradan fotoşop olduğu anlaşılan malum pankart üzerinden, Gezi’ye mesafeli çevreleri hedefe koydunuz.
Değerli okurlar,
Emeksiz para kazanmaya alışmış faiz lobilerinin tetiklemesi; Erdoğan’la hesabı olanların fitnesi; fırsat kollayan ikiyüzlü ahlaksız medyanın kışkırtması ile ilk günden asıl amacından çıkarılan Gezi Parkı eylemlerinin, bu düşüncelerle başından itibaren karşısında olduk.
Gerek sokaktaki, gerek medyadaki ve gerekse bilgisayar başındaki Gezi provokatörlerinin gerçek yüzlerini ortaya koymaya çalıştık.
Derdimiz Erdoğan yalakalığı değil; ikiyüzlülüğü, tezgahı deşifre etme.
(Habervaktim’i bilen bilir.
Çok şükür, Allah’tan başka kimseden, hiçbir güçten korkumuz yoktur.
Bu Hükümet’in de örneğin “açılım” ve “özelleştirme” politikalarının yanlış bulduğumuz yönlerini eleştirmekten hiçbir zaman çekinmedik.)
Bu yayınlarımız içerideki eşkıyaların yanı sıra küresel eşkıyaları da rahatsız etti.
Geçtiğimiz hafta içinde, alçak bir saldırıya maruz kaldık.
Sitemiz küresel hacker grubu Anonymous tarafından heklendi.
Anonymous’un hedefindeki bir başka site de Başbakanlık’ın resmi internet portalıydı.
Yaptıkları açıklamada “Türk Gezi Direnişi, yakın tarikteki en soylu sosyal ayaklanmalardan biridir. Uzun zamandır çok güçlü bir rejim tarafından ezilen Türk halkı, kadınlar, çocuklar, gençler ve yaşlılar artık uyandı” diyerek,
Dertlerinin ne olduğunu, Habervaktim’i niçin hedef seçtiklerini ortaya koydular.
Bu saldırıyı “doğru yolda olduğumuzun teyidi” olarak değerlendirdik ve yaptığımız açıklamada, şöyle dedik:
“Sitemize karşı bu girişimler Habervaktim.com’un ‘Türkiye düşmanlarının korkulu rüyası olduğunu’ teyit ederken, doğru bildiğimiz yolda yılmayacağımızın, cesurca ilerlemeye devam edeceğimizin bilinmesini istiyoruz.”
Anonymous’un saldırılarını şimdilik bertaraf etmiş durumdayız.
Fakat yarın ne getirir kestirmek güç.
Gözü dönmüş küresel eşkıyaların başka bir takım provokasyonlara girişebileceği, bu şekilde sitemizin itibarını zedelemeye çalışabileceğinin ihtimal dahilinde olduğunun bilinmesini istiyoruz.