Bugünkü Din Hürriyeti Konusunda Müslümanların Dikkatlerine
PEK muhterem Müslüman kardeşlerim…
Yakın tarihlerde, Müslümanlar başlarına bir İmam-ı Kebir seçsinler ve bu zata biat ve itaat etsinler demek mümkün müydü? Alimallah böyle söyleyeni yazanı doğduğuna pişman ederlerdi.
Eskiden Şeriatı savunmak cesaret işiydi.
Merhum Ezherî Ahmed Davudoğlu hocamız Konyada dinî bir toplantıda şer’î nikahı savunduğu için ağır ceza mahkemesinde yargılanmış, ağır hapse mahkum edilmiş ve zindana konulmuştu.
Çok şükür o kara zulüm ve baskı günleri gitti ve memlekete oldukça söz, inanç, din hürriyeti geldi.
Lakin bu sefer de, Müslümanlar bu hürriyeti iğtinam edemiyor (ganimet bilip kullanamıyor).
Kullanılmayan hürriyet yok demektir.
Sünnî Müslüman çoğunluğun siyasî iktidardan, eski İslam Medreselerinin yeniden açılmalarını istemesi gerekmez mi? Heyhat ki, birkaç cılız istek dışında böyle bir temenni sanki yok.
Müslümanların, haksız yere kapatılmış olan tasavvuf tarikatlarının yeniden açılması gerekmez mi? Maalesef böyle bir istek yok. Tarikatlar şu anda yarı gizli faaliyet gösteriyor ama yasal olarak açıldıkları takdirde, bir Meclis-i Meşayih kurulacak ve (hepsi için söylemiyorum) bazı yolsuzluklar önlenecektir.
İslam tarikatlarının açılmasını ve icazetli Sünnî ulema, fukaha, müftüler, müderrisler yetiştirilmesini kimler istemiyor? Kafirler mi?.. Evet onlar istemiyor ama onların yanında ve safında birtakım mezhepsiz, fıkıhsız, taqiyye ve kitman yapan Mutezilî, Sünnet aleyhdarı, Ali Şeriatîci, Afganîci, Fazlurrahmancı, Feminist bozuk ilahiyatçılar da istemiyor.
Memlekete hürriyet geldi ama Müslümanlarda ehliyetli ve liyakatli bir
İmam-ı Kebir’e biat ve itaat şuuru yok ki, böyle bir zatın seçilmesini istesinler.
Kafirler, münafıklar, Siyonistler, Haçlılar, Evangelistler, emperyalistler, sömürgeciler Müslümanların tek bir Ümmet olmalarını istemiyor; onların bin parçaya ayrılmış bir İslam Protestanlığı kaosu, anarşisi, mozaiği oluşturmasını istiyor. Müslümanlar da onların bu isteklerini yerine getiriyor.
Mübarek Ramazan yaklaşıyor… Yine bazı diyalogçularla papazlar, patrikler, monsenyörler, pastörler, zangoçlar; içkili otel restoranlarında bir araya gelip neş’eli iftar şenlik ve etkinlikleri yapacaklardır ama acaba yirmi beş İslamî cemaatin, tarikatin, grubun, hizbin hocaları, şeyhleri, büyükleri bir araya gelebilip bir Ümmet teşkilatı kurmak için görüşebilecekler midir?
Bazı büyük ve güçlü devlet adamlarımıza danışmanlık ve akıl hocalığı yapan birtakım reformcu, modernist ilahiyatçılar maalesef İslam Medreselerinin, Tasavvuf Tarikatlarının açılmasına, Ümmet birliğinin kurulmasına, Müslüman halkın bir İmam-ı Kebire biat ve itaat etmesine karşı çıkmaktadır.
Türkiye halkının ezici çoğunluğu Ehl-i Sünnettir. Bugün ülkemizde Ehl-i Sünnete karşı, ehl-i bid’at ve dalalet tarafından açık ve sinsi bir savaş sürdürülmektedir.
Ehl-i Sünnet, bir İmama biat ve itaat eden tek bir Ümmet olmadıkça ayakta duramaz.
Rejimden bağımsız İslam Medreseleri kurulup buralarda icazetli ulema, fukaha ve müftüler yetiştirilmedikçe Ehl-i Sünnet ayakta duramaz.
Türkiyenin bütün Sünnî alimleri, fakihleri, şeyhleri, ziyalıları; bütün uyanık, şuurlu, vicdanlı Müslümanlar; Ümmet birliği, İmamet, İslam Medreseleri ve Şeriata uygun faaliyet gösteren tasavvuf dergahları için çalışmalıdır.
Bu amaçlar doğrultusunda bugünkü hürriyet ve serbestlikten yararlanmamak büyük ve ölümcül bir gaflet olur.
Hürriyetlerden yararlanamayanlar, gün gelir o hürriyetlerden mahrum kalır.
(İkinci yazı)
Zenginlik Arttıkça Ahlak Geriliyor
REYHANLIDA büyük patlama olduğu, nice vatandaşımız parçalanarak feci şekilde öldüğü zaman bizim büyük medyamız, hem bu sarsıcı hadiseyi duyurmuş, hem de vur patlasın çal oynasın magazin ve seks haberlerine, yayın esnasında donu düşen sahne kadınlarına, futbolcu aşklarına yer vermişti.
Türkiye artık o eski Türkiye değildir. Toplumda büyük değişimler ve yozlaşmalar olmuştur. Bir gazetede çok ibretli bir karikatür gördüm: Göl mü, deniz mi, nehir mi bir su kenarı… Kıyıya pek yakın bir yerde adamın biri çırpınıyor… Suyun üzerinde sadece bir kolu ve eli görünüyor… Kıyıya birkaç metre yakındaki beş on kişi cep telefonlarıyla boğulmak üzere olan adamın fotoğraflarını çekiyor.
İşte yeni Türkiye budur.
Teknik ve maddî medeniyet ilerledikçe ahlak, insanlık, vicdan geriliyor.
Avrupanın en büyük adalet saraylarını inşa etmekle övünüyoruz.
Sadece adalet sarayları değil, hapishanelerimiz de muazzam.
Yeni inşa edilen Çağlayandaki dev adalet sarayının hızlı rüzgarda çatısı çökmüş, ön cephesindeki mermer levhalar düşmüş…
Hangi müteahhid yapmış bu sarayı?.. Hangi bürokratlar şartnamesine uygundur diye imza verip teslim almış?
Büyük zengin vatandaşı öldürmüşler, sahte belgelerle servetine el koymuşlar. Katillere yirmi küsur yıldır bir şey yapılamamış. Büyük bir zatın karısı önemli belgeleri devlet makamlarından çekip almış…
Milyonla çalan mesned-i izzette ser-efraz
Birkaç kuruşu mürtekibin cây-i kürektir
Kendini bilmez okuryazar rezil bir serseri tv programında Peygamberimize hakaret etmiş. On milyonlarca Müslüman tepki gösterip protesto etmiş mi?
İnsanların hafızaları çok zayıfladı. Toplumun da.
Paranın, zenginliğin, refahın artması; ilim, irfan, hikmet, fazilet, ahlak yoksulluğuna çare olamıyor.
Ramazan yaklaşıyor ya, Feministler camileri kadınlarla doldurmak için seferberliğe hazırlanıyor. Ne feministi bunlar? İslam feministi. Allah Allah İslam feministi olur muymuş?
Kemalistler, ateistler, dinsizler Ankara metrosunda öpüşmüşler. Az sayıda Müslüman protesto etmiş. Öteki Müslümanlar ne yapmış?
İffetsizlik kol geziyor, Müslümanlar seyrine bakıyor.
Soygun, kokuşma ve yiyicilik karşısında ağlayanlar da var? Bunların bir kısmı niçin ağlıyor? Biz niçin yiyemiyoruz onlar gibi?
İstanbul trafiği felç olmuş, kimin umurunda…
Bunca domuz çiftliğinde yetiştirilen evcil domuzları, ormanlarda vurulan yaban domuzlarını, eşekleri Müslümanlara yedirmesinler sakın… Aman bana ne!