Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Giy eteğini, çık Taksim’e... Duran Adam’ın yanında Duran Madam ol!

Giy eteğini, çık Taksim’e... Duran Adam’ın yanında Duran Madam ol!

Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök’ün önceki günkü, “Çünkü biz çok iyi anladık” başlıklı yazısından dolayı çok sayıda telefon aldım...

Ertuğrul “anladık” diyor ama,
Bizim okurlarımız onun yazısındaki “bir cümlesini” anlayamamışlar.
Ertuğrul demiş ki;
“Her gün günde 5 defa azarlanmak, tehdit edilmek, hakarete uğramak istemiyoruz!”
Ertuğrul’un kastı, elbette Erdoğan...
Onun tarafından “azarlanmak, tehdit edilmek, hakarete uğramak” istemediğini söylüyor!..
Erdoğan’ın kimi azarladığı, kimi tehdit ettiği, kime hakaret ettiği elbette ayrı bir tartışma konusu... Ama okurlarım, cümle içinde geçen “her gün, günde 5 defa” ifadesine takmışlar kafayı!..
Niye “3 defa” veya “4 defa” değil de “5 defa?”
Ertuğrul;
“Her gün, günde 5 defa” demekle, “günde 5 vakit namaz kılan insanlar”ın azarlandığını, tehdit edildiğini ve hakarete uğradığını mı söylemek istiyor?..

GEÇTİ BOR’UN PAZARI

Ben, onlara;
“Kasıt bu değil” desem de tatmin olmadılar... Israr ettiler; “Niye 3-4 veya 6-7 defa değil de, 5 defa?”
Ne yani;
“Günde 5 defa namaz kılan insanlar, hâşâ Allah tarafından azarlanıyor mu?”
Hani derler ya;
“Adamın adı çıkacağına,
Canı çıksın, daha iyi!”
Ertuğrul Özkök’ün adı da bugüne kadar “dezenformasyon”la, “kaos”la, “çar-pıtmak”la anıldığından, şu anda kullandığı bir ifadenin altında bile bir “çapanoğlu” mesleki tabirle bir “puştluk” aranması, son derece normal!..
Dedim ya;
“Adın çıkacağına, canın çıksın!”
Ertuğrul’un da;
“Adı çıkmış dokuza,
İnmez sekize!”
Bu saatten sonra;
Geçmişteki “hata”larından dolayı istediği kadar “özür” dilesin, istediği kadar “pişmanlık” ifade etsin ve istediği kadar “mağdurlardan yana” görünmeye çalışsın, hiçbir kıymet-i harbiyesi olamaz!..
Geçti Bor’un pazarı,
Sür eşeğini Silivri’ye!..
Şimdi kalkmış, diyor ki;
l “Başörtülü kızın ikna odasındaki ıstırabını anlayamadık.”
l “Komutanın biri ülkenin başbakanına “P....” dediği zaman ‘Sen kim oluyorsun lan’ diye haykırabilirdik.”
l “Ordu göreve” pankartına sesimizi yükseltebilirdik, yükseltmedik.”
Yapabilirdin... Diyebilirdin... De, bunu zamanında niye yapmadın, zamanında niye demedin?..

KUYRUĞU DA DİK TUTUYOR?

Hem, bu nasıl “özür” dilemektir, nasıl “mahcubiyet” duymak ve nasıl “pişman” olmaktır ki; hem “boynunu büküyorsun”, hem de “kuyruğu dik tutuyorsun?”
Dikleniyorsun!..
Efeleniyorsun!..
Diyorsun ki;
l “Bu ülkenin sadece AK Parti’ye oy veren insanların ülkesi olmadığını anlatmak istiyoruz.
l Hayat tarzımıza müdahale edilmesin, Kadıköy vapurundan inen kadınlara kötü gözle bakılmasın istiyoruz.
l Parklarda bahçelerde, ahlak muhafızlarının kedi gözlerine takılmadan oturabilmek istiyoruz.
l Çağdaş ve gerçek bir demokraside ne varsa onu istiyoruz.
l Mesela, “Yüzde 49.83 oy aldım” diye her istediğini yapma hakkının olmadığının kabulünü istiyoruz.
l Her gün, günde 5 defa azarlanmak, tehdit edilmek, hakarete uğramak istemiyoruz.
l Gazetecilerin sırf yazdıklarından dolaylı işlerini kaybettiği, medyanın susturulduğu bir ülkede yaşamaktan dolayı utanıyoruz. Hür bir medya istiyoruz, düşünce hürriyeti istiyoruz.
l Vatandaşların bir kısmına ‘öz evlat’, ötekilerine ise düşman muamelesi yapılmasın istiyoruz.”

SENİ KİM ENGELLEDİ?

Ertuğrul Özkök’ün talepleri bunlar...
Kendisine, dün de sorduğum gibi, “bir tek soru” sormak istiyorum:
“AK Parti’nin iktidara geldiği 3 Kasım 2002’de neleri yapıyordun da, Haziran 2013’te, onlardan hangilerini yapamıyorsun?”
l Merkez Başkanlığı’na seçildiği gün, Durmuş Yılmaz’ı “aşağılayan” bir yazı yazmana kim engel oldu?
l Bugünkü Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçildiği gün, “Bu adam mürteci, evinde televizyon yok” diye yayın yapmana, kim sesini çıkardı?..
l AK Parti’nin, MHP ile birlikte çıkardığı ve “Başörtüsüne özgürlük” getiren yasa için, “411 el kaosa kalktı” diye sürmanşet atmanı kim engelledi?..
l Sırf “Kürtçe kaset” çıkaracağını söyledi diye Ahmet Kaya’yı “linç” etmeye çalışanlara destek veren ve “Vay Şerefsiz” manşeti atan sen değil miydin?.. Söyle hele, seni “azarlayan, tehdit eden, hakaret eden” oldu mu?..
Bu yaptıklarından ve yazdıklarından dolayı işini mi kaybettin?..
“Düşünce hürriyeti”ni sonuna kadar kullanırken, kim, seni “düşman” olarak gördü?..
l Şu anda, “28 Şubat Postmodern Darbesi’nin yeni bir versiyonu” sahneleniyor... Amaç da, sadece “Tayyip Erdoğan’ı devirmek” değil, asıl amaç “Türkiye’de iç savaş çıkarmak”tan başka bir şey değil...
Peki be Ertuğrul;
Dünkü hatalarından dolayı “özür” dileyen, “mandepsiye bastık, dolduruşa geldik, zifte-katrana bulandık, şimdi çok pişmanım!” diyen sen; bugün “aynı oyun”a niye destek veriyor, “provokatörler”in ekmeğine niye yağ sürüyor, onların çıkarmak istediği yangına, niye “benzin” sıkıyorsun?..

ETEĞİNİ GİY, TAKSİM’E ÇIK!

Tekrar soruyorum;
“3 Kasım 2002’de yapıp da, bugün yapamadığın nedir?”
Çok geriye gitmeye gerek yok...
Daha geçen yıl, evet evet;
Nisan 2012’de Güneri Civaoğlu ve Mehmet Yakup Yılmaz’la birlikte İskoçya’ya gidip, “etek” giymedin mi?..
Bir “aydın”(!) olarak “şato”ya gidip hem “etek” giydiniz, hem “viski” içtiniz...
İskoçya’dan dönünce de “Viski güzellemeleri” yaptınız...
Sorarım sana;
Bugün “Duran Adam”lara destek veren sen, Nisan 2012’de “etek” giyip, bir anlamda “Duran Madam” ve hatta “Oturan Madam” pozları verdiğinde, seni hiç “ötekileştiren” oldu mu?..
Hele söyle bana,
Önceki gün;
Taksim’e çıkıp soyunan, “bikini”siyle dans eden müptezel kadına kim engel oldu, kim tehdit etti, kim azarladı?..
Türkiye’de öyle bir “eylem ve söylem özgürlüğü” var ki, denemesi bedava!..
Meselâ;
Sen de “İskoçya’da giydiğin eteği” yine giy ve çık Taksim Meydanı’na...
Madem “Duran Adam”lara destek veriyorsun, giyeceğin “etek”le sen de onların yanında dur ve “Duran Madam” rolüyle destek ver!..
Evet, evet;
Eylemi, “etek”le destekle!..
İster “Duran Madam” olarak, isterse “Oturan Madam” olarak destekle!..
Yalnız, patronun Aydın Doğan’ın çok sevdiği “frikik”lerden birini verip de, karizmayı çizdirme!..
Sonra da gel, de ki;
“Türkiye’de yaşam biçimine müdahale yok... Bakın ben bile Taksim’de etek giyip Duran Madam oldum ama, hiç kimseden baskı görmedim!”
Öyle sanıyorum ki;
“Etek sana çok yakışacak!”
Haydi; giy eteği, çık Taksim’e!..
Belki, “Başörtülü kadınların uğradığı zulmü” daha iyi anlarsın!..
Bakarsın;
“Erkek” olarak “pörsüyen imaj”ını, “madam” olarak yeniden düzeltir, “eski reyting ve tirajını” yeniden yakalarsın!..
Belki, “bunalım”dan da kurtulursun!..
Tansu Hanım’dan rica et;
“İskoç eteği”ni acilen ütüleyiversin!..


Kazlıçeşme’de en beğenilen pankart
AK Parti’nin dünkü “Kayseri Mitingi”nde açılan “pankart”lara ve atılan “slogan”ları inceleme fırsatı bulamadım...
Yalnız, Kazlıçeşme Mitingi’nde benim en çok hoşuna giden pankart, hem “şekil”, hem “anlam” olarak Beylikdüzü’nün “Seninleyiz Beylikdüzü” yazılı pankart idi.
Hem herkesin takdirini kazanan bu pankarttan, hem de “belediye desteği görmediği” halde, miting alanına “17 bin insan”ın gelmesini sağlayan AK Parti Beylikdüzü İlçe Başkanı İbrahim Bülbüllü ve arkadaşlarını tebrik ediyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi