Yüreklere umut ekmek lâzım
Zaman zaman ülkemiz “iyi saatte olsunlar” tarafından karıştırılır… Durduk yerde üniversite öğrencileri çatıştırılır, gençler Taksim’e sürülür, polise molotoflar, taşlar atılır, kışkırtılır, ekonomi ve siyasi hayat alabora edilmeye çalışılır.
Medya çanak tutar, aydınlar sorumsuzca destek verir, “sanat çevreleri” ayaklanır.
Defalarca seyrettiğimiz meş’um oyun yine sahnedeydi. Bereket versin yine de ucuz atlatıldı. Çünkü amaç Türkiye’yi durdurmaktı. Bunu başaramayınca birkaç meydanda birkaç adam durdurmakla yetinmek zorunda kaldılar.
¥
Bu işleri CHP’nin organize ettiğini söylemek, doğrusu CHP’ye iltifat olur. Bugünkü CHP yönetiminin ne başında böyle bir organizasyon ve plânlama yeteneği var, ne de içinde. Onlar yine işin kolayına kaçıp eklemlendiler…
Darbe dönemlerinde de, Cumhuriyet mitinglerinde de böyle yapmışlardı: Yürüyen bir harekete eklemlenmiş, kendi amaçları doğrultusunda bir şeyler elde etmeye çalışmışlardı.
Bu defa o kadar içine girdiler ki, “suçüstü” durumu hâsıl oldu.
Artık hiçbir olay eskisi gibi kapalı kapılar arkasında kalmıyor. İletişim çağındayız. Sırlar birkaç saat içinde ortalığa dökülüyor…
Öyle oldu: Polise söven CHP milletvekili anında yakalandı. Kendisini “Müftünün karısı” ilan eden ve başörtüsüyle Başbakan’a verip veriştiren kadının ipliği anında pazara çıktı.
Doğrusu Başbakan da bunları çok iyi kullandı. Kendisine “diktatör” diyenler karşısında “mağduriyet”in sembolü oldu.
Zaten kargaşanın nispeten ucuz atlatılması, Başbakan’ın siyasi zekâsı ve dik duruşu sayesindedir. Siyasi zekâ böyle zamanlarda ölçülür: İyi bir sınav verdiğini söylemek lâzım.
Ama artık olup bitenleri etraflıca tahlil zamanıdır: Gençlerin taleplerini siyaset gözardı etmemeli, neden kendilerini sıkışmış hissettiklerini, neden geleceğe umutla bakamadıklarını, ne istediklerini değerlendirmeli.
Ne istediklerini kendileri de bilmiyor denebilir? Çünkü Gezi olaylarından somut bir talep çıkmadı. Çıkanlar zaten şaşırtıcıydı: “Üçüncü Boğaz Köprüsü, Üçüncü Havalimanı, Kanal İstanbul projeleri durdurulsun!”
Bu aslında gençlerin talebi miydi, yoksa gençleri kullanan yetişkinlerin mi? Aslında gençler adına siyasete muhatap olanların da gençleri anladığını sanmıyorum.
Bir sıkıntı, bir beklenti olduğu belli, ama ne olduğu pek belli değil. Belki anketlerle soruya cevap bulunabilir. Denenmesinde fayda var…
Çünkü, eğilimi hangi yönde olursa olsun, bu ülkenin bütün gençleri hepimizindir. Onlara “Türkiye’nin geleceği” olarak bakıyorsak, ona göre muamele etmemiz gerekiyor.
Yüreklerine umut ekmemiz lâzım…
Gençlerimizin geleceğe karamsar bakması ülkenin geleceğini karartabilir. Bu bakımdan gençler dikkate alınmalı, talepleri somutlaştırılmalı, buna göre bir “yol haritası” yapılmalıdır.
AK Parti’nin bunu ıskalamayacağını düşünüyorum, ama muhalefet için bu kadar umutlu değilim.
Özellikle ana muhalefet partisi, her şeyi iktidara havale ederek ana muhalefet görevini yaptığını sanıyor.
Galiba bu kez işi bu kadar kolay değil.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.