‘Susurluk faso fiso..’ demedi Erbakan
Muhterem okurlarım, her birimizin basiretine, ferasetine, mustakimliğine, kara gün dostu olduğuna inandığımız 1-2 tane dostu vardır. Benim de, böyle kıymetli arkadaşlarım vardır. Bunların 30 yılı aşan ve aile dostumuz olan, eşim Ebe hanımın, Okmeydanı SSK Hastanesi'nde görevli olduğu zaman, söz konusu hastane Balkanların en büyük kuruluşuydu.. Mahmut Celâl Gül kardeşim de söz konusu müessesenin işletme amiri mühendisiydi. çok dikkatli, hafızası ve matematiği imrenilecek seviyede biridir. Geçtiğimiz Perşembe, Birikim Mobilya'da, Ahmet Kaya, Yaşar Kangel, bunlar Beyoğlu SP İlçesi'nin iki dinamosudur. "Erbakan Hocam, Susurluk fasa fiso" dediğimde, Mahmut Bey çok ciddi bir yüzle: "Metin Ağabey, ben o konuşmayı TV'de izlerken çok dikkatle dinledim. Susurluk hakkında yapılabilecekleri anlatırken, yan tarafta bir gazeteci, Hocaya bir şeyler sordu. Hoca hafifçe gözlerini soranın yönüne kaydırdı ve o fasa fiso dedikten sonra izahatına devam etti" dedi. Zaman içinde o fasa fiso lafı, Susurluk için söylenmiş olarak kaldı. Evet bizler yine Hoca'ya mâl edilen sözleri yutmuş olduk. Dediğim gibi Mahmut Bey, çok dikkatlidir ve Hoca'ya da sadıktır. Kimileri gibi ekmeğini yiyip, suyunu içip, sonra da mikserlik yapan ve yapacaklardan değildir.
Ben Mahmut Bey'e inanıyorum. Aynen İmam Hatiplerin arka bahçe olduğu sözünün de Hoca'dan sadır olmadığına inandığım gibi.
-
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Olmayan yasak için Anayasa değişikliği yapan AKP Meclis Grubu, çok geçmeden Yargıtay Başsavcısı'nın açmış olduğu kapatma davasının akabinde Anayasa Mahkemesi'nde 411 rey ile TBMM'nin iradesini tecelli ettirdiği üniversitelerde, başörtüsü serbestliğini öngördüğü kanunu iptal ettiğinde, AKP Meclis Grubu, kapatılma tehdidinin altında kalmış ve misâl olarak toprak satışı kanununda yaptığı gibi Anayasa Mahkemesi, bahse konu kanunu iptal ettikçe yeniden kanunlaştırma yoluna gitmekten bıkmamıştır.. Aynı azmi başörtüsünde göstermediği gözlenirken, çarşamba günü Anayasa Mahkemesi'nden südûr eden karar, bir daha böyle iş yaparsan kapatılırsın tenbihini âmirdir. Anayasa Mahkemesi'nin, temyizi olmayan bir makam sahibi olması, davaya sadece hukuk açısından değil, siyaset ve sosyal zaviyeden de bakmış olduğunu anlıyor.. Bu fleksibiteyi kullanmış olmalarını haddim değilse de, kendilerini tebrik etmekten alamıyorum.
Ayrıca bu tasarruflarını Hz. ömer (r.a.)'ın, ekmek kıtlığında açlığını gidermek için ekmek çalanın kolunu kesme cezasını kıtlık bitene kadar uygulamadan kaldırmasına benzetmekten kendimi alamıyorum.
Sayın Haşim Kılıç'ın, değişikliklerle yamalı bohçaya dönmüş olan Anayasa'nın yeniden yapılmasına dâir tavsiyesi umulur ki; sadece Sayın Başkan'ın değil, o heyet-i umûminin müttefik olduğu husustur. Hiyerarşi de en üst derecedeki Anayasa Mahkemesi hâkimlerinin ülkenin huzur, sükûn ve dahası bağımsızlığının ve muasır medeniyet seviyesinin üzerinde bir hayat sürmesi istikametinde tavsiyeler yapması, aldıkları kararlarda bu hususları gözardı etmediklerini belirtmiş olmaları, hukuk dilimizde yer almış "Hâkimler kararları ile konuşurlar" deyimine de bir asalet yüklemiş oluyorlar.
Bütün bunlardan sonra mâziye atfu nazar eylediğimizde, ülkemizin Milli Görüş anlayışıyla tanışıp, siyasi hayatta makes bulan Muhterem Erbakan Hoca'nın riyasetinde siyasete dâhil olan Milli Nizam Partisi, Milli Selâmet Partisi, Refah Partisi ve Fazilet Partilerinin kapatılma gerekçesinde (MSP'nin kapanması 12 Eylül Konsey kararının gereği olup, kapanan bütün partilerin daha sonra eski adlarıyla yollarına devam ederler müsaadesine dönmemiştir. Eğer o isme dönselerdi, belki de Refah Partisi kapanma dâvasında yapılan suçlamalar, Mamak Mahkemelerinin verdiği cezalar, Yargıtay'da beraatla sonuçlanması hasebiyle MSP'ye, bu sorulanlardan daha önce beraat ettik deme şansı verebileceğini de hatırlatmak isteriz.)
Anayasa Mahkemesi'nce kapatılma ile sonuçlandırılmış Refah ve Fazilet Partileri hükümlerini, AKP'nin yaptığı Anayasa değişikliğini Sayın Yalçınkaya'nın iddianamesinde laikliği ihlâl ve odaklanma göstermesi hususunu vârit görmediği, adeta nakıs teşebbüs hâlinde değerlendirdiği düşünülebilir.
Halbuki, Refah ve Fazilet'in kapanmalarında böyle bir değişiklik değil yapmak, öyle kaçak güreşen bir ortakla böyle bir işe teşebbüs, bilge adam Erbakan'ın başvuracağı macera olmadığı hâlde, lâiklik karşıtlığı odaklık Anayasa Mahkemesi'nce tahakkuk ettirilmiş, hâtta Refah'ın kapanmasında ret oyu veren Sayın Kılıç ve Sayın Adalı, Erbakan'ın siyasi hayattan 5 sene yasaklanmasında evet oyu vermek suretiyle kendilerinde tenakuz bulmamıza sebep olmuşlardır. Sayın Erbakan ve 5 arkadaşının cezalarına reyleri ile iştirakleri, parti kapanmasın demiş olmalarını, bir aksesuar hâline getirmiştir. O halde şunu da gözden uzak tutmamak gerekir ki; Anayasa Mahkemesi'ni teşkil eden üyelerin zaman içinde emeklilik hasebiyle değişmeleri, yeni azaların hukuk anlayış ve dünya görüşlerindeki mübayenet lâiklik anlayışı hususunda fazla değişmediğinin yanında, bilhassa RP'nin kapatılmasında lâiklik değil, galiba 54. Hükümet ve büyük ortağın Milli Görüş olması, çekiç gücü yollaması, denk bütçe yapması, kurduğu havuz sistemi sayesinde iç ve dış borçlanmayı durdurması, bütün partileri kaynak bulmaya dâveti, kendileri hâriç hiçbir partinin bir kaynak paketi ortaya koyamadığı görülürken, Sayın Erbakan 35 milyar dolarlık kaynak paketi temin edip, milletin bütün kesimlerini memnun edecek zamları vermek suretiyle onları sevindirirken, rantiyeyi bedbin etmesi, İsrail Dışişleri Bakanı'na, işgal ettiğiniz topraklardan çekilin ikazı, Mescid-ül Aksa'nın altını oymayın demesi, IMF'ye nezaketle muamele, ancak alışverişe girmemesi, ülkenin en büyük işadamının tahvil çıkartın talebini reddetmesi, nihayet emperyalizm karşısında bir güç teşkil edecek D-8'leri kurması ve T.C.'nin lider ülke olması gerektiğini ortaya koyan anlayışı, uydu ülke olma siyasetinden uzaklaşma çalışmaları, müessir iç ve dış mihrakların benimsememesi yüzünden ve de bunların baskı ve talepleriyle lâiklik odağı olma şalına sarılmak suretiyle kapatılmıştır. Nitekim; Fazilet Partisi'nin kapanması da, kapanan partinin devamı, aynı yolun yolcusu olduğu töhmetiyle, Mahir Kaynak Bey'in tâbiri ile şık bir şekilde kapatılması da yine dış tesirli yenilikçi-gelenekçi ayrışmasında emperyalizmin desteğini aldığı, daha sonra bütün safahatıyla ortaya çıkan yenilikçilerin partileşmesini sağlamak için kapatılmada yine bahane lâiklik olmuştur. Yâni Refah ve Fazilet Partileri, ülkeyi kalkındırmak isteyenlere engel olmak isteyen küçük, fakat güçlü lobilerin kapattırmaya çalıştığı ve de muvaffak olduğu akla gelmektedir. Tekrar ifade edelim ki; değiştirilmesi dahi teklif edilemez maddelerden biri olan lâiklik mefhumuna (kimilerince) aykırı değişiklik yapmış olmasına rağmen ancak altı oy AKP'nin kapanması noktasında ittifak edebilmiş, Haşim Bey'in kapamaya hayır diyen oyu, dört rey sahibinin hazine yardımı kesilsin ve de asker kökenli üyenin bu reyler içinde oyu bulunması, lâikliğe aykırılığın tebeyyün etmediğini gösterir de, o zaman başörtü niye serbest değil? Bundan dolayı da, RP ve Fazilet Partileri'nin kapanmasının lâiklik odağı olmaktan kaynaklanmadığını bize düşündürüyor efendim.
Fiemanillah.
İrtibat Tel: 0542 497 03 27
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.