“Yavuz 40 bin Alevi’yi kesti” masalı
Daha önce defalarca yazdım, televizyonlardan, radyolardan anlattım; fakat okumayan için hiçbir kitap yazılmamış, dinlemeyen için hiçbir söz söylenmemiştir. (Mevlâna)
Bazıları “üç may-munlar”ı oynama alışkanlığını sürdürüyor: “Duymadım”, “görmedim”, “bilmiyorum”…
Yazıyorsunuz okumuyor, konuşuyorsunuz dinlemiyor, anlatıyorsunuz anlamıyor. “Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur” hesabı, sadece bildiğini okuyor.
Araplar buna, “Konuş konuş faydası yok” anlamında, “Kellim kellim lâ yenfa’” derler.
Safî zihinler idlâl (temiz insanların kandırılmaması) olmasın diye bir kere daha anlatmayı deneyeceğim…
1- Yavuz Sultan Selim; kendi halinde Alevileri kesmedi, kesseydi Anadolu’da Alevi kalmazdı.
2- Rivayete göre olay Tokat ve Sivas dolaylarında geçmiş. O günden beri çeşitli vesilelerle bölgenin altı üstüne (yol, baraj, inşaat, vs.) getirilmesine rağmen hiçbir toplu mezara rastlanmamış. Acaba katledildiği söylenen kırk bin Alevi’nin cesedi uçmuş mu?
Konuyu hassasiyetle araştıran yerli ve yabancı tarihçiler, verilen sayının fevkâlâde abartılı olduğunu, böyle bir olayın yaşanmadığını söylüyorlar.
Meselâ, Tarihçi Mustafa Akdağ, “Bu pek şişirilmiş bir sayıdır” diyor, “Çünkü bu padişah devrine ait pek çok mahkeme defterleri hâlâ elimizdedir. Bunlar üzerinde yaptığımız araştırmalarda, bu çapta kitle idamlarına rastlayamadık. Eğer öyle kanlı bir olay geçseydi, bu defterlerde yer alması zorunlu idi.”
Tarihçi Prof. Dr. Feridun Emecen, “40 bin Alevi’nin Yavuz tarafından katledildiğine dair herhangi bir bilgi, dönemin kaynakları olan ‘Selimnâme’ literatüründe, biri dışında geçmez. Üstelik Şah İsmail’in de İran’a hâkim olduğunda büyük bir Sünni temizliğine gittiği yine devrin kaynaklarında yer alır. Safevi/İran kaynaklarında ve bazı Batılı çağdaş kaynaklarda bunun için yine 40-50 bin Sünni’nin katledildiği belirtilir. Bütün bunlar her iki tarafın kaynaklarının abartmasıdır, gerçek rakamları göstermeyip çokluk ifade eder…
Bu konudan söz eden ilk kaynak, İdris-i Bitlisi’nin ‘Selimşahnâme’ adlı kitabıdır… İdris-i Bitlisi, o döneme dair bilgileri toplamış, fakat yazdıklarını temize çekme ve düzenleme imkânı bulamadan ölmüştür. Daha sonra oğlu Ebulfazl Mehmed Çelebi, babasının notlarını derleyip toplayarak ve kendi edindiği bilgilerle de eklemeler yaparak Selimşahnâme adlı eseri tamamlamıştır. İşte bu eserde, Çaldıran Seferi evvelinde Yavuz’un ‘Kızılbaş taifesinin kökünü kazımak için’ memleketin idarecilerine bir emir yolladığına dair iddia yer alır. O yazara göre bu emre dayanarak katliam yapılmıştır.
Bu bilgi daha sonraki tarihçiler tarafından okunmuş ve Osmanlı tarihleri bu bilgileri esas alarak bir yanlışın daha da yayılmasına yol açmışlardır.
İdris-i Bitlisi’nin iddia ettiği teftişe dair herhangi bir arşiv belgesi veya o dönemde yazılmış bir kitabî kaynak mevcut değildir.”
Son söz Robert Mantran’ın: “Göründüğü kadarıyla, bu ‘büyücü avı’, özellikle olaylara bulaşan tımar sahiplerini yerlerinden atmak ve bilinen elebaşları öldürmekten ibaret kaldı. 1513 ya da 1514’te olan 40.000 ‘sapkın’ın kırılması efsanesini destekleyen hiçbir kanıt yok elimizde.”
En az yabancılar kadar insaflı ve vicdanlı olmak gerekmiyor mu?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.