Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Katar’da yeni bir dönem

Katar’da yeni bir dönem

Katar 19. YY’ın 2. yarısında Sani b. Muhammed al Samiri tarafından  kuruldu. Bu aile eski “Beni Temim” (Temim oğulları) kabilesinin bir devamı!

2 milyona yakın nüfusuyla Katar, petrol ve doğalgaz rezervleri sayesinde kişi başına düşen gelir oranlarına göre dünyanın en zengin ülkesidir.
Katar’ı Katar yapan şey, sadece sahip olduğu petrol zenginliği değil, bu imkanlarını doğru kullanarak sahip olduğu başarı ve saygınlıktır da.. Kuşkusuz bu her şeyin yolunda gittiği, hiçbir sorun olmadığı anlamına gelmiyor ama bölge devletleri ile kıyaslandığında kendini hemen farkettiren bir özelliğe sahip ve bu gelişmelerden sonra sürecin hız, derinlik ve etkinlik kazanması bekleniyor.. Bu anlamda gelişmelerin doğru yönde ve ileri doğru olduğunu söylemek mümkün..
Hanedanın ilk “hâkim”i Şeyh Câsim bin Muhammed Âl Sâni, 1876’da babası Muhammed bin Sâni’nin tahttan ayrılması ile göreve geldi.
O zaman “emir”lik değil, “hakim”lik şeklinde bir idare söz konusu idi.. Hakimler “hüküm” ve “otorite”yi ellerinde tutuyorlardı ve aileler arası ihtilaflarda ise kadılık ya da hakemlik görevi yapıyorlardı. Siyasi otorite, aynı zamanda kabilenin ileri geleni ve dini bakımdan bu göreve ehliyet sahibi olacak şekilde yetiştirilmiş biri tarafından kullanılıyordu..
1878 yılında Şeyh Câsim diğer emirliklerden bağımsız olarak Katar Emirliği’ni kurdu. Mesela Birleşik Arap Emirliği, aynı aileden ayrı emirlerin coğrafi bir paylaşıma gitmelerinin ardından bir federasyon olarak örgütlenmesi ile doğdu..
Katar ya da Kuveyt örneğinde diğer aile büyükleri ve dini otoriteler ayan meclisinin üyeleri haline geldiler.. Bir bakıma bir ağa-şeyh federasyonu gibi bir şeyden söz ediyoruz.. Coğrafyadan önce aile birliğini esas alan bir yapı bu..
Şeyh, yaşlı, ak sakal, sözü dinlenen saygın kişi olarak anlam kazanıyor bu coğrafyada. Şeyh Casim, Osmanlı yönetiminin de devreye girmesi ile yetkilerini kardeşi Ahmed’e devretmek zorunda kaldı. Ancak Ahmet 1905’te bir suikasta kurban gitti. Şeyh Casim tekrar göreve geldi. 1913’te ise görevini oğlu Muhammed’e devretti ve aynı yıl içinde de vefat etti. 1914’te ise  Muhammed  kardeşi Abdullah b. Casim’e devretti. Abdullah da 1940 yılında görevini oğlu Hamad b. Abdullah’a devretti.
 1914 yılında kardeşi Abdullah bin Câsim, Âl Sâni lehine tahttan feragat etti ve 1971 yılına kadar sakin-sessiz bir hayat sürdü. Abdullah, 1940 yılında oğlu Hamad bin Abdullah Âl Sâni lehine tahttan feragat etti. Hamad ölünce 8 yıl sonra Abdullah bir yıllığına tahta geri döndü. Bu böyle devam edip gidiyor. 1972’de kuzeni, veliaht prens Halife bin Hamad Âl Sâni, bir darbeyle  yönetime el koydu. Bu da geldiği gibi gitti ve Şeyh Halife’nin 1995 yılında İsviçre’de bulunduğu bir gün 45 yaşındaki oğlu Hamad bin Halife, darbe yaptı. Batıya yakın, modernist, batı düşüncesine yakın. İngiltere, Suudi Arabistan, İran ve İsrail dörtgeni içinde pragmatik bir siyaset dengesi kurmaya çalıştı.. Bütün bunları yaparken, aşiret bağlarını ve geleneksel kurumları, töreyi bozmadı.. Aile meclisleri devam etti.. Dini yapılar korundu..
2003 yılında Katar emiri Temim bin Hamad Âl Sâni’yi veliaht ilan etti. Bu dönemde Türkiye-Katar ilişkileri hızla gelişti.. Katar El Cezire ile dünyaya sesini duyurdu. Katar 2030 Vizyonu adı verilen kalkınma projesi  ile dışa açılma ve dünyaya kendini tanıtması için bir süreç başlatıldı.. Katar petrollerinin Türkiye’ye akıtılması gibi bir takım projelerden de söz ediliyor.. 2022 Dünya Kupası ile Katar kendini dünyaya tanıtmaya çalışıyor.
Katar’da yeni bir dönem başlarken, yönetimdeki bu değişikliğin dış politikaya nasıl yansıyacağı merak konusu.. İçeride değişen fazla bir şey olmayacak.. Ama dış politikada Katar’ın Türkiye ile daha yakın ilişkiler kurması ve ortak bir takım projelerin hayata geçirilmesi bekleniyor... Yeni emirin Erdoğan ve Davutoğlu ile yakın bir teması olduğu biliniyor..
Ülkenin Âl Sâni’den sonra en önemli ailesi olan “el-Atiyye” ailesinden Hâlid bin Muhammed el-Atiyye’nin dışişleri bakanlığına getirilmesi sürpriz bir karar değil.
Katar cephesinde, genel yönelişler açısından radikal bir durum yok. Sorunsuz bir yönetim değişikliği gerçekleşmiş durumda.
Katar bölgedeki muhtemel gelişmeler ve yönelişler açısından model olacak bir ülke özelliği taşıyor.. Körfez ülkeleri birliğinin sağlanması, Arap-Fars barışı, Şia dünyası ile ilişkiler, Arap birliği, Afrika’ya insani yardım, İslami hassasiyetlerin korunup geliştirilmesi, İslam birliğinin derinleşmesi için, Katar, Arap dünyasında Türkiye’nin atacağı adımlarda, yakın bir dost ve kardeş ülke olarak adından daha çok bahsedilen bir ülke olabilir..
Katar’ın, İslam ve Arap kültürü, tarihi, bilimsel çalışmalarla da adından söz ettirmek için bir takım yeni çalışmalara imza atması sürpriz olmayacaktır.
Selam ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Abdurrahman Dilipak Arşivi