Fitneler Fesatlar Sapıklıklar
1. Ehl-i Sünnet ve Cemaatin, küfür dünyasından gelen teşviklerle kasıtlı olarak sarsılması ve inanç konusunda Kitab’a, Sünnete, Selef-i Sâlihîn inancına aykırı vahim bid’atların ortaya çıkması.
2. Birtakım taqiyyeci ilahiyatçıların sinsice Mutezile mezhebini yaymaya çalışmaları, mesela kaderi inkar etmeleri.
3. Vehhabilik propagandası yapılması.
4. Allah gerçek bir Janus’tur diyen sapık ve zındık birinin Müslümanlara din büyüğü, mücahid ve önder olarak tanıtılması.
5. Fazlurrahmancılık.
6. İslam ile terörizmi bağdaştıran sapık neo-haricî cereyan.
7. Sünnet inkarcılığı, mütevatir ve sahih hadîslerin Avrupa Birliği normlarına göre ayıklanması.
8. Fıkhın ve dört hak mezhebin inkarı, mezhepsizlik ve telfik-i mezahib bozuk cereyanlarının çıkartılması.
9. Hak din İslam ile bozuk ideoloji Kemalizmin uyuşup bağdaşacağının iddia edilmesi.
10. Kur’ana, Sünnete, Şeriata, ilmî gerçeklere aykırı bir İslam Feminizmi türetilmesi.
11. Günlük namazların terk edilmesi ve halkın şehvetlerine uyması.
12. Din ilimlerinin dünya menfaati, ticaret, geçinmek, zengin olmak için öğrenilmesi.
13. Halkın ilmihalini bilmemesi.
14. Bilenlerin halka nasihat etmemesi.
15. Dehşet verici bir din sömürüsü yapılması.
16. Zinanın korkunç miktarda artması.
17. Refahla birlikte israfın ve her tür beyinsizliğin artması.
18. Zekatın Kur’ana, Sünnete, Şeriata, fıkha uygun şekilde verilmemesi ve sarf edilmemesi.
19. Mü’minlerin tek bir Ümmet olmaktan çıkıp sayısız İslamcılığa, cemaate, hizbe, fırkaya ayrılması, bir İslam Protestanlığının zuhuru.
20. Hilafetin kaldırılması ve Müslümanların başsız kalması.
21. Müslüman kadın ve kızların açılması saçılması.
22. Kur’ana, Sünnete, Şeriata aykırı sahte ve şeytanî bir tesettür modasının çıkması.
23. İslam Medreselerinin kapatılması, ehliyetli ve liyakatli Sünnî ulema, fukaha ve müftüler yetiştirilmemesi.
24. Şeriat sınırları içinde tasavvufî hizmet ve faaliyetler yapan tekkelerin kapatılması.
25. Müslümanların önemli bir kısmının yazılı medenî kültürden, şifahî bedevî kültürü seviyesine düşmeleri.
26. Müslümanların çocuklarını Tağutî ve Deccalî eğitim veren müesseselerde okutmaları.
27. Sünnî Müslümanların yeterli sayıda istidatlı ve kabiliyetli çocuklarını subay yetiştirmemeleri.
28. Cami imamlıklarının büyük ölçüde namaz kıldırma memurluğu haline gelmesi.
29. Kur’anla, Sünnetle, icmâ ile kesin haram olan ribanın yaygın hale gelmesi ve cevazına dair batıl fetvalar verilmesi.
30. Her çeşit azgınlığın=fuhşiyatın, fıskın, fücurun, büyük günahın, isyanın, tuğyanın; açıkça, küstahça, meydan okurcasına işlenmesi ve bunlara karşı nehy-i münker farzının eda edilmemesi.
31. İslamın tek hak din olduğu inancına karşı, üç hak ibrahimî din bulunduğunu; üçünün mensuplarının da ehl-i necat ve ehl-i Cennet olduğunu iddia eden bozuk, sapık ve batıl inancın çıkartılması.
32. Farz-ı ‘aynları yapmayan günahkarların pür tantana, pür velvele, pür ihtişam, pür israf turistik ihtişamlı ve israflı umreler yapmaları.
33. Bazı beyinsizlerin ruhbanları erbab=rabler haline getirip putlaştırmaları.
34. Ulvî dinin süflî siyasete alet edilmesi.
35. Harbî kafirlerlerin dost ve veli edinilmesi.
36. Emr-i mâruf ve nehy-i münker farzının terk ve tâtil edilmesi.
37. Kur’anın cahiller ve ehliyetsizler tarafından re’y ve heva ile yorumlanması.
38. Paranın ana değer olması ve putlaştırılması, Altın Buzağı’ya perestiş edilmesi.
39. Bazı dinî cemaatlerin, hiziplerin, tarikatların ve grupların holding ve banka haline gelmesi.
40. Müslümanların çok büyük bir kısmının seher vakitlerinde leşler, canlı cenazeler gibi uyumaları.
41. Çok büyük bir fitne: Bilen alim ve ziyalı Müslümanların bilmeyen cahil kardeşlerini uyarmamaları, aydınlatmamaları, bilgilendirmemeleri, onlara öğüt vermemeleri.
42. Müslüman halkın bir kısmının bid’atçi ve fasık din sömürücüleri tarafından kaz gibi yolunması ve inek gibi sağılması.
43. Birtakım mürekkep cahillerin, tâğutî bozuk düzen ve sistemi iyi gibi göstermeleri ve halkın bir kısmının buna inanması.
44. Büyük fitne: Ölümden, cenazelerden ibret alınmaması.
45. Gerçek İslama aykırı bir yığın sapık İslamcılık cereyanının ortaya çıkması.
46. İhlasın yitirilmesi.
47. Ticarette, günlük hayatta, komşulukta İslam ahlakına aykırı bozuklukların ve rezilliklerin zuhuru.
48. Müslümanların millî-İslamî alfabe ve lisanlarını yitirmeleri, dilsiz kalmaları.
49. İstikamet, mürüvvet ve fütüvvet kavramlarının ve değerlerinin büyük ölçüde yitirilmesi.
50. Emanetlerin ehliyetli ve liyakatli kimselere verilmemesi.
51. Haram rantlar elde etmenin ve haram yemenin yaygınlaşması.
52. Birtakım beyinsizlerin aslında istidrac olan şeyleri keramet sanmaları ve övünmeleri.
(İkinci yazı)
Ayaspaşa Camiinin Minaresi
1930’lu yıllarının bir günü… Taksim Ayaspaşadaki Park Otel’in restoranındayız… Canlı müzik var, yeniliyor içiliyor… Bu gece orada önemli bir şahsiyet var. Rakı içiyor, etrafı cıvıl cıvıl kadınlar, kodamanlar… Bir lokma meze, bir yudum rakı… Gözler süzgün… Suratlarda yapmacık gülücükler… Başlar metronom gibi sallanıyor… Evet efendim, haklısınız efendim, isabet buyurdunuz efendim… Hehehe hihihi efendim…
Birden orkestra durur, müzik kesilir, bir sessizlik olur… Önemli şahsiyet ne oldu, niçin müzik durdu der, şefi çağırın bana hemen…
Şef bir Ermeni müzisyendir. Koşar gelir bel eğer boyun kırar, buyurunuz Hazretim der.
Çakır keyf büyük zat: Orkestra niçin sustu?
Ermeni şef: Efendim, otelin hemen altındaki camide yatsı ezanı okunmaya başladı, biz her zaman ezan okunurken susarız cevabını verir.
Büyük kişi birden öfkelenir patlar, olmaz böyle şey diye bağırır ve çalgılar hemen başlasın emrini verir.
Sonra emrindekilere döner “Bana Vali ve Belediye Başkanını bağlayın…”
O zaman cep telefonu melefonu yok. Makaralı kablosunu yayarak bir telefon getirirler. Öfkeli kişi: Muhittin! Not al… Ayaspaşadaki Park otelin altındaki caminin minaresini bu sabaha kadar yıktıracaksın, anladın mı?
Muhittin, başüstüne efendim, sabahleyin minareyi yerinde göremeyeceksiniz söz veriyorum der.
Tanzifat (temizlik) amelelerinden bir grup, yatakhanelerinden alınır, kamyonla oraya getiriler. Kazmalarla, küreklerle minare yıkılır, molozu götürülür.
Sabahleyin mahalleli kalkar, minare yok olmuş, cami kapatılmıştır…
O devr-i dilârâda ses çıkartmak mümkün mü? Yahu bu iş nasıl oldu diye sormaya korkar herkes.
Cami on küsur sene minaresiz kalır.
1950’de Adnan Menderes iktidara geçince hayırseverler, acayip şekilde bir gece paldır küldür temizlik işçilerine yıktırılan minareyi yeniden yaptırırlar.
Hatırlıyorum, Cumhuriyet gazetesinin bir makalesinde yeniden yaptırılan bu minareden alaylı bir üslupla bahs edilmişti.
Yapıldığı zaman bendeniz Galatasaray’da okuyordum. Biraz aşağıdaki Cennet Bahçesine giderdim tatil günlerinde. Caminin minaresiz ve minareli halini hatırlıyorum.
Bu anlattığım hadise son altmış yıl içinde defalarca yazıldı. Merhum üstad Necip Fazıl, günlük Büyük Doğu’lardan birine manşet yapmıştı bunu.
Hafıza-i beşer nisyan ile mâlüldür.
Yakın tarihimizde böyle nice facialar, garabetler vardır.
Ayakta uyuyanlar bu gibi hadiselerle ilgilenmez.