Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Yürek Mektupları

Yürek Mektupları

Aysun Akbaş;
Almanya’da tarih öğretmenliği okuyorum. Şu an tezimi yazıyorum. Tezimin konusu: ‘Türk Romanında Selâhaddin Eyyûbi.’
Selahaddin Eyyûbi romanlarını tezim için analiz ediyorum. Romanları toplumsal gelişmelere dayanarak değerlendirmem lâzım.
Romanınızı zevkle okudum. Ama bazı sorular oluştu. Acaba hangi kaynaklara dayanarak yazdınız? Namık Kemal mi; Bahadaddin ibn Şeddad mı? Yoksa daha başka kaynaklar mı?
Genelde Türk yazarlar Selâhaddin Eyyûbi hakkında hangi kaynaklara dayanarak yazarlar?
Bana yardımcı olabilirseniz çok sevinirim, çünkü sizin düşünceleriniz benim için çok önemli.
Ayrıca, size göre Selâhaddin Eyyûbi Türk müydü, yoksa Kürt mü?..
Ebubekir Subaşı’na göre Türkmüş. Siz ne diyorsunuz?
Aldığım bilgiye göre, ‘Yazar niçin yazdığını bilmek zorunda’ diyorsunuz. Türkiye’deki toplumsal gelişmelerden dolayı mı Selâhaddin Eyyûbi romanını yazdınız?..
* Sevgili Aysun, diğer sorularınıza özel cevap vermiştim. Burada biraz genel bir havası olduğu için son iki sorunuza cevap vermeye çalışayım…
“Yazar niçin yazdığını bilmek zorundadır” derken, konu seçmede güncel şartların belirleyiciliğini kastetmemiştim.
Tabiî ki her roman (konusunu isterse tarihten alsın) güncelin izlerini taşır. Benim söylemek istediğim daha başka: “Yazar niçin yazdığını bilmek zorundadır” derken, yazarın bir “amac”ının ve “hedef”inin olması gerektiğini, amaçsızlığın yazarı tüketeceğini, boğacağını anlatmaya çalıştım.
Eyyûbi’nin etnik kökenine gelince: âkif’in deyişiyle “Şark’ın en sevgili Sultanı Selâhaddin”in, etnik kökene ihtiyacı yoktur.
Eşsiz bir cihangir olmasına rağmen saraylar yerine çadırda yaşayan, herkesin giydiğini giyip yediğinden yiyen, elinde olanı fukaraya dağıtan bu adamın Türk ya da Kürt olması, benim ona karşı hissettiklerimi asla değiştirmez.
Yine de, madem bu konuda kesin bir şey söylememi istediniz, söyleyeyim: Ulaşabildiğim kaynaklardan edindiğim kanaate göre, Selâhaddin Eyyûbi Kürt’tür.

Gülsüm Yılmaz;
Bilgisayar mühendisliği bölümünde okuyorum. İnkılâp dersinde hocamız Osmanlı’nın son döneminde Türklerin devlet yönetiminden uzaklaştırıldığını, devleti temsilen yurtdışına gönderilenlerin de Türk olmamasına dikkat edildiğini söyledi. Bu konu hakkında bilginiz var mı?
* Peki, arada bir de olsa, İnkılâp dersi hocanızın Osmanlı’nın iyi yaptıklarından söz ettiği olur mu, sevgili Gülsüm?
Onu söylerken, hocanızın şu konulara da dikkat çekmesi gerekiyordu:
1) Osmanlı Devleti bir imparatorluktu. İmparatorluklar farklı kökenlerin buluşma alanıdır. Devlet yönetiminde sadece bir soydan gelenlere yer verirseniz, kavga çıkar…
Nitekim öyle olmaya başladığında çıkan kavgalar önce Balkanları Osmanlı Devleti’nden kopardı, sonra Arapları çekti aldı…
Kısa süre içinde de imparatorluk dağıldı.
2) Sadece Türk olmak her şeyi en iyi şekilde yapmak anlamına gelmez. Yani bir insanı yabancı bir devlete temsilci olarak göndereceksiniz, bu işte ehil olup olmadığına, dil bilip bilmediğine, gideceği ülkenin gelenek ve görenekleriyle ne denli uyum sağlayacağına bakılmalıdır.
Devletin bu yeterlilikte “eleman”ı yoksa elçi tayin etmekten vazgeçemeyeceğine göre, ihtiyaç duyduğu evsafta elemanı çaresiz diğer vatandaşları (Ermeni, Rum, Musevi, vs.) arasında arayacaktır.
Bunu doğal karşılamak lâzımdır.
Kaldı ki; yurtdışına gönderilen gayr-i Türklerin sayısı bahse değecek seviyede değildir.
3) Bununla birlikte, keşke hocanız, “aynı dönemde, Batı’nın ilim ve teknolojisini almak üzere” Avrupa’ya gönderilen “Türk oğlu Türk” bazı gençlerin Avrupa’ya hayran olup kılık değiştirdiğini (sırtta ceket, gömlek ve kravat, bacakta pantolon, ayakta iskarpin, başta ise fötr şapka) kendi ülkesiyle birlikte ülkesinin değer ölçülerine yabancılaştığını, kendi milletini hor ve hakir görmeye başladığını, bu yüzden “Biz adam olmayız..” herzesini uydurduğunu, diğer bazı gençlerin ise, tıpkı “Türkçü” Tevfik Fikret’in oğlu Haluk gibi, papaz olduğunu ve tabiî ülkesi açısından hiçbir işe yaramadığını da anlatsaydı.
Yani hiçbir şey gösterildiği, hattâ ilk bakışta görüldüğü gibi değildir.
En iyisi anlatılanlara filan boş verip doğrudan kaynaklara yönelmek ve olguları çeşitli perspektiflerden tahlil etmeye çalışmak.
Evet, en iyisi bu…


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi