Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Satılık Hastalıklar mı... Lokman Hekim ilâçları mı?

Satılık Hastalıklar mı... Lokman Hekim ilâçları mı?

Bugün, “gündemin dışına” çıkacağım... Gündemin dışına dediysem; “siyasi gündem”in dışına... Bugün PKK’yı, Suriye’yi, PYD’yi, Mısır’ı ve darbeci Sisi’yi bir kenara bırakıp, “alternatif tıp”tan yani “Lokman Hekim ilaçları”ndan, yani “bitkisel karışımlar”dan söz etmek istiyorum.

Öncelikle söyleyeyim;
“Alternatif tıp” ya da “bitkisel karışım” işinin de suyunu çıkardılar.
Önüne gelen “televizyon”lara çıkmaya, “ne idüğü belirsiz” ürünleri pazarlamaya başladı... Kimi “Gergedan Boynuzu”ndan söz ediyor, kimi “ateşli gece”lerden!..
Dedim ya;
“Sağlık” filan, ikinci, üçüncü ve hatta son sıralarda kaldı.
Varsa-yoksa, para!..
Varsa-yoksa, istismar!..
Bu “istismarcı”lar yüzünden, bu işi gerçekten de “ibadet” aşkıyla yapan, “insanlığa faydalı olmak” için yanıp-tutuşan insanlar maalesef “aynı kefeye” konuluyor ve yetkililer, onlara da “yasak” getiriyor, ellerini-kollarını bağlıyor, “iş yapamaz” duruma düşürülüyor.

YASSAH HEMŞERİM!

Bu “yasak”lara maruz kalanlardan biri de, Karadeniz’de faaliyet gösteren Münir Bozkurt... Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’ndan Münir Bozkurt’a gönderilen yazıda denilmiş ki;
“Firmanızca http://www.sultanmacunu.com/ isimli internet sitesinde; “Münir Sultan Macunu isimli bitkisel, ballı karışımın”, “Hepatit C, Hepatit B, Gastrit/Reflü, Kemik Erimesi, Trombosit Düşüklüğü, Kanser (Tümör), Kan Kanseri (Lösemi), Karaciğer Büyümesi, Kansızlık” gibi sağlık beyanı belirtilerek ürün tanıtımı ve satışı yapılmaktadır.
Bilindiği üzere sağlık beyanında bulunarak satışı yapılacak ürünler için Kurumumuzca ruhsat düzenlenmesi gerekmekte olup, Kurumumuzdan ruhsatlı/izinli ürünlerin de “1262 sayılı İspençiyari ve Tıbbi Mütahzarlar Kanunu’nun 1. maddesinde yer alan “Tabip reçetesi ile verilmesi meşrut olanlar ancak reçete mukabilinde ve diğerleri reçetesiz olarak, münhasıran eczanelerle ecza ticarethanelerinde kanunu mahsusuna tevfikan satılır” açık hükmü kapsamında münhasıran eczane ve ecza ticarethanelerinde satılması zorunludur. (....)
Bu nedenle tedavide etkinliği ve emniyeti kanıtlanmamış olan söz konusu ürünlerinizin, tanıtım ve satışının aldatıcı ve yanıltıcı olduğu dikkate alınarak http://www.sultanmacunu.com/ isimli internet sitesi Güvenli İnternet kapamına alınması için Bilgi Teknolojileri Kurumuna bildirilmiş olup, sağlık beyanında bulunarak yapmış olduğunuz ürün tanıtım ve satışını adı geçen sitede durdurmanız aksi halde ürününüzle ilgili diğer idari tedbirlerin alınacağının bilinmesini, yaptığınız işlemlerle ilgili Başkanlığımızı acilen bilgilendirmenizi rica ederim.”

FORMÜLÜNÜ GÖNDER!

Bu durumda ne yapsın Münir Bozkurt?.. Demiş ki; “Alın ürünlerimi tahlil edin, sağlığa uygun olup-olmadığına karar verin!.. Ya da, hastalar üzerinde deneyin!”
Bunu demekle yetinmeyip, Atatürk Üniversitesi’ne bir dilekçe ile müracaat etmiş... Kendisine verilen cevapta denilmiş ki;
“Gıda Tarım Bakanlığı’ndan gıda takviyesi olarak izin alınan macun ve ballı bitkisel karışımın bağışıklık sistemini güçlendirici ve akciğer savunma sistemini güçlendirici özelliklerinin olup olmadığının araştırılması ile ilgili dilekçeniz incelenmiş olup, bu çalışmanın yapılabilmesi için ballı macun ve bitkisel karışım içinde bulunan bitki, madde isim ve miktarlarının tarafımıza net olarak belirtilmesi gerekmektedir.
Ayrıca kurum olarak böyle bir çalışmayı yapabilecek bütçemiz olmadığından böyle bir çalışmanın ancak verilecek bir TÜBİTAK projesi ve alınacak destek ile uygun bir ekiple yapılması mümkündür.”
Şu hâle bakın;
Bakanlık diyor ki; “Aldatıcı ve yanıltıcı reklâm yapamazsın!”
Üniversite diyor ki; “Ballı karışımın içindeki bitki ve maddelerin isim ve miktarlarını bize bildirin!”
Pışşııık!..
Alan da gaçan mı?..
Münir Bozkurt, size karışımın “formül”ünü verecek, siz de bunu deneyecek, “olumlu” sonuç aldığınızda, Münir Bozkurt diye birini tanımayacaksınız, öyle mi?.. Nerede bu yoğurdun bolluğu?..
Derdini hiç kimseye anlatamayan ama yaptığı “bitkisel karışım”lardan da son derece olumlu sonuçlar alıp, kendisine “el” uzatılmasını isteyen Münir Bozkurt, Sağlık Bakanlığı’ndan gelen “uyarı”lara dikkat etse de, peş peşe yazılar alır.

BAŞBAKAN’A AÇIK MEKTUP

Gelen bu yazılar, Münir Bozkurt’un ruhunu iyice daraltır ve en sonunda Başbakan Tayyip Erdoğan’a hitaben bir mektup yazar.
Mektubunda der ki;
“Sayın Başbakan’ım;
3-4 yıl önce çıkardığınız Kanun Hükmünde Kararname ile bitkisel tedavi yasal hâle geldi. Ancak, problem de o zaman başladı.”
Tam da bu dönemde;
Türkiye’de, eline poşetini alan, kavanoza bitkisini koyan televizyonları ve internet sitelerini işgal etti. Doğru-yanlış, yaş-kuru birbirine karıştı. Bir kaos ortamı oluştu. İlgili bakanlıklar ve kurumlar bu gidişatı önlemek için tedbirler almaya başladılar. Ancak çözüme ulaşmak için alınan her tedbir yasak getirdi... Ve bugün geleneksel tıp ifadesi bile cezaya muhatap olur hâle geldi.
Gıda Bakanlığı, bitkilerle birlikte nişastanın kullanımını bir yönetmelikle yasakladı... Böylece gıda takviyesi adı altında ürünlerine üretim izni alanların izinleri iptal edilerek gıda üretimine katkıda bulunanlar büyük zararlara uğratılarak mağdur edildi.
Obeziteyle mücadele için alındığı söylenen bu karara karşı Bakanlar Kurulu kararıyla obeziteye kaynaklık ettiği söylenen nişasta bazlı şekerlerin kotasını yüzde 38 artırdınız.
Bu çelişkinin sebebi nedir?
Bitkisel ürün kullanıp fayda gördüğünü söyleyenlerin ifadeleri “söyleyemezsin-yasak” denilerek ilgili bakanlıklar tarafından idari ve para cezası ile karşı karşıya bırakılıyor.
Sağlık Bakanlığı bitkisel ürün tanıtımı yapan internet sitelerini karartma kararı alacaklarını söylüyor.
Devletin/Hükümetin görevi yasak getirmek olmamalıdır, çare üretmek olmalıdır. İyiyi kötüden, faydalıyı zararlıdan ayırt etmek, iyi ve faydalıyı insanların istifadesine sunmak için sizler araştırma-inceleme kurumları kursanız “getir arkadaş faydalı olduğunu iddia ettiğin ürününü inceleyelim, araştıralım faydalıysa ruhsat verip hizmet yapman için teşvik edelim” demek daha doğru değil mi?
Meselâ, bu aciz kardeşiniz bugün  dünyada tedavisi gerektiği gibi yapılamayan kanser ve astım hastalığına uzun yıllar çalışmaları sonucu bitkisel formülasyon oluşturmuş ve binlerce insana faydası dokunmuş ancak bugün hizmetleri yasak hale getirilmiştir.
Halbuki biz, sizin iktidarınızda önümüzün açılacağını umut etmiştik. 100 yıldır önemli bir buluşa imza atamayan “Kanser ve astım” gibi hastalıklara çare bulmuş. Müslüman Türk milletinin bir ferdi olarak çığır açıp ülkemi ve milletimi dünya gündemine getirebilirdim.
Ama sayın Başbakanım; bitkisel karışımları yasaklamak için mevzuatı o kadar değiştirdiler ki; inanın şu taleplerim bile artık suç kapsamında... Cezaya uğraması endişem var. Bu uygulamalar ne yazık ki sizin iktidar döneminizde yapılıyor. Sizin bu uygulamalardan haberiniz olmadığı kanaati bende hasıl olduğu için bu mektubu size yazıyorum. Çünkü siz bu uygulamalara asla izin vermezsiniz. Bunu da biliyorum.

İLAÇ ARAŞTIRMA MERKEZİ Mİ?

Sayın Sağlık Bakanımız Mehmet Müezzinoğlu, bakan olarak ilk çıktığı ABD gezisinde “Ülkemizi bölgemizin en önemli ilaç araştırma merkezi yapacağız” dedi. Sayın Bakan; kimyasal ilacın merkezinde böyle bir açıklamayı niçin yapmıştır? Tam da bitkisel karışımları yasak ettikleri bir dönemde bu açıklama çok manidardır.
Dünya, kimyasal/sentetik ilaçtan kaçıyor. Benim ülkem dünyanın kaçtığı kimyasal ilaca araştırma merkezi oluyor.
Bu ne iştir anlaşılmıyor.
Adı ilaç!..
Tansiyonu, şekeri tedavi eden ilaç var mı?.. Her gün alman gerekiyor ve ömür boyu. Almazsan sağlığın bozuluyor. Alırsan yan tesirlerinden organların bozuluyor. Dolayısıyla yine sağlığın bozuluyor.
Sayın Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Türkiye’yi sentetik İlaç Araştırma Merkezi yapmak yerine aslına dönse, fıtrata uygun doğal bitkisel ilaç araştırma merkezi yapsa, Sanayi ve Bilişim Bakanımız sayın Nihat Ergün beyin ifadesiyle, “Ülkemizin en büyük problemi cari açık. Cari açığın en büyük problemi ise ilaç ve tıbbi atığa ödediğimiz 11 milyar dolar” tespitine katılsa ve biz de çareyi söylesek kendisine...
Sayın Başbakanım;
Bitkisel ürünleri baskı altına alıp yasaklayan uygulamalarda çok hüzün verici işler de oluyor.
Bir misal vermek gerekirse;
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğü’nün 17 Haziran 2013 tarih, 84408336-402/6903 Sayı ve ticari reklâm ve ilanlar konulu yazısında şahsıma ait www.munirsultanmacunu.com adresli internet sitemde 2003 yılında Vakit Gazetesi’nde Hasan Karakaya’nın Ayna köşesinde; “...bir ara bana da bir karışım göndermiş ve kendini zinde hissedeceksin demişti... İşte açıkça söylüyorum ki, o karışımın son derece faydasını gördüm. Günde 14-15 saat çalışmama rağmen yorgunluk ve bitkinlik nedir hissetmedim” demesi bile “Sağlık Beyanı” kabul edilerek suç teşkil ettiği uyarısı yapıldı ve gazetenin aslı istendi.
Sayın Başbakanım; bu zihniyetle Türkiye nereye götürülmek isteniyor?
İlgili bakanlıkların ve kurumların merdiven altı üretimini ve piyasaya doluşan sahte ürünleri önlemek için hazırladıkları düzenlemeleri ipin ucu kaçtı ve insanlıkla beraber var olan Lokman Hekim Geleneği / Geleneksel Tıp maalesef tarihe karışmış oldu.
Saygılar sunarım, efendim.”

“SATILIK HASTALIKLAR” GERÇEĞİ

Münir Bozkurt’un, Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan’a gönderdiği mektup bu kadar.
Gördüğünüz gibi;
Mektubun asıl muhatabı Sağlık Bakanı Sayın Mehmet Müezzinoğlu’dur.
Çünkü “yasak genelgeleri”ni yayınlayan odur... Ne var ki; o genelgeler veya uyarı yazıları; “kurunun yanında yaşın da yanmasına” yol açmakta ve gerçekten de “Alternatif Tıp” sevdalılarına darbe vurmaktadır.
Sayın Müezzinoğlu’nun; “tedbir”leri ve “uygulama”ları yeniden gözden geçireceği kanaatindeyim...
Yoksa, “Alternatif Tıp” ölür!..
Yaşayan, yine “sahtekârlar” olur!..
Sayın Bakan da gayet iyi bilir ki;
Ray Moynihan ve Alan Cassels adlı Avustralyalı ve Kanadalı iki yazar tarafından kaleme alınan “Satılık Hastalıklar” adlı 240 sayfalık kitapta; “belge”leri ve “kaynak”larıyla, dünyanın nasıl bir “ilaç bataklığı”na çevrildiği gözler önüne seriliyor!..
Kitapta, “uydurma hastalıklar”ın; profesyoneller tarafından nasıl “üretilip”, yine profesyoneller tarafından “toplumlara nasıl pazarlandığını” görünce, insanın midesi bulanıyor!..
Kitabın özü ve özeti şu:
“Aslında hasta değiliz!.. Ama, ilaç devleri, pazarlama illüzyonuyla hepimizi hasta etmek ve her sağlıklı insana ilaç satmak istiyor!”
İşte onun için diyorum ki;
“Satılık Hastalıklar” mı,
“Lokman Hekim ilâçları” mı?..

 

Sarıgül’ün ittifak çabaları... Gerçek mi, fasarya mı?
Önceki günkü, “İftar arası siyaset” başlıklı yazımda, Sabah yazarı Mahmut Övür’den naklen; “Fethullah Hocaefendi Cemaati” ile “Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül” arasında bir “ittifak anlaşması” yapıldığını, “Cemaat’in, Sarıgül’ü destekleyeceğini” yazmıştım... Hayır, yazmıştım değil, Mahmut Övür’den nakletmiştim... Yine de; “Cemaat’ten bir açıklama” yapılmasını istemiştim... “Hizmet Hareketi” bünyesinde görevli arkadaşlardan o kadar arayan oldu ki... “Kesinlikle” dediler; “Cemaat’in Mustafa Sarıgül’e kesinlikle desteği yok... Dolayısıyla, arada bir ittifak anlaşması da yok... Haa; Cemaat’e mensup bazı kişiler Sarıgül’le görüşmüş olabilir... Ama bu; o şahsı bağlar, Cemaat’i değil.”
Gördüğünüz gibi, “ittifak” söylentileri “kesin bir dille” yalanlanıyor... İçlerinden bazıları, belki “Sarıgül’le dirsek teması” kurmuş olabilir ama bu da Cemaat’i bağlamaz!..
O zaman, geriye şu soru kalıyor: “Olmayan ittifak anlaşması”nı kulaklara üfüren kim?.. Bana öyle geliyor ki; ya bizzat Mustafa Sarıgül, ya da onun “propaganda ekibi”nden birileri, “Sarıgül’ü pazarlamak” için böyle bir “fısıltı” yaydı ortalığa... Kulaktan kulağa yayılan ama “aslı olmayan” bir fısıltı!..
Durum, madem böyledir, o halde şimdi de Sarıgül ortaya çıkmalı ve “ittifak” söylentilerini yalanlamalıdır... Zira; hiç kimse, kendi şahsi ikbali için, bir başkasını kullanamaz!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi