Çok Önemli Faydalı Bir Kitap: Dinde Deformistler
Ehl-i Sünnet’in azimli, sabırlı, devamlı, yılmaz savunucusu muhterem Ali Eren Hocaefendi’nin ‘Dinde deformistler’ adlı kitabı iki cilt halinde yayınlandı (yekûn 845 sayfa). Yıllardan beri bir takım iç ve dış güçler dinimizi değiştirmek, Ehl-i Sünnet Müslümanlığını ya tamamen kaldırmak, yahut sarsmak, onun yerine yeni bir BOP İslamı türetmek için çalışıyor. Ülkemizde çok planlı kadrolaşmış büyük maddi imkanlara sahip bir dinde reform cephesi oluşmuştur.
Ehl-i Sünneti yıkıp yerine nasıl bir İslam getirmek istiyorlar:
(1) Münzel (indirilmiş) ilahî İslam dininin yerine; tahrife uğramış, ılımlı hale getirilmiş, budanmış, bir tür hümanizma veya ideolojiye dönüştürülmüş yeni bir din…
(2) Emperyalist dış güçler ve onların içerideki iş birlikçileri, Pakistan’dan, bin alim, fakih ve müftünün protestolarıyla kovulmuş olan Fazlurahmanın Tarihsellik sapık mezhebini benimsemişlerdir. Açık, şeffaf, samimi olamadıkları için taqıyye ve kitman yapmaktadırlar.
(3) Reformcular İslam’ı, re’y ve hevaya dayalı Kur’an tefsiriyle yıkmak istiyorlar. Bu maksatla ilmi, birikimi, kültürü, icazeti olmayan her Müslümanın rasgele, kendi kafasına göre Kur’an’ı yorumlayıp ondan hüküm çıkartmasını istiyorlar.
(4) Reformcuların bir kısmı Mutezile mezhebine mensuptur lâkin taqıyye yapmaktadırlar.
(5) Reformcular, Ehl-i Sünnet İslamlığını yıkmak için Sünnete saldırıyorlar. Sünnet yıkılırsa Şeriat ve fıkıh da yıkılacaktır.
(6) Reformcular içinde öyle İlahîyatçılar vardır ki onların dediklerini deliler söylemez.
(7) Bir kısım reformcular, son derece şaibeli bir kimse olan Farmason, aslen İranlı Cemaleddin Afganî’yi din önderi kabul ediyor.
Şu anda ülkemizde 25–30 kadar büyük İslam’da reform ekolü vardır. Küçükleriyle birlikte yüzlercedir. Bunların hepsi bir noktada birleşmiştir: Ehl-i Sünnet Müslümanlığını yıkmak.
İşte Ali Eren Hocamız yukarıda ismini verdiğim kitabında İslam dinini tahrife ve Müslümanları sapıtmaya yönelik reform hareketlerini, onların yanlış ve bozuk inançlarını, görüşlerini, iddialarını incelemekte, tahlil etmekte, çürütmekte, red ve cerh etmektedir.
Maalesef, Ehl-i Sünnet düşmanı reformcular çok önemli kurumlara sızmışlardır.
Efendimiz’in (salat ve selam olsun O’na) hadîslerini AB ve batı medeniyeti norm ve ilkelerine göre ayıklamışlardır. Kur’an-ı Kerim’de, Efendimizin kendi hevâsıyla konuşmadığı bildiriliyor. Onun hadislerini AB normlarına göre ayıklamaya kalkışmak korkunç bir cüret ve cinnet değil midir?
Ülkemizde, yine maalesef Feminist İslamcılar kadrolaştırılmıştır. Bunların yaptıklarını görüyoruz.
Ehl-i Sünnet şuuruna sahip, dinimizin safiyetini korumaya azimli her Müslüman Ali Eren Hocamızın ‘Dinde Deformistler’’ adlı iki ciltlik eserini almalı ve başucu kitabı yapmalıdır. Bu kitap bir kere okunmakla bitmez. Her gün bir bölümü okunarak aylarca mütalaa edilmelidir.
Prensibim icabı belli başlı reformcuların isimlerini vermiyorum. Dinde Deformistler kitabında onlar ilmî delillerle çürütülmekte ve reddedilmektedir.
Ali Eren Hocaefendi’yi bu değerli kitabından dolayı tebrik ediyor, daha nice faideli eser te’lif ve tasnif etmesini niyaz ediyorum.
İsetme adresi: YASİN YAYINEVİ Manyasizade cad. No:25/B Çarşamba Fatih İstanbul 2013
Tel: 0212 534 04 34----Faks: 0212 355 83 08----www.yasinyayinevi.net
(İkinci yazı)
Bugün Ramazanın On Dördü
BUGÜN Ramazanın on dördüydü. Akşam iftarımı ettim, ardından çayımı içtim. Bazı doktorlar, şekerin yüksek seyr ediyor, oruç tutmayabilirsin demişlerdi ama çok şükür zahmet çekmeden tutabiliyorum. Gündüz zihnim çok berrak oluyor, yazabiliyorum.
Dizlerimde kireçlenme var ama namazı ayakta kılabiliyorum. Bir gözümdeki görme kaybına rağmen okuyorum.
Çok yakın yerler dışında iftar davetlerine gidemiyorum.
Ramazanda dışarıya çıkmak istemiyorum. Nehar-i Ramazanda alenen oruç yiyenleri görmek istemiyorum. Onlara beddua etmiyorum, Allah hidayet versin, inşaallah onlar da oruç tutsunlar.
Oruç tutmayanların vebali büyük ölçüde dindar kesimin üzerinedir. Biz onlara iyi örnek olamıyoruz, dinimizi kal ve hal ile tanıtamıyoruz.
Kendimi, halimi hiç beğenmiyorum. Elhamdülillah hakka mü’minim ama iyi bir Müslüman değilim. Çok kusurlu, çok hatalı, çok günahkâr bir kulum.
Türkiye Müslümanlarının, Âlem-i İslamın haline üzülüyorum. Müslümanlar param parça, darmadağınık… Ümmet birliği ve teşkilatı lafta kalmış. Biat ve itaat edeceğimiz İmam-ı Kebir var mı yok mu belli değil.
Cehalet almış yürümüş. Herkes siyaset, din ve futbol tartışıyor. Söz ayağa düşmüş.
Hürriyet var, imkan ve fırsat var, bol para var ama mutlaka yapılması gereken hizmet ve vazifeler yapılmıyor.
Gelen gidenlere hediye etmek için küçük müfid bir ilmihal arıyorum, kitap piyasasında on binlerce çeşit eser var ama böyle bir ilmihal yok.
En güzel ve hayırlı hediye faydalı kurtarıcı küçük kitaplardır. Yüz kişiye böyle kitaplar versen, biri okuyup uyansa, doğru yola girse büyük bir sevap kazanmış olursun.
Evimin yakınlarında içinde hoparlör tesisatı olmayan, İstanbul Enderun usulü namaz ve teravih kılınan bir cami arıyorum. Yok…
Sonuna kadar açılmış hoparlörleri hiç sevmiyorum.
Siyasetten bahs edilmeyen, dedikodu ve gıybetsiz sohbetlere katılmak istiyorum…
Camilerde kadınlara ayrılmış bölümlerin kafes ve perdelerinin açılmasına hem üzülüyorum, hem öfkeleniyorum. Rahmetli Üstad fikir öfkesi derdi…
Ah keşke Ramazanı, bundan bir asır öncesinin küçük ücra bir İslam mahallesinde geçirebilsem. Tayy-i mekan gibi tayy-i zaman mümkündür.
Radyosuz, televizyonsuz, bilgisayarsız, telefonsuz, otomobilsiz, buzdolapsız, elektriksiz bir Ramazan… Fitnesiz, fesatsız, dedikodusuz…
Küçük fırınlarda veya tandırlarda pişirilen mis gibi ekmekler. Yer sofrası… Tarhana çorbası… Basit bir yemek, kuru erik hoşafı, kuyuda soğutulmuş karpuz…
Mahalle camiinin minaresinde okunan ezan dağlarda yankılanır…
Yatsı ve teravih namazına fenerlerle gidilir.
Tarih miladî 2013… Âhir zamandayız… Ne tarafa baksan, ne günlere kaldık ey Gazi Hünkâr… Şehirde günah selleri adam götürüyor… Sellerde sürüklenen insan kütükleri…
Kadın valiye soruyor: Vali bey, parkta kocamla herkesin arasında öpüşebilecek miyim?
Aaa!.. Şu koskoca açık saçık kadına bakın, güpegündüz kalabalık caddede bir külah dondurmayı inek gibi yalayarak yürüyor. Bir elinde dondurma bir elinde cep telefonu.
Kalabalık meydandaki sıranın üzerinde bir kızla bir delikanlı öpüşüyor. Yanlarından utanarak, yerin dibine geçerek geçiyorum. Eskiden böyle şeyler M. Kemal rejiminde bile suçmuş. Şimdi değil. Öpüşmek ne ki. Bu devr-i dilârada zina bile suç değil.
Bir sokaktan geçiyorum, iki tarafta Çin Seddi gibi korkunç apartmanlar. Bazı balkonlarda karıların donları, çamaşırları kurutuluyor. Bu günleri de mi görecektik?
Kadırga karakolu civarındaki İmren lokantası Ramazan münasebetiyle kapanmış… Kasımpaşadaki Yonca lokantası da… Geçen gün Kumkapı (Nişancı camii civarında) Türkistan Mihman lokantasının önünden geçerken, iftar için biraz samsa böreği ile Özbek mantısı alayım dedim. Lokanta gündüzleri kapalıymış, iftarda açılıyormuş.
Birkaç dostum zekat parası verdi. Tanıdığım bir muhtarla görüştüm. Çok fakir, çok muhtaç, miskin vatandaşlara dağıtacağım. İki sene önce on lira verdiğim zaman çok ağlayan kocakarı sağsa ona da biraz harçlık vereyim.
Dünya nereye gidiyor, Türkiye nereye gidiyor, Müslümanlara nereye gidiyor?.. Düşünecek, üzülecek halim kalmadı.
Her şey iyiye gidiyor diyenler var. Gerekçeleri nedir?
Dostlarımdan bir genç büyük bir camiye gitmiş, erkekler kadınlar arka tarafta karışık namaz kılıyormuş.
Bir cemaat Müslümanı, be adam ne kadar karamsarsın, biraz de bizim hizmetlerimi yazsan olmaz mı mealinde bir mesaj göndermiş. Cevabım: Siz zengin bir cemaatsiniz, milyarlarca dolarla oynuyorsunuz, kendinizi övdürmek için parayla adam tutabilirsiniz, beni lütfen rahat bırakın.
El koymak istedikleri evimin bahçesindeki ağaçların dalları, balkon penceremden yeşil bir duvar gibi aşağıdaki çirkin damları çatıları kapatıyor. Sağdaki aylandoz ağacının dalları arasından Marmara denizi görünüyor. Kumrulara kırık pirinç veriyorum.
Ramazanı yarıladık. Allahım sana şükürler olsun. Ya Rabbi, bize selim akıl, doğru fikir ver. Bizi fitnelerden koru. Sonbahar fitnelerinden ve fesatlarından… Gezici fitnecilerin şerlerinden…