“Mezarlık Okuyucuları”
Bayram yaklaşıyor.
Denetimlerini sıklaştıran zabıtalar, kabristanda bir “mezarlık okuyucusu” ya da ”ölü duacısı” yakalamışlar ki, evlere şenlik!
İnternete düşen görüntüleri seyredince bir hâl oldum, adeta kanım dondu. Çünkü, adam ne “sübhaneke”yi okuyabiliyor ne “fatiha”yı bilebiliyor ama Müslümanlara “Yasin” pazarlıyor!... Bu kadar da olmaz diyorsunuz!..
Hadi bu adam sahtekâr diyelim, peki bu adamı tutan Müslümanlar nasıl Kurân’ı bilmezler, bilme ihtiyacı hissetmezler! Bu Kur’an onların Kitabı değil mi?
***
Hayat Kitabı olarak gönderilen Kur’an-ı Kerim’in “ölüler” kitabı değil, “diriler kitabı” olduğunu defalarca söyledik, yine söylüyoruz: Kur’an, sadece dirileri uyarmak için gönderilmiştir, ölüleri değil!...
Beni, peşin fikirle yargılamasınlar hemen diye belirteyim ki; bu gerçeği ben söylüyor değilim, bizzat Allah Teâla söylüyor. Hatta, ölülerin başında okumak adet olan ve kabir ziyaretinin olmazsa olmazı kabul edilen “Yasin-i Şerif” de bile Cenab-ı Hakk buna vurgu yapıyor ve 70.ayette şöyle buyuruyor:
“Li yünzira men kâne hayyen ve yahıkkal kavlü alel kâfirîn=(Bu Kur’an), Diri olanları uyarsın ve inkârcılar cezayı hak etsinler diye(gönderilmiştir).”
Gelin görün ki, bazı insanlar sanki Allah’la inatlaşırcasına diriler Kitabı olan bu Kur’an’ı, ısrarla ölüler Kitabı konumunda tutmaya devam ediyorlar! Böyle olunca da, kabirlerde Kur’an okumak ve okutmak, mezarlık ziyaretlerinin ayrılmaz bir parçası haline geliyor. Tabii ki,”mezarlık okuyucuları”na veya “ölü duacıları”na da iş düşüyor!
Cenaze sahibi veya kabir ziyaretçisi çoğu Müslüman Kur’an okumasını bilmiyor. Nasıl olsa hocalar biliyor, onlara okuturum, dini görevi yaptırırım, diyor. Bu sakat anlayış, “Kur’an bezirgancılığı” mesleğini de doğuruyor, hatta cazip hale getiriyor!
Bu yazdıklarımı, sakın “ajitasyon” ya da “hayali bir senaryo” sanmayın. Bunlar istisna da değil, oldukça yaygındır ve aynen vakidir. Özellikle büyük şehirlere gidiniz, bu manzarayı görürsünüz!
***
Biliyorum, bazı kardeşlerimiz bildik bir refleksle hemen karşı çıkacaklar ve diyecekler ki: “Kur’an okumanın neresi yanlış! Ölmüşlerimize Fatiha, Yasin göndermeyelim mi?..” Bu kardeşlerimiz eğer böyle diyerek olayı saptırır, yazıyı amacından farklı yerlere çekerlerse onları sadece Allah’a havale ederim.
Elbette, bir Müslüman; geçmişi için dua eder, salih amel işleyerek sevap kazanır, bu sevapları onlara bağışlar ve Allah’tan mağfiret diler. Ölüye değil ama, asıl kendisine okumuş olduğu Kur’an ayetlerinden bir sevap elde etmiş ise, bu sevapları geçmişine de bağışladığı takdirde, umulur ki bundan bir fayda hâsıl olabilir. Ekser ulemânın görüşü de budur.
Nasıl ki, ölülerimizin niyetine yaptığımız hayır-hasenat, verdiğimiz sadaka- zekat, ifa ettiğimiz hac-kurban gibi mali ibadetler onların affedilmelerine vesile olur diye yapıyor ve bunu umuyorsak, okunan Kur’an ayetlerine itaatten dolayı da bizim elde edeceğimiz sevabı onlara bağışlamamız böyle olabilir diye ümit ederiz.
Ama, bir Müslüman okuduğu bu Kur’an ayetlerinin kendisine fayda sağlayacağı kesindir. Aslolan da budur.
***
Hayat Kitabı Kur’an’ı bu amaç dışına çıkarıp dirilere hitap eden İlahi mesajlarını, sadece cenaze merasimlerinin ve mezarlık ziyaretlerinin aracı halinde getirenler, büyük bir vebalin altına girdiklerini bilmelidirler.
NOT: KonyaTV’de canlı yayınlanan sahur programımızda Pazar günü Yrd.Doç.Dr.M.Vehbi Dereli, Pazartesi de Prof.Dr.İbrahim Sarmış konuğum olacaklar inşallah, beklerim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.