Yavuz Hırsıza Bak!
Bizim de altına imza attığımız çocuk hakları ile ilgili düzenlemeler, çocuğun velayetini ana babaya verir. çocuğun dinini seçme ve öğretme hakkı da ana-babanındır.
Var mı buna itiraz?
Yok!
Ya uygulama?
Hiç yok!..
Şapka giyme kanununun ihmal edilmesi karşısında gıkı çıkmayanlar, başörtüsü hususunda aslan kesiliyor ve kükrüyorlar: “Efendim, kanun varken görmezlikten gelemeyiz. Kanun yanlışsa siyasiler düzeltsin!”
Şapkaya gelince kör olan gözünüz, başörtüsüne gelince dört dönüyor…
Anayasanın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyen kanunlarından olan “bey, paşa, efendi vs tabirlerin kullanılamayacağı” karşısında gıkınız çıkmaz değil mi?
Hatta emekli her askere “paşam” demekten zevk alırsınız kıvırta kıvırta. Ve daha bir Allah’ın kulu “paşa”nın da, “yahu arkadaşlar “paşa” demek yasak, kullanmayın bu kelimeyi” dediğini hiç duydunuz mu siz?
Duymadınız.
Kanun yasaklar ama, kimse dinlemez. Buna rağmen çokbilmiş aydın ve bürokratlarımız, hatta cumhuriyet savcılarımız, “Olmaz böyle şey. Yasaksa, uygulanır. Beğenmiyorsanız değiştirirsiniz. Kanun varsa biz gereğini yaparız” dediğini duydunuz mu hiç? Demezler ki duyasınız.
Maazallah, hükümet bir yanılsa yazılsa da bu yasayı değiştirmeye kalksa, aynı adamlardan seyreleyin siz gümbürtüyü: “Aman rejim elden gidiyor…”
Ne çıkıyor bundan?
çıkan şu; bir yasağın arkasında İslam yoksa, çiğne çiğneyebildiğin kadar. Ama yasağın arkasında İslam varsa, yani İslam zarar görüyorsa o yasaktan, o yasak mantıksız da olsa, aslan kesilirler. çağdaş sorumluluk bunu mu gerektirir? Rejim böyle mi korunur?
Şu başörtüsünü yasaklayan bir kanun bile yok, ama söz konusu İslam’ın emri olunca bakın beton duvarlara… Berlin utanç duvarından daha sağlam duruyor… Malum o çoktan yıkıldı gitti.
Ya şu Kur’an okuma yasağı? İlköğretim bitmeden bir babanın bile çocuğuna Kur’an okutamaması yasağına ne demeli? Bu çağda hala bu yasak ha?
Bu nedir böyle Allah aşkına? Benim çocuğuma kim karışır? Yukarıda dedik işte, çocuğumdan ben sorumluyum. Bırakın yakamı benim yahu?
“Efendim, kanun öyledir ama...”
Aması ne?
“Efendim, çocuk 18 yaşına gelmeden hangi dini, düşünceyi seçeceğini bilemez. Bırakalım onu, bu seçimlerini 18 yaşından sonra yapsın.”
Dinine imanına samimi misin?
Şimdi de ben saçmaladım galiba! Hangi din, hangi imandan bahsediyoruz ?
Neyse, samimi misin?
“Evet” diyorsan, sen de yapma öyleyse!
“Yani?”
Yanisi, sende din, iman, ilke, ideoloji, örf, adet, iyi, kötü, pozitivizm, darvinizm, Kemalizm… öğretme öyleyse!
Milli eğitimin temel amaçlarını kaldır.
Laikliği dayatma.
çocuğum okulda bilgiden başka hiçbir şey öğrenmesin. Hatta milliyetini bile öğrenmesin. Türklük vs. öğrenmesin. Daha sonra kendisi karar versin ne olacaksa. Belki de Türklük demeyecek de Almanlık, İngilizlik, Amerikalık, Araplık… diyecek canım, sana ne?
Tamam mı?
“Evet” se anlaştık. Değilse, nerde samimiyet?
Sen kemalizmi, laikliği, pozitivizmi, darvinizmi, Türklüğü ve daha bir sürü ilkeleri, ideolojileri küçücük çocuklara öğret. 18 yaşına gelmelerini bekleme. Ben dinimi öğretmeye kalkınca, “bırak, çocuk büyüsün de kendisi tercih etsin” de, biz de bu dolmayı yutalım, öyle mi?
Ayıp ayıp! Utanın biraz.
Niçin bu kadar öfkeliyim?
Günlerdir “kaçak Kur’an kursu” yalanından bıktık usandık.
Ne kursu yahu? Yurttur orası, yurt.
Yurtta Kur’an okunamaz mı?
Hala bu çağda bir şey öğrenmeye yasak mı?
Bir şeye ilgi duyarsam onu öğrenmek isterim. Bu ha Kur’an olur, ha İngilizce, ha Arapça.
İngilizceye serbestlik var, Arapçaya yok!
Niye yok?
Araplar çoğunlukla Müslüman olduğu için mi?
Değilse neden?
Birileri toplansa bir yurtta ve Rusça okumasını öğrenmek isteseler, ayıplar ve yasaklar mısınız?
Her sıkıştığında “Biz de müslümanız” diyen takiyyeciler, açıkça söyleyin, nedir alıp veremediğiniz bu mazlum halkın diniyle, imanıyla, Kur’anıyla?
“Yıkılan yurt için velilerden ve çocuklardan kimse şikayet etmiyor, dava açmıyormuş”. Anlamıyor ve şaşkın şaşkın soruyorsunuz: “Bu nasıl olur?”
Siz bu halkı anlayamazsınız. Siz uzaydan gelmediniz ama sisteminiz ve eğitiminiz uzaydan geldi. Onun için tanımıyorsunuz halkınızı. Bunlar, bir harf öğretene köle olur. Ama sizin onların medeniyetini öğrenmede gözünüz yok ki… Siz ancak cümledeki “köle” kelimesine takılır, hakikat ile mecaz farkını da bilmediğinizden avaz avaz bağırırsınız: “İşte biz de sizi ‘köle’ olmaktan kurtarmaya geldik.” Diye.
Siz, Irak’a demokrasi getiren Amerika gibisiniz, farkında mısınız?
Size ancak gülünür yahu, ben niye öfkeleniyorum ki?
“Efendim bina sağlıksızmış. Biz öğrencilerin iyiliğini istiyoruz.”
Siz mi iyilik istiyorsunuz? Ne kadar da belli oluyor?
Boş veriniz, iyilik etmeyiniz siz. Gölge etmeyiniz yeter.
İlle de bir şey yapacaksanız, yurt sorumlularından önce, ona izin veren devlet sorumlularını sorgulayınız, “nasıl izin verdiniz?” diye. Halk, nasıl olsa en mükemmelini de yaptırır. Ama siz kimi suçluyorsunuz?
Size kalsa, hastanelerden yaralı masumları toplayacak ve “kaçak Kur’an okudukları için” içeri tıkacaksınız. Allah şerrinizden emin eylesin…