Adaleti tutukluluk süresinden karşılamak
“Dededen kalma davalar” kökten halledilemeyince suçu tutukluluk süresinin uzamasında aramak başlı başına çare değildir. Asıl olan davaların neden uzadığıdır.
Neden uzuyor bu davalar?
Öncelikle hazırlık soruşturması hantal. Yıllardır aynı yöntemlerle yapılan soruşturmalar yine aynı yöntemlerle devam ederse bu dosyalar bitmez.
Düşünün; adam birkaç kişiyi taradı... Veya silahlı yağma suçunu işledi.
Veya etnik bölücülük adına silahlı örgüt kurarak bir çok kanlı olaylara katıldı...
Yargılaması uzadı diye salacak mıyız?
Anayasa Mahkemesi terör suçlarında 10 yıl tutuklu kalmayı adil bulmayınca ceza usulündeki maddenin bu kısmını iptal etti. Peki şimdi ne olacak?
Şu olacak, vatandaş diyor ki bu iptal sırf Ergenekoncu’larla, teröristleri salmaya bir bahane ise yandık. Bu ülkede bundan sonra adalet dikiş tutmaz.
Öyle ya, uzun süreli tutuklu kaldı diye caniyi salarsan hiç olmaz.
O zaman asıl çözüm neyse o gerekiyor.
Bu kağnı arabası nasıl hızlandırılacak?
Önemli olan burası.
Bu ülkede hazırlık soruşturması esnasında bir yıla yakın tutuklu, yargılamada ise on yıla varan tutukluluk oluyorsa demektir ki bu yol sağlıklı bir yol değildir.
İşin kolayına kaçmak yerine buna bir çare bulmak gerekiyor.
Ne olacak? Sorusuna gelince, şu olacak.
Yargılama en fazla üç yılı geçerse bu adalet adalet değildir.
Maalesef şu anda “adalet değildir”i oynuyor Türkiye.
Hem de yıllarca...
Su akıyor yetkililer bakıyor...
Bu arenada devletin tek taraflı affı da çözüm değil, aksine bilinçsiz af yasaların caydırıcılığını sıfıra indirir. Denenmişi bir daha denemek yanlıştır...
Bir kenarından tutarak söylüyorum, örneğin “uzlaşma” dediğimiz olay çok önemli.
Uzlaşmanın bir adı da sosyal barıştır.... Adam yaptığı zararı kuruşuna kadar ödüyorsa, mağdur ile uzlaşmışsa bu kişiyi içeride tutmanın fazla da bir kari yok.
Bu gibiler ayıklanıp bir sefere mahsusu olmak üzere şartla salıverilebilir.
Benim hesabıma göre hükümlüler yarıya iner, davalar oldukça azalır.
Şu an itibari ile Yargıtay ve Danıştay’da dosyalar balya balya.
Gittikçe de balyalar azalmıyor çoğalıyor.
Bu durumda yargılamanın kısaltılması yerine, yetkililer çareyi suçluları salmakta arıyor.
Bana göre bu yol çokça riskli.
Salmaya devam edilirse Türkiye kısa sürede suçlu deposu haline gelir.
Gördüğüm kadarıyla paketlerle de bu iş olmaz.
Kökten bir çare...
Yargıyı binasıyla, hakim ve savcılarıyla, iş durumuyla, teknik cihazlarıyla yeniden ele alarak ciddi bir devrime tabi tutmak gerekiyor.
Bakın tekrar söylüyorum.
Bugünkü hakim adaylığı eğitimi ile, duruşma salonlarındaki dağınıklık ve keyfiliklerle, hakim savcı yetersizliği ile, alt yapı dediğimiz teknik noksanlıklarla bu yargı zamanın çarkına göre işlemez...
Şu haliyle kapısına kilit vursanız ekonomik yönden daha karlı olursunuz...
Kaç yıldır yazıp çiziyoruz.
Mahkeme salonlarında olup bitenlerle hakim ve savcı yetersizliğini görmek istiyorsanız kayıt altına alın.
Artık kamera “levhi mahfuz” gibi aleniyetin aslı bir unsuru.
Mübaşir devrini kapatın.
Mahkeme salonları internet ortamında (anayasadaki aleniyet gereği) halka açılmalı...
Nasıl ki ihaleler ne kadar şeffaf olursa o kadar fesat olmaz, yargı da öyledir, ne kadar aleni olursa o kadar adil olur. Yetersizliklerin ceremesini tutuklu ile mağdura yüklemeyin.
Bu iş nasıl olacak?
Nasıl gerekiyorsa öyle olacak, ama mutlaka olacak...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.