Serdar Arseven

Serdar Arseven

“Biraz daha ver” de söndüreyim!..

“Biraz daha ver” de söndüreyim!..

Türk Hava Kurumu’nun başındaki Yusuf Güngör paşam, Antalya’daki orman yangınını öne sürerek vatandaştan “para” istiyor!..
Sebep?..
“Ellerindeki uçakların sayısı ve teknolojisi yetersiz olduğundan” istenilen katkıyı veremiyorlarmış!..
Vatandaş kampanyalarına ilgi gösterecek olursa, bu eksiklikleri gidereceklermiş!..
Edilecek laf mı bu?..
Paşama sormazlar mı;
Sırf “zorunlu deri bağışı” uygulamasından her yıl onlarca trilyonluk gelir sağlayan Kurum, okul idarecilerinin dolu teslim etmek zorunda oldukları zarflardan filan gelenleri de eklemek suretiyle bir “uçak işini” halledememiş mi?..
Bir yıllık süreden bahsetmiyorum...
Kurumun başındaki emekli paşamız, taaa 1985’ten beri “Orman yangınlarıyla mücadele” adına çalışma yürüttüklerini söylüyor.
Tam 23 sene boyunca, deri, bağırsak, işkembe toplayacaksın...
Dolu teslim mecburiyetiyle; fitre, zekat zarfları dağıtacaksın...
“Sosyeteye beleş hobi kursları düzenliyorlar” diye yazdığımızda, yalanlama gönderip “Kurslardan aslanlar gibi para alıyoruz” diyeceksin!..
Ve günün birinde... Karşımıza geçip;
“Sadece 12 uçağımız var. Onlar da hem sayı hem performans bakımından yetersiz. Biraz daha para verin de, uçaklarımızın sayısını ve teknolojisini arzu edilen seviyeye yükseltelim” çağrısında bulunacaksın!..
Bakar mısınız; 23 senede 12 adet “teknolojisi yetersiz” uçak!..
İki yılda sadece 1 adet, “teknolojisi yetersiz” uçak!..
Demek ki;
Bir 23 sene daha “para” toplayacak olsalar....
“Teknolojisi yetersiz” uçaklarımızın sayısı 24 olacak!..
Zahmete değmez efendim;
Zira bu gidişle, ormanımız filan kalmayacak!..
-
THK’nın işlerine akıl sır ermiyor...
Kadim okuyucularımız hatırlayacaktır...
Kurumu yöneten ekiplerden birini, zorunlu bağış(!)lardan filan gelen kaynakları “iç ederken” yakalamak bize nasip olmuştu...
Sağolsun; Cumhur Asparuk paşamız da vurgunun üzerine gitmekte en az bizim kadar kararlı olunca...
O yönetim, “yolsuzluktan” devrilmişti!..
Efendim...
Gelen gidiyor, yeri de kolayca doluyor işte...
O devrildi yenisi geldi... Bir yenisi, bir yenisi...
Yamuğu gitti, düzgünü geldi...
Yolsuzu gitti, yollusu geldi...
Ve son olarak da muhterem Yusuf Paşam ve ekibi...
Yönetimler değişiyor, Kurum bir türlü arzu edilen noktaya gelmiyor.
Bıktık gayri!...
-
Bakar mısınız; yine “yetersiz sayı”, yine “yetersiz teknoloji!..”
Muazzam para geliyor ama...
“Sayı” ve “teknoloji” bir türlü “yeterli” hale gelmiyor..
Bunun böyle olduğunu...
Ben söylemiyorum...
Kurumun başındaki “Yusuf Paşam” dile getiriyor!..
Problem ne acaba?
Zorunlu bağış(!)lardan gelen muazzam kaynaklar pek işe yaramıyorsa...
Ve dahi...
Bir kısım medyaya “kaynak aktarımı” yoluyla kamuoyuna duyurulan “yangın uçağı kampanyası”ndan gelenler de “yetersiz sayı ve teknoloji” derdine çare olamıyorsa...
Ortada “en azından” bir “bereketsizlik” var demektir!..
“Zorunlu bağış” (!) denilen tuhaf uygulama hayretmiyor demektir!..
-
Evet, biz de isteriz Kurum’un güçlenmesini...
Hani, deri, bağırsak işlerine girmese...
Zarf filan dağıttırmasa, kime ne zararı var ki!..
Hatırlayacak olursanız... Ben ve muhabir arkadaşım Birkan Ayhan...
Bu olumlu düşüncelerle gitmiştik, Türk Hava Kurumu’na...
O yazımızda da ayrıntılarını verdiğimiz gibi...
Sayın Yusuf Güngör paşam ve diğer THK yöneticileri büyük bir ilgiyle karşılayıp, çalışmaları hakkında bir şeyler söylemişlerdi!..
O sıcak sohbetin bir yerinde...
Başta Yusuf Paşam olmak üzere, karşımıza dizilmiş bulunan ekip üyelerine...
Aynen şunları sormuştuk:
“Bu deri bağırsak işlerinden memnun musunuz?..
Laikliğin simgesi olarak anıtlaşması gereken böylesine nadide bir Kurum’u, ‘Şeriat’ gelirlerine muhtaç hale getirmek hoşunuza gidiyor mu?..”
Yusuf Bey, “dobra” asker.
Ben böyle “damardan” çalışınca...
Açtı yüreğini...
“Elbette memnun değiliz” dedi:
“Her yıl, deri tartışmalarıyla gündeme gelmekten elbette memnun değiliz.
Ama, ne yaparsınız ki...
Kurumun ayakta kalabilmesi için, faaliyetlerini etkin bir şekilde sürdürebilmesi için... Bu gelirlere muhtacız!..”
Amma üzücü bir vaziyet!..
Kurban derilerimizi toplayamadıkları takdirde, ayakta kalmaları pek mümkün olmayacakmış!..
Kurban ibadeti, “Şeriat işi” değil mi?..
Ve laiklik dediğin de, esas itibariyle, “din ve dünya işlerinin kesin çizgilerle ayrılmasını” gerektirmez mi?
THK gibi “laik” bir kurumun, kaynağı “ibadet” olan “paralara” muhtaç halde bulunması da ne demek oluyor öyleyse!..
O gün, orada...
Yusuf Paşam ve diğerlerinin gözlerinin içine baka baka, bu düşünceleri dile getirdik...
Ve de...
Bu kurban, fitre, zekat işlerinden el çekmelerini nacizane tavsiye ettik...
Ve bir de...
“Zorunlu bağış, toplayana yaramaz” dedik!..
İşte...
“Orman yangınlarıyla mücadele” serüveninin 23’ncü senesinde...
çıkıyor Paşam...
Ve;
“Uçağımız az, teknolojimiz yetersiz. Biraz daha para verin de işleri düzeltelim” demek durumunda kalıyor!..
Amma acıklı ve de şişman bir vaziyet!..


Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi