Ahmet Türk

Ahmet Türk

Niçin ABD’ye Bu Denli Sessiz Kalınıyor?

Niçin ABD’ye Bu Denli Sessiz Kalınıyor?

Dünya coğrafyasına din ve ırk gözetmeden bakalım; özelde Müslümanların genelde tüm mağdur ve ezilmişlerin yaşadığı müthiş trajedinin, yoksulluk ve açlıkların sebebi, ABD ve yancılarının hayata geçirdikleri beynelmilel kurumları da yozlaştırıp kilitleyen “boyun eğdirme” odaklı dünya düzenidir.

Küresel güçler bu dünya düzeni içerisinde; gelişmemiş, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler diye tasnif ettikleri ülkeleri vesayetleri altına alarak, kendi sistemlerine angaje ederler. Ekonomileri, iktidarları, askeri hiyerarşileri “Küresel Vesayet Sistemi”nin bu dominant etkisiyle kendilerine bağımlı kılarlar.

Gelişmekte olan ve her türlü dış müdahaleye açık olan ülkelere bir bakın… Popülaritesi yüksek, arkasında durulup önünü açıldığında başarılı olması muhtemel siyasi figürlerin “akreditasyon” için Beyaz Saray'a birden fazla ziyarette bulunmaları tesadüf mü? Sivil ve askeri bürokrasinin bir kısım seçkinlerinin, sermaye gruplarının, uluslararası STK’ların yerli uzantılarının Washington ve Arlington ziyaretleri tesadüf mü?

O tip ülke yöneticilerine ve bürokratlarına sorsan hepsinde aynı niyet vardır: "Köprüyü geçene kadar ayıya dayı deme" stratejisi... Sonra bir bakıyorsunuz ellerini kaptırıyorlar kollarını kurtaramıyorlar! İktidar olmak istiyorsan oyunu bu güçlerin kuralı ile oynayacaksın. Eğer kabul görürsen; medya, sermaye, zinde güçler el birliği ile milletle ve seçmenle önünü açarlar!

Daha sonra ne oluyor? Henüz “İktidar Merdiveni”nin başında ABD ile böyle bir münasebet kurmaya mecbur kalanlar, mutlaka ileride Amerika’yı kullanıp ülkelerini bölgede bir süper güç olarak yeniden yapılandırma ütopyasının peşine düşüyorlar! Nasıl olsa üretime, modern tarıma, bilime, sanayiye, deliler gibi millet olarak çalışmaya ihtiyaç yok süper güç olmak için! Medya manüplasyonları ve terbiye edilmiş yeterince kalabalık ve Amerikan destekli bir ordu, oluk oluk ülkeye akan yabancı sıcak para yeterli nasıl olsa!

Ha oyunu kuralına göre oynamadın ve alttan gelerek iktidar oldun, ya da “köprüyü geçene kadar ayıya dayı dedin” ama sonra bildiğini okudun; işte o zaman Kenan Evren ve Sisi gibiler devreye girer! Siyasi suikastlarla, ekonomik yaptırımlarla, iç karışıklıklarla hizaya getirilmeye çalışılır ve bedel ödettirilir.

Genelde İslam Dünyası özelde Türkiye gerçekten zor bir döneme girdi. Açgözlü emperyalizmin sırıta sırıta seyrettiği kanlı ''Müslümanı Müslümana kırdırma operasyonu' ve BOP haritasının ateş ve insan kanıyla duraksamadan çizilmesine hızla devam ediliyor. Dünyanın başına bela olan ABD ve onun bölgemizdeki tetikçisi İsrail ile onların pastasından pay kapmak derdindeki müflis AB üyesi sömürgenler, Haçlı Seferlerini sürdürüyor!

Geçtiğimiz günlerde ABD Dışişleri Başkanı Kerry Pakistan’da yaptığı bir konuşmada“Mısır’da Mursi milyonların talebi üzerine görevden alındı. Bana göre asker, yönetime el koymadı. Ülkeyi yöneten sivil bir hükümet var. Gerçekte ordu, demokrasiyi restore ediyor.” Dedi… 

Şimdi Sayın Başbakan ve Davutoğlu; Sisi, B.Esad, Ortadoğu’nun hem şımarık hem de vazgeçilmez danışıklı dövüş ülkesi İsrail’e giydirdiği gibi tüm bu kuklaların ipini elinde tutan ABD yönetimine giydirebilir mi? Hayır… Sadece Türkiye değil, İran hariç çoğu bölge ülkesi Müslüman liderleri de ABD’ye sert tutum sergileyemez. Hadi ABD’yi geçtik; ABD'nin Ortadoğu'daki kilit müttefiki ve gizliden gizliye "ABD bize daha yakın dursun" şeklinde menfaat ve maslahat çekişmesi yaşadığımız ve Mısır’da darbenin mühim destekçisi Suud’a dahi sert çıkamaz!

İşte size Türkiye’nin ‘resmi’ ağızlarının ABD’nin Mısır beyanına verdiği cevaplar: ”Garip !”, ”Tuhaf !”, ”Elle tutar yanı yok!” ve  “Verilmesi gereken mesaj bu değil !”

Başka gelişmelerden örnekler vereyim:

Şu günlerde Barzani’yle yapılan bir ekonomik anlaşmanın ürünü olarak başlayan “Çözüm Süreci” hükümetin öngöremediği bir minvale oturmuş durumda. Meşruiyetini yitirip milli güvelik sorunu haline geldi. Süreç, ABD’nin Wilson ilkeleri istikametinde hızla ilerlemekte! Türkiye’yi yönetenler ABD’nin bu süreçteki dahlini yadırgayıp kınayabiliyor mu? Hayır!

Barzani-PKK ve Türkiye arasında yapılan talihsiz “petrol odaklı” antlaşmalar… Barzani Maliki uzlaşması… “Sabah girsek ikindi çayını Şam’da içeriz” gazlarıyla başlayan ama daha sonra Titanic gibi buzdağına çarpan, bizi 5 milyar dolar içeri sokan ve 500 bine yakın mülteci sorunu ile boğuşmamıza neden olan Suriye politikaları… “Arap Baharı” politikalarımıza bahar yorgunluğunun çökmesi… Her an Esed ile ve ABD ile masaya oturup Türkiye’yi satmaya hazır bir PYD üzerinde politikalar üretmeye mahkûm kalışımız…

Devam edeyim…

Körfez ülkelerinin, kendi monarşilerine zeval gelir korkusuyla - tehdidiyle- bir anda Türkiye’nin büyük bel bağladığı “Sünni Kuşağı” projesinden çekilmeleri… Ortadoğu’da ve ayrılıkçı Kürt hareketlerinin içerisinde sekülerizm rüzgârlarının çok güçlü esmeye başlaması… Hem Türkiye’den, hem İran’dan hem de Irak'tan hem de Suriye’den toprak koparıp İsrail tamponu Kürdistan’ı kurma çabaları… Türkiye’yi bölgenin yegâne hedefi haline getirme politikaları… Güney Kıbrıs’ın Akdeniz’in her yerinde petrol aramaya başlaması ve karşılık olarak 30 yıllık bir maden arama gemisi göndermekten başka bir caydırıcılık gösteremeyişimiz… Ve nihayetinde “Dua edin de Suriye çökmesin; sıra Türkiye ve İran’da” şeklinde tehdit algılamaları…

Siz Türkiye’nin resmi ağızlarından tüm bu olumsuzlukların ve milli çıkarlarımıza ters düşen bu gelişmelerin “birinci elden sorumlu mimarı” Amerika’ya karşı “direkt” bir ciddi çıkış gördünüz mü?

Hülasa…

Şehit Malcom X ne demişti: 'Birileri senin için bir hedef göstermişse, bil ki artık o hedef senin hedefin değildir. Sana o hedefi gösterenlerin hedefidir! Yine Malcom X’in deyimiyle “ Müslümanlar “kuklalarla” değil kuklaların iplerini ellerinde tutan “kuklacıyla” mücadele etmeli!

Müslümanlar uyanık olmalı, bu kitle iletişim ve illüzyon çağında, herkesin “cambaza bak” oyununu çok iyi oynadığı ve “kurbağa haşlaması” deneyine tabi tutulduğu” günleri yaşıyoruz. Geride kan, gözyaşı ve yoksulluk bırakan her emperyalist projeyi ve bizlere dayatılan değerler sistemini boşa çıkarmak için çaba sarf etmeli… “Kuklalarla” değil o kuklaların iplerini elinde tutan “Kuklacılara” tepki koymalı ve direnmeli.

İyide darbelere zulümlere meydanlarda tepki gösteriyoruz demek yeterli değil. Bu yazımızın çıkış noktası da bu zaten; bu darbelerin, hak ihlallerinin, kan ve gözyaşının “gerçek” mimarı ABD ve yancılarına “gerçekten” tavır alınmaması…

İnsanlar, ya ülkelerini sevk ve idare eden yöneticilerine gerektiğinde ‘bedel ödemeyi’ de göz alarak kuklacılar yerine kuklalarla ve bahanelerle iştigal etmemeleri konusunda motive edecek… Ya da ülkelerini sevk ve idare edenler, vesayet bağımlılığını terk edip,  gerekirse “bedel ödemeyi” göze alıp “tam bağımsız” bir tavır alacak!

İktidarlar çatırdadığında, ülkeler işgal edildiğinde, istikrar kaybolup kaos çıktığında anti emperyalist söylemler işe yaramıyor! Tıpkı son nefesini verenin tövbesinin işe yaramadığı gibi!

Türkiye müthiş bir sınavdan geçiyor! O kadar zor durumlara gebeyiz ki, hamaset yapacak takatimiz bile kalmayacak!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
33 Yorum
Ahmet Türk Arşivi