Ergenekon’un karar duruşması: Ne ekersen, onu biçersin!
13 Temmuz 2008 tarihli, yani bundan 5 yıl önceki Ayna’da, Ergenekon’la ilgili bir yazı yazmıştım...
“Ben sana dokunmuşsam” başlıklı yazının özü ve özeti şöyleydi:
“Kurtlar Vadisi” dizisinin son bölümlerinde; “Bana hiçbir şey yapamazsın!” diyen Büyük İskender’e, Polat Alemdar şu karşılığı veriyordu: “Önemli olan, benim sana dokunmuş olmamdır... Bugün ben sana dokunabilmiş isem, yarın birileri seni devirir!”
“Dokunulmaz” sanılan Ergenekon Terör Örgütü’ne “dokunulmuş”tur!.. Yani, “karizma” çizilmiş ve örgütün “hiçbir halt yiyemeyeceği” ortaya çıkmıştır!..
Bundan sonrası “çorap söküğü gibi” gelecek ve örgüt birer birer “deşifre” edilip, “tasfiye süreci”ne girilecektir...
Çünkü Türkiye’de ilk defa darbe yanlıları “yalnız” kalmış, ilk defa “darbecilere karşı topyekûn tepki” oluşmuştur!.. Bu tepki karşısında kartel gazeteleri bile “tornistan” gayretine girişmiştir!..
“İddianame” açıklandıktan sonra, süreç daha da hızlanacaktır...
5 yıl önce bunları yazan ben, bugün de farklı düşünüyor değilim...
Gerçekten de;
5 yıl önce “burunlarından kıl aldırmayan... Kıllarına dokunulamayan” insanlara bugün dokunulmuş ve onlara “ceza” yağdırılmıştır.
VERİLEN CEZALAR
Birinci sayfamızdaki “manşet”imizde de okuyacağınız gibi, “baskı ve baskın”lara boyun eğmeyen yargı, dün açıkladığı kararla, “Cuntacı yapılanma”ya ceza yağdırmıştır.
Düne kadar;
“Biz devletin, Cumhuriyet’in ve ülkenin sahibiyiz” havalarında dolaşan ama “ülke”den çok “cukka”larını düşünen, aynı zamanda “ekonomik çete örgütü” haline gelen “derin devlet”in elemanları, dün CHP ve İP’lilerin “yakma, yıkma ve provokasyon”larına rağmen çeşitli cezalara çarptırıldılar.
l Emekli Orgeneral Hurşit Tolon müebbet,
l Tuncay Özkan “darbeye teşebbüs suçundan” ağırlaştırılmış müebbet ve diğer suçlardan 22 yıl 6 ay hapis,
l Emekli Albay Dursun Çiçek ağırlaştırılmış müebbet,
l Emekli Albay Fuat Selvi müebbet
l Emekli Orgeneral Hasan Iğsız ağırlaştırılmış müebbet,
l Emekli Orgeneral Nusret Taşdeler müebbet,
l Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ müebbet,
l Avukat Kemal Kerinçsiz ağırlaştırılmış müebbet,
l Emekli Korgeneral Mehmet Eröz müebbet,
l Emekli Albay Fikri Karadağ ağırlaştırılmış müebbet,
l Emekli Orgeneral Şener Eruygur müebbet,
l İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ağırlaştırılmış müebbet,
l Eski Türk Ortodors Patrikhanesi Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol müebbet,
l Danıştay saldırısının faili Alparslan Arslan 2 defa ağırlaştırılmış müebbet,
l Emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin 2 defa ağırlaştırılmış müebbet ve 117 yıl,
l Emekli Tuğgeneral Veli Küçük 2 defa ağırlaştırılmış müebbet ve 99 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Bu kadar değil elbet...
Çünkü bu davanın 66’sı tutuklu, 275 sanığı yargılanıyordu.
Bunlardan; “dâvânın şöhretleri” olan CHP milletvekilleri Mehmet Haberal’a 12 yıl 6 ay, Mustafa Balbay’a 34 yıl 8 ay, Sinan Aygün’e 13 yıl 6 ay ceza verildi.
Mehmet Haberal’ın “tutukluluk” süresi; aldığı cezayı karşıladığı için, dün tahliye edildi...
Ne var ki;
Bu defa Sinan Aygün’e Silivri yolu görünüyor... Sinan Aygün, herhalde milletvekilliği sona erdiğinde içeri alınacaktır.
ERGENEKON-GLADYO
Bildiğiniz gibi;
12 Haziran 2007’de Ümraniye’deki bir gecekonduda “27 el bombası”nın ele geçirilmesiyle başlayan Ergenekon Terör Örgütü dâvâ süreci, 6 yıl 2 ay sürdü... İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, birleşen dosyalarla birlikte 650 duruşma yaptı.
Veee; “6 yıl 2 ay”ın sonunda “tarihi karar”ını verdi.
Kim ne derse desin;
“Davânın uzun sürdüğü” iddiaları hiç de inandırıcı değildir... Çünkü, İtalya’daki “Gladyo Dâvası”, “9 yıl” sürmüştü.
“Sanık” sayısına gelince;
Ergenekon’da 275 sanık,
Gladyo’da 622 sanık.
Bunlar arasında da;
30 general, bir eski başbakan, 4 bakan, istihbarat örgütü şefleri, çok sayıda gazeteci, medya patronları, iş adamları, bankerler, 19 yüksek yargı mensubu ve 58 profesör vardır!..
SALONDA TUTUKLAMA!
“Karar duruşması”nın en ilginç notlarından biri, İÜ eski Rektörü Prof.Dr. Kemal Alemdaroğlu’nun durumu olsa gerek... Hani, “kendi ayağıyla düştü” derler ya, Kemal Alemdaroğlu da, “kendi ayağıyla düşenlerden!”
Duruşma salonunda, dünkü “duruşma”yı izlerken, mahkeme heyeti kararı açıklıyor:
“Sanık Kemal Alemdaroğlu’nun 15 yıl 8 ay hapsine karar verilmiştir.”
Anlayacağınız gibi;
Alemdaroğlu, daha salondan çıkmadan tutuklanıyor ve hapse atılıyor.
Hani derler ya;
“Alma mazlumun ahını,
Çıkar aheste aheste!”
Kemal Alemdaroğlu İÜ Rektörü iken, bugünkü CHP Milletvekili Nur Serter de onun yardımcısı iken, “gariban Anadolu kızları”na çok çektirmişlerdi.
“İkna odaları” onların icadıdır!..
Birçok genç kızın istikballerini karartmışlar, resmen ve alenen “istikbal cinayetleri”ne imza atmışlardır.
En önemlisi de;
“Ölüm döşeğinde” yatan Çanakkale Gazisi torunu Medine Bircan’a “başı açık fotoğraf” zulmü yaşatmışlardı... Kadıncağız, “fotoğraf zulmü”nden 3 gün sonra vefat etti.
Zaten Prof.Dr. Kemal Alemdaroğlu denildiğinde “3 icraat”ını hatırlarım:
1- İkna odalarını,
2- Medine Bircan’ı,
3- “Kızların başındaki örtü, göz zevkimi bozuyor” şeklindeki “sapıklığa kaçan” sözünü!..
Rahmetli Medine Bircan teyze, ya da “başörtülü” kızlar o günlerde çok “ahh” etmiş olmalılar ki, bugün Kemal Alemdaroğlu tutuklandı ve içeri atıldı... Herhalde bir 7-8 yıl hapis yatar!.
Haaa, seviniyor muyum?..
Elbette sevinmiyorum...
Ama, üzülmüyorum da!..
İşte, gerçek ortada:
“Men dakka dukka”
“Eden bulur!”
Alırsan “mazlumun ahı”nı, işte böyle çıkar “ahete aheste!”
Alemdaroğlu demişken, onun “yakın arkadaş”larından Fatih Hilmioğlu’nu da unutmamak gerekir.
Malûm, o da “yüksek uçanlardan” biriydi... “Burnundan kıl aldırmadığı” günlerde diyordu ki;
“Kim gelirse gelsin, Türkiye Cumhuriyeti laiktir, laik kalacaktır. Türkiye Cumhuriyeti’nin Atatürk ile birlikte temelleri atılmış; Cumhuriyet’in kuruluş felsefesine uyan uyar, uymayana bu millet gereken cevabı verecektir. Devletin çeşitli kurumları da gereken cevabı verecektir. Kim gelirse gelsin. Yüzde 35 ile değil, isterse yüzde 95 ile gelsin... İktidara getirilmez, gerekirse darbe yapılır!.. Onu da söyleyeyim.”
Hilmioğlu, şu anda ne düşünüyor acaba?.. Ya da şöyle soralım: “iktidar”ın gücünü hissetti mi?..
YAPMASAYDILAR!
Dediğim gibi, Mahkeme’nin verdiği “hapis cezaları”na kesinlikle sevinmedim...
Tabii, üzülmedim de...
“Üzüldüm” dersem “yalan” olur, “riyakârlık” olur, “yalakalık” olur.
Hem, nasıl üzülürüm ki;
“312 General Dâvâsı” gibi “emir-komuta zinciri” içinde bir dâvâ açarak “Akit’i linç etmeye” kalkan “general”lerin büyük kısmı, dün “darbecilik”ten ceza almışlardır.. Bu ceza, aynı zamanda “Akit’in itibarının iade edilmesi” anlamına gelir.
Hem, nasıl üzülürüm ki;
“Danıştay cinayeti” bahane edilerek yine Akit’i linç etmeye kalkanlar ve onların eline malzeme verenler, “müebbet hapis cezası”na çarptırılmışlardır.
Hem, niye üzüleyim ki;
Bu “Ergenekoncular” yüzünden, binlerce “başörtülü” öğrenci okullarından ayrılmak zorunda kaldı, bunalıma girdi, karalar bağladı, üzüldü... Dün “başörtülü”leri üzenler bugün üzülmüşse, onlara niye üzüleyim ki!..
Hiç üzülmedim...
Ama sevinmedim de!..
Onlar, ya “eylem”lerinin ya da “tahrikçi söylem”lerinin cezasını çekiyorlar.
Gözleri kör müydü;
Yapmasaydılar!..
Ayçiçeğini yak, buğdayı yak!. Bu mu demokratik hak?
? Bazıları bugüne kadar hep söyledi, herhalde bundan sonra da söyleyeceklerdir... Diyorlardı ki; “Darbe yapmamışlar ki!.. Sadece teşebbüs etmişler... Darbeye teşebbüs de suç değildir!”
Neredeyse “Demokratik hak” diyecekler... İşin; “Ohaaa!.. Çüşşş!..” kısmını bir kenara bırakıp, “dün”e gelmek istiyorum: “Mahkemeyi basmaya teşebbüs” demokratik hak mıdır?.. Levent Kırca gibi “zavallı bir aktör”ün sözlerine kanıp da, “Silivri’nin boşaltılacağını” düşünmek ve bunun için saldırmak; demokratik hak mıdır, “aptallık” mı?..
Şu hâle bakın; CHP’liler ve TGB’liler dün Silivri’ye gidip, “tutukluları kurtarmaya”, daha olmadı “duruşma salonunu işgal etmeye” yeltenmişler.. Başaramayınca da; hakimlerin kaçması için “Silivri Cezaevi”nin civarındaki “Ayçiçek tarlaları”nı ve “buğday tarlaları”nı ateşe vermişler!..
Bunlar, “onun-bunun çocuğu” değildir de, nedir?.. Bunlar “vatan haini, millet düşmanı” değildir de nedir?.. Bunlar, öyle bir “anası belli, babası elli veled-i zinalar”dır ki; dün Taksim’de “çevre eylemi” yaparlarken bugün de Silivri’de “ayçiçek”lerini ve “buğday”ları yakmışlardır. Bunların “ağababası” olan DHKP-C militanları da “Silivri hakimlerini bombalı bir saldırı ile havaya uçurma plânı” yapmışlar iyi mi?.. “Tutuklu” iken bunları yaptıran Ergenekoncular, acaba serbest olsaydı, neler yapardı?..