Sisi Mısır’ın Kahpesi
Sisi kelimesi bize yabancı değil. 28 Şubat Post Modern Darbesi’nin arkasında yer alan bir isim. Onu tanıyınca darbecilerin karakterini daha iyi anlamıştık. “Körle yatan şaşı kalkar”, “üzüm üzüme baka baka kararır”mış. Acaba hangisi daha kara!
28 Şubat Post Modern Darbesi’nin amacı da “irtica” diye yaftaladıkları İslam’ı ve Müslümanları bitirmek idi. Onları devlet yönetiminden uzaklaştırıp ancak hizmetçi, çöpçü, ırgat, amele ve işçi görünceye kadar sosyal hayattan dışlamaktı. Milyonlar bu yüzden fişlenmişti…
Bir şair yazarımızdan okumuştum, Batıda bir ülkede dış politikaya dair bir açık oturum vardır tv.de. Katılımcılar Türkiye’nin yeniden İslamlaşmasının kendileri için tehlikesini konuşuyor ve endişelerini, kaygılarını dile getiriyor. Oturuma katılanlardan birisi olan savunma bakanları net konuşuyor: “Hiç korkmayınız, endişe etmeyiniz. Biz orada orduyu niye besliyoruz?”
Yazarımız o zaman “ne alaka?” diyerek bakanın sözlerini anlamadığını, ama daha sonra ordunun “irtica” bahanesiyle siyasete müdahale sayılan konuşmalarını ve onun yan kuruluşları sayılan kurumların “ordu göreve” diye pankart açışlarını görünce, işte o zaman o cümlelerin kafasına “dank!” ettiğini yazıyordu.
Büyük savaşta galip gelen batılılar bizi mağlup edip parçalayınca, vatanlarımızı işgal ettiler. Osmanlı İslam Devletimizi yıkıp hilafet ve şeriatımızı kaldırdılar. Kendi kanun ve medeniyetlerini, yani inanç ve yaşama biçimlerini parçaladıkları ülkelere yerleştirdiler. Bu yapılanmaları koruması için de bazı kurum ve kişileri ayarladılar. Sonra başarıyı görünce yavaş yavaş geri çekildiler. İşler batılılar adına yerli beslemelerle götürülüyordu artık.
Şimdi Sisi Batının beslemesi koca kuduz köpek, bizim Sisi’lere taş çıkartıyor. Biz, “bu ülkede 20 milyonu gözden çıkardık” diyenleri duymuş, ama “blöf” diye inanmamıştık. Ama Kahpe Sisi şimdi meydanlarda dua eden silahsız sivil kardeşlerimizin binlercesini bir günde katledebiliyor. Anlaşılan Sisi Batının beslemesi özel bir koca köpektir.
Anlayamıyorum, bunlarda hadi diyelim din iman yok. Fakat yine de bir vatandaşlık var. Komşuluk var. Bir insan nasıl oluyor da kendi vatandaşını böyle vurabiliyor bir resmi elbise giyince. Nasıl insanlıktan çıkabiliyor da vurup öldürdükten sonra üzülecek yerde birbirlerini öperek kutluyorlar!
Bu manzarayı iyi seyretmeli idareciler ve eğitimciler, ona göre insan yetiştirmeliler. Mevcut bütün müfredat atılmalı ve yeniden bir program yapılmalı. Bu milletini öldüren askerler de nihayet o ülkenin çocukları. Kendi halkına nasıl kurşun sıkabiliyorlar? Nasıl bir beyin yıkama ile, bir mankurtlaşma ile, bir kuklalaşma ile karşı karşıyayız, hayret doğrusu!
Ben öfkemden ne yazacağımı bilemiyorum. Hakaretlerin en büyüğünü yazıyor, sonra “bize yakışmaz” diye yırtıp atıyorum. Ama meydanlarda şehit kardeşlerimi, yaralı yiğitleri, çırpınan anaları, korkan bacıları gördükçe yeniden yazıyorum, ama alçaklara “besleme köpekler”, “kahpe sisiler”den başka hakaret edemiyorum. İçim yanıyor, bir türlü o yangını söndüremiyorum.
Ah Mısır! Ah kardeşlerim. Elim doğrudan yetmiyor size, içim parçalanıyor. Yardım dernekleri sağ olsunlar bizim yerimize size az çok ulaşacaklar. Biz de onlardan birisi vasıtasıyla aranızda gezeceğiz sanki. Her mecliste sizi yad ediyor, size dua ediyoruz. Koca besleme köpekler aleyhine beddua ediyoruz.
Allah’ım imdad eyle!
Artık bir hakikat bütün çıplaklığıyla ortada; içimizde sivil veya resmi “Batı Beslemesi” çok kafir var. Adı Müslüman adı, ama kendisi İslam’a düşman bir kafir. İçlerinde kafir olduklarını bilen şuurlular da var, işin farkında olmayan şuursuz, beyinsizler de var. Bunlar içimizde batının mayınlarıdır. Nerde nasıl vurular bilinmez.
Ama nasıl yetiştirildiklerini biliyoruz. Öyleyse bu günden sonra Milli Eğitime daha dikkat diyoruz. Gençlerin dinini öğrenmesi için, kendi kültür ve medeniyetlerini tanıması ve sevmesi için daha bir çaba ve gayret diyoruz.
Bu vatanın Müslüman kalmasını istiyorsak, mezarlarımızda ezan yerine çan sesleri duymak istemiyorsak, başka çaremiz yoktur.