Hasan El Benna ve Seyyid Kutup Varislerini Tanır mı?
Çok değil bundan tam bir sene önce Fadime Özkan’a verdiği röportajda modern Türkiye’nin yetiştirdiği müstesna İslamcılık uzmanlarından İsmail Kara şunu söylüyordu: “Müslüman Kardeşler Mısır’da, Tunus’ta iktidara geliyormuş, Suriye’de de gelecekmiş diyorlar. Hangi Müslüman Kardeşler? Seyyid Kutup bunları görse tanır mı dersiniz?” (12 Ağustos 2012, Star)
Müslüman toplumlar için zillet ve esaret, korku ve sinmişlik, aldatılma ve kullanılma gibi bütün olumsuzluklar değiştirilemez bir kader olarak sunanlar kadar bu çirkin isnadı benimseyenler de oldu maalesef. Ancak Allah’a ve Resulüne iman edenler için böylesi çirkin bir zillet ve esaret değil tersine izzet ve şeref vaat edilmişti. İzzet ve şerefi üzerimize yazan Âlemlerin Rabbi Allah, bu mücadelenin hattını çizen de Resulü Muhammed Mustafa’ydı.
İslami Mücadele Biter mi?
Ölüm kendilerine gelinceye kadar iyiliği emretmek ve kötülükten alıkoymakla mükellef olan mümin fert ve toplumları dimamize eden temel ilke hakkı ve sabrı tavsiye oldu hep. İşte bu sebeple Tunus, Libya, Mısır, Suriye, Afganistan, Yemen, Filistin gibi İslam coğrafyasının hemen her beldesinde yaşanan çatışma, darbe, işgal ve savaşların öncelikli sebebi bu ilkenin hayata geçirilmesine mani olmak isteyen despotik iktidarlar ve sömürgeci devletlerin müsebbibi olduğu belalar hiç eksik olmadı.
Mısır’daki askeri darbe ve takiben canlı yayınlarla bütün dünyanın gözü önünde cereyan eden seri katliamlar adeta tek bir hedefe yönelmiş: “Siyasal İslam’ı çökertmek/iflas ettirmek”.
Askeri cuntanın kanlı ve katliamcı şefi Sisi’nin asker, polis ve baltacılar üzerinden yürüttüğü sistematik katliama karşı hakkı müdafaa edenler vurulmayı, hapsedilmeyi, işkence görmeyi, evinin yakılmasını, işyerinin talan edilmesini olduğu kadar hem kendisinin hem de eş ve çocuklarının katledilmesini de göze alıyorlar. Müslüman Kardeşler’in öncülüğünde darbeye karşı meşru mücadeleyi yükselten bütün öncü kadroların tam manada ve ailecek sahada bu direniş sürdürmeleri üzerinde ciddi ciddi düşünmemiz gerekiyor.
Mübarek ve Muazzez Bir Mektep
Mesela Hasan el Benna’nın torunu Halid Fernas el Benna, 64 yıl sonra dedesinin şehit edildiği noktada kurşunlarla vurularak can vermesi İslami sorumluluk bilinci açısından ne anlama geliyor?
Müslüman Kardeşler Genel Mürşidi Muhammed Bedii’nin oğlu Ammar’ın Fetih Camisi önünde başından vurularak katledilmesi cihadı bir aile terbiyesi olarak görenler açısından hiç de tesadüf sayılmamalı. İlaveten Bedii’nin Benu Süveyf’teki evinin de cuntacılar tarafından yakıldığını hatırlatalım.
Müslüman Kardeşler’in üst düzey yöneticisi Hayrat Şatır’ın kızı ve damadının da Rabiatül Adeviyye meydanında şehit olduğunu, Muhammed Biltaci’nin 17 yaşındaki kızı Esma Biltaci’nin, Mursi’nin Danışmanı Ahmed Abdulaziz’in kızı Habibe de güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu şehit olduğunu ve 2 çocuğunun da yaralandığı ekleyelim buraya.
Askeri cunta İslami mücadelenin öncü kadrolarını eş ve çocuklarıyla birlikte hedef alıyor ama kimse de kendisini ayrıcalıklı bir yere oturtup şöyle demiyor: “Biz şehit olursak mücadeleyi kim sürdürür? Bunun için meydanlarda siz şehit olun, biz de hareketin liderliğine devam edelim!”
Şimdi sorumuz şu: Sizce Seyyid Kutup ve Hasan Benna yaşadığımız dönemde Mısır, Filistin, Suriye, Tunus hatta Türkiye’de zulme karşı adaleti temsil eden, küfre karşı iman mücadelesi veren Müslümanları görse; onları tanır mıydı, tanımaz mıydı?
Aynaya bakmayı hiç düşünemeyen, çokbilmiş ve istihzayı kişilik edinmiş “uzmanları” ve onları yetiştirdikleri nesilleri bilemeyiz ama sadece şehit Hasan el Benna ve Seyyid Kutup değil şehit Hamza bin Abdulmuttalip de Mus’ab bin Umeyr de kesinlikle tanırdı Mısır’da, Suriye’de, Filistin ve Irak’ta Allah yolunda şehit düşenleri. Hatta öyle ki; Allah Resulü Muhammed Mustafa (a) övünç duyar bu mübarek insanların şehadetleriyle.
Ama küçük bir sorun var sanırım: Sizi Hasan el Benna ve Seyyid Kutup zaten tanımaz da acaba Hamza bin Abdulmuttalip ya da Mus’ab bin Umeyr gibi büyük şehitlerimiz tanır mı? Allah Resulü Muhammed Mustafa (a) sizi nasıl tanır, hangi amellerinizden ötürü ahiret gününde övünç duyar sizinle?
İslami mücadeleyi ve bu yolda yürüyenleri itibarsızlaştırmayı meslek edinenler için Mısır’da ete kemiğe büründürülen izzet ve şerefle mücehhez örneklik bir tevbe vesilesi olursa ne ala! Yoksa yaşadıkları beldelere haysiyetli bir hayatı hâkim kılmaya çalışan müminlere karşı sürekli bir tecessüs ve tekebbür duygusuyla yaklaşarak, istihza ve kinayeyle örülü cümleler kurarak ne bu dünyada ne de ahirette selamet mümkündür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.