Ortadoğu’da psikolojik iklim
21’inci yüzyılın Karun’larından Velid Bin Tallal’ın Risale Kanalında sohbetler yapan Kuveytli davetçilerden Tarık Süveydan’ı, Müslüman Kardeşlere yakın ve Mısır darbesine karşı olmasından dolayı işinden atmıştır.
Buna mukabil, Ezher Şeyhi Tayyip ve Mısırlı davetçi Amr Halit herkesin birbirini affetmesi gerektiğini ve intikam dürtülerinin yerini affın ve bağışlamanın alması gerektiğini vazediyorlar. Lakin Mısır meydanlarında kan birikimi devam ediyor. Kan birikimi kin birikimini de beraberinde getiriyor. Mısır’da eski rejimin artıkları veya kalıntıları Mürsi devrildiğinde gözyaşlarına boğulmuşlardı. Ben bunun canlı şahidiyim. Solunda Kıpti Kilisesi Patriği Tavodros ve sağında ise Ezher Şeyhi Ahmet Tayyip’in yer aldığı Sisi’nin darbe konuşmasını canlı yayında izliyordum.
Çevremde bulunan bazı Mısırlı gazetecilerin canhıraş seslerle gözyaşlarına boğulduğunu duyunca bunu kedere bağlamıştım. Lakin durumu yakından gözleyen ve bilen bir arkadaş bunun keder ve hüzün değil düpedüz sevinç gözyaşları olduğunu söylemişti. Sevinç gözyaşlarıyla darbeyi ve darbecileri kutluyorlardı. Pek bir anlam veremedim ama bu sahne insanımızda kin birikiminin ne kadar derin olduğunu gösteriyor. Bunları normal kabul etmek mümkün değil. Ortadoğu halkı gerçekten de çok hissi.
Sözgelimi Muhammed Habib, Kemal Helbavi ve Servet Hirbavi gibi eski İhvancılar mübalağa değil Müslüman Kardeşlerin darbe yemesinden o kadar çok zevk alıyorlar ki tarifi mümkün değil. Adeta cuşu huruşa geliyorlar ve kendilerinden geçmiş bulunuyorlar. Halbuki, Kemal Helbavi geçmişte bana yapıcı hareketin faziletlerini anlatmak için nutuk çekiyordu.
¥
Mısır’dan Lübnan’a geçecek olursak: Burada da aynı ruh iklimiyle karşılaşıyoruz. Şiilerin yaşadığı ve Hizbullah’ın kalesi olan Beyrut’un güneyi ve Hizbullah karargahı bombayla sarsıldı. İnsanların kolları bacakları havaya savruldu. Ertesinde Sünnilerin kalesi sayılan Trabluşşam’da kutlamalar oldu ve hakiki ramazan bayramı sanki bu patlamadan sonra yaşandı. Patlamanın sevincinden Sünniler birbirlerine helva ile kutluyor. Ama neden?
Halbuki, 2006 yılında tablo farklı idi. Ne oldu da tablo tersine döndü? Doğrusunu söylemek gerekirse; biz Şarklılar çok istismarcıyız ve kendimizi çok kurnaz addediyoruz. Başkalarının yüzüne gülerek kandırmayı marifet sayıyoruz. Neden Lübnan’da Sünniler bu kadar aleni bir biçimde Hizbullah mensuplarının veya gerillalarının ölümünden zevk alabiliyorlar? Oyunun kurallarını bozarsanız kin birikimine hizmet edersiniz.
Sözgelimi, Türk pilotlarını kaçıranlar neye hizmet ediyorlar? Karşılıklı kin birikimine. Türkiye’nin Suriye’den uzak durmasını istiyorlar. Bunun için de Türk pilotlarını kaçırarak Türk dış politikasını rehin almak istiyorlar. Halbuki daha kestirmeden yapmaları gereken şey, Suriye’ye müdahale eden ve yaşlı çocuk demeden komşu halkı katleden kendi örgütlerine çekidüzen vermek değil midir? Türk pilotlarını kaçıracaklarına Suriye’ye karışmaması için örgütlerine baskı yapacaklardı.
Ama tersini yapmak işlerine ve kolaylarına geliyor ve asabiyet dürtülerini tatmin ediyor. Bu ise karşı tarafın mazlumiyetini artırdığı oranda kin birikimine neden oluyor ve bu nedenle de Hizbullah mensuplarının bombayla parçalara ayrılmasını kutluyorlar. Hizbullah Lideri Nasrullah da haklı çıkmak için tekfircilerden medet umuyor! Suud rejimi Mısır darbesine alkış tutsa da yüzlerce Suudlu alim ve Medine Mescid-i Nebevi Vaizi dahil kendi ülkelerinin tutumunun hilafına darbecileri kınadılar. Şii dünyasından böyle bağımsız bir ses duymadık! Demek ki Sünni dünyanın felaketine seviniyorlar.
¥
En büyük savunma taarruzdur anlayışından hareketle Nasrullah kolay olanı yapıyor. ‘Direniş’ adını verdiği yayılmacı politikasıyla kendisini kandırdığı gibi herkesi de kandıracağını vehmediyor. Nasrullah ve İran Suriye’de yanlış politikalarını tashih edeceklerine terör eylemleri üzerinden Türkiye gibi ülkelerin doğru politikalarını tasfiye etmeye çalışıyorlar.
Mısır cuntası gibi Nasrullah da tekfirci teröristlerden bahsediyor. Suriye rejimi de Hizbullah gibi tekfircilerden bahsediyordu. Halbuki, Suriye rejimi Lübnan’da yıllar yılı Tekfirci Ahbaş kliğini desteklemiştir. Şimdi İran Türkiye’de de Ahbaş grubuna benzer grupları yedeğine almıştır. Bunların günlük gazeteleri bile vardır. Kuseyr’de çoluk çocuk binlerce kişiyi öldürmek ve Türk pilotlarını kaçırmak terör eylemi değil midir? Nasrullah patlamadan ders çıkaracağı yerde bütün varlığıyla Hizbullah’ı Suriye’ye yığacağını söylemektedir.
Tersini hiç hesaba katmadığı belli. Bütün İslam dünyası varlığını Suriye’ye dökecek olursa ne İran kalır ne de tayfası! Çirkin bir biçimde: “Tepki olarak Suriye’de 100 kişimiz varsa bunu 200’e ve 5 bin kişimiz varsa bunu 10 bine isal etmeye hazırız” demektedir. Nasrullah artık İsrail’i de suçlamaktan vazgeçmiştir. Zaten İsrail de sorumluluğunu reddetmiştir. İsrail zevkle Şiilerle Sünnilerin birbirini kırmasını seyretmektedir.
Dolayısıyla Hizbullah gerçek düşmanını bulmuştur ve bu masum Suriye halkı ve Sünni dünyasıdır! Vaktiyle bunların mezhep milisleri olduğunu söylediğimizde taraftarları hop oturup hop kalkıyorlardı. Nasrullah, eylemi gerçekleştirenlerin İsrail ajanları olabileceğini de söylemiş ama bu konuda ellerinde yeterli delilin bulunmadığını ifade etmiştir. Belli ki İsrail’i düşmanlıktan çıkardı ya da tali olarak görüyor. Eskiden olsa Lübnan’da kendi yaptıkları terör saldırılarını bile İsrail’e mal ederlerdi. Şimdi ise gerçek düşmanlarını bulduklarından İsrail’i pek hesaba katmıyorlar. Buna mukabil, Suriye Özgür Ordusu tehditlere pabuç bırakmayacaklarını ve Hizbullah’a tarihin unutmayacağı bir ders vereceklerini ilan etmiştir.
Artık ok yaydan çıkmış ve her yer de saflar belli olmuştur. Şimdiye kadar düşmanımızı tanıyamıyorduk ve bundan dolayı da beklemediğimiz yerden vuruluyorduk. Safların netleşmesi mücadelenin netleşmesini beraberinde getirecektir. Önce işe İsrail’in gizli zırhlarından başlayacağız…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.