Çocukların masumiyetine sıkılan kurşunlar
Mısır’da ölümle yüz yüze gelen o çocukların neler hissettiğini ve neler yaşadıklarını hiç düşündünüz mü? Ölüm kusan silahlar, gözyaşı, ağıtlar ve çaresizlik bu çocukları nasıl etkiler sizce? Bilindiği gibi, çocuklar olayların arka planını göremediklerinden büyükler gibi değerlendirmelerde bulunamaz ve korkuyu daha yoğun yaşarlar. Mermilerin yağdığı bir meydanda çocuğun yaşadığı en büyük korku ise kaybetmektir. Çocuk anne babayı, evini, arkadaşlarını, alışageldiği ortamı ve masumca kurduğu hayallerini kaybetmekten korkmakta ve kendini güvende hissetmemektir. Bir çocuğun en elzem ihtiyaçlarından biri de güvenliktir. Çocuk dışarıdan gelen tehlikelere karşı anne babanın şefkatli kollarına sığınır ve burada kendini emniyette hisseder… Yani anne baba çocuğun yaslandığı ve güç aldığı bir duvardır ki, bu duvarın yıkılması ile çocuk hayallerini, umudunu ve her şeyini kaybetmektedir. Gerçi, Savaşın devam ettiği Suriye, Filistin Mısır… vb ülkelerde, çocuklar anne babanın maruz kaldığı işkence ve ölümlerin anlamını öğreniyor ve şehadetin bir ölüm değil aksine diriliş olduğunu kavrayabiliyor. Silahların gölgesinde yaşayan ve oyunlarını umut ve aydınlık üzerine kuran bu çocuklar yaşadıkları imtihanların farkında olduklarından, oyunlarını umut ve zafer üzerine kuruyorlar. Fakat ne olursa olsun bir çocuk için en önemli şey anne baba ve onların himayesidir. Bu nedenle ölüm kuşan kurşunlar çocukların kaybetme korkusunu tetikleyerek umutlarını çalıyor. Kör kurşunların alıp götürdüğü canlar ise geride kalan çocuklarda büyük bir travmaya dönüşüyor. Zira kurşun sadece bedenlere değil, bu insanların ve çocukların duygularına, onuruna ve masumiyetine sıkılmaktadır. Tarih iyi ile kötüyü ayrıştırırken bu zulümler yaşanıyor ve savaşın çocukları, korku, endişe ve ölüm duygusu ile yaşamayı öğreniyor hayallerini yeniden şekillendiriyorlar.
Çocuklar, annelerine, gökten yağan kurşunları ve düşmanın düşmanlığını soruyorlar. Anneler onların anlayacağı tarzda anlatsalar da çocuklar büyüklerin kötülük hırsı ile yaşamalarını tam olarak anlamlandıramıyor ve düşmanı oyunlarında alt ediyorlar. Çocuklar düşmana karşı nefret geliştiriyor ve kendileri için elzem ihtiyaç olan, güven ve emniyet ağlarını hayallerinde örüyorlar.
İlk günlerde pek anlaşılmasa da daha sonra bu çocuklarda, travma sonrası stres bozukluğu ortaya çıkabiliyor. Çocuklar dramatik olayları düşleyip ve bunu tekrar tekrar yaşamaya başlıyorlar. Ama çocuk çocukluğunu yine yaşıyor, oynuyor, koşturuyor ve hayatın getirdiği acılara kimi zaman destekle kimi zaman kendi çabası ile uyum sağlıyorlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.