Suriye’ye müdahale... Niye şimdi ve amaç ne?
“Suriye’ye müdahale” kapıda...
Eller tetikte... Bu müdahale “geniş çaplı” mı olacak, “sınırlı” mı?..
Suriye’ye “müdahale” edilmesini isteyenler ve hatta destekleyenler bile “karadan müdahale”ye karşı...
Dolayısıyla; müdahale, “denizden füze atmak” ve belki “havadan birkaç bomba atıp, belirlenen hedefleri vurmak”la sınırlı kalacak!..
Anlayacağınız;
“Kimyasal silahlı katliam”dan sonra, “dünya kamuoyunun baskısı” altında kalan Batılı ülkeler; “hamamın namusunu kurtarmak” için, “göstermelik” yani “Dostlar alışverişte görsün” türünden bir müdahalede bulunacaklar!..
Bir “müdahale ihtimali”nin gündeme gelmesi esnasında en çok merak edilen “Rusya’nın ne yapacağı” idi...
Anlaşılan o ki; Rusya, ABD’ye “yeşil ışık” yakmış durumda...
Kendisi “savaş”ta yer almayacak ama, ABD’ye de sesini çıkarmayacak!..
Bu durum, en çok Beşşar Esad’ı “hayal kırıklığı”na uğratmış olsa gerek... Çünkü Esad; Rusya ile münasebetlerinin; “Pazara kadar değil, mezara kadar” olduğunu zannediyordu...
Diyordu ki;
“Dünyadaki müttefiklerimiz Rusya ve Çin... Bölgedeki müttefikimiz ise İran.”
Oysa, İnönü’nün dediği gibi;
“Büyük devletlerle ilişkiye girmek, ayı ile yatağa girmeye benzer... Hep uyanık olmak gerekir.”
Rusya’ya bel bağlayan Esad’ın, bu “satış” karşısında ne düşündüğünü gerçekten öğrenmek isterdim...
Esad ise, “Rusya’nın satışına gelmeye” tepki göstermek yerine, kalkmış Türkiye’ye kafa tutuyor.
Demiş ki;
“Türkiye gibi bir ülkenin birkaç dolarla kontrol edilebilecek ülke haline gelmiş olması çok üzücü!”
BU NE BİÇİM ULUSALCILIK?
Ne ilginç değil mi;
Bizim “ulusalcı”larımız ve “ulusalcı gazetelerimiz” de Esad’ın bu sözünü manşete taşıyıp, akılları sıra “AKP’ye”(!) çakıyorlar!..
Meselâ Perinçek’i değil de, Esad’ın sözünü manşete çekip, Erdoğan için “Dolarla kontrol edilen adam” demişler!..
Şu işe bakın;
“Ulusalcı” geçiniyorlar ama; Esad’a “Suriye Cumhurbaşkanı” derken, Türkiye’nin iktidar partisine “AKP”, Başbakan Tayyip Erdoğan’a “savaş çığırtkanı” diyorlar!..
Bu, ne biçim “ulusalcılık”tır?..
Bu gazete; sanki İstanbul’da değil de, Suriye’nin başkenti Şam’da çıkıyor?..
Acaba neden böyle yapıyorlar?..
Öyle ya;
Mısır’da Sisi nasıl “kendi halkını katleden” bir “Firavun” ise, Suriye’de de Esad, yine “kendi halkını katleden bir Firavun”dur!..
“Firavun”lara destek çıkmak, ne zamandan beri “ulusalcılık” oldu, anlayamadım...
DİYET Mİ ÖDÜYORLAR?
Peki, neden bunu yapıyorlar?..
Acaba, “diyet borçları”nı mı ödüyorlar?..
Malûm;
“Kâğıt üzerindeki patron” kim olursa olsun, Aydınlık’ın gerçek sahibi Doğu Perinçek’tir...
Doğu Perinçek de, bir zamanlar PKK’nın barındığı Bekaa Vadisi’ne gitmiş; bir “kumandan” edasıyla, Apo ile birlikte “PKK’lı teröristleri teftiş” etmiş, onlara “gül” vermiş, orada çok güzel ağırlanmıştı!..
Bekaa Vadisi’nin bulunduğu yer malûm: Esad’ın ülkesi Suriye!..
“Acaba” diyorum;
“Aydınlık’ın Esad’a sahip çıkması; bir zamanlar PKK’ya kol-kanat gerip, PKK’nın palazlanmasına vesile olduğu için midir?”
Biliyorum, diyeceksiniz ki;
“Ama, köprülerin altından çok sular aktı!.. Aydınlık ve Perinçek şimdi PKK’ya ateş püskürüyor!”
Doğrudur...
Onlar, “seyyar kıbleli”dirler... Nerede bir “görev” verilirse, oraya yönelirler!..
İlk önce “Maoist”tiler!..
Sonra “terörist”e yanaştılar!..
Şimdi de;
“Ulusalcı” ve “Kemalist”ler!..
Biliyorum, kafanız karıştı;
“Maoist!.. Terörist!.. Kemalist!”
Gerçekten karışık bir durum!..
Yarın, kendilerine “yeni bir görev” tevdi edilirse, “Komünist” ya da “Hümanist” veya “Marksist” olurlar!..
KİM, KİME KARŞI?
Aslına bakarsanız, Ortadoğu’daki durum da bunlarınkinden pek farklı değil...
Tablo, “Dallas” dizisi gibi...
Kimin eli, kimin cebinde belli değil...
Öyle bir “denklem” var ki, işin içinden çık, çıkabilirsen!..
Önceki gün, Fatih Altaylı, köşesinde bir “Arap gazetecinin Ortadoğu analizi”ni aktardı...
Öyle bir “tablo” ki;
“Kim, kime karşı”dır, “kim, kime dost”tur, belli değil...
Buyrun, “tablo”ya bir bakalım:
l “İran Esad’ı destekliyor... Körfez ülkeleri ise Esad’a karşı.
l Esad Müslüman Kardeşler’e karşı... Müslüman Kardeşler de Obama ve General Sisi’ye karşı...
l Körfez ülkeleri ise Sisi’den yana. Yani Müslüman Kardeşler’e karşı.
İran Hamas’ı destekliyor. Ama Hamas Müslüman Kardeşler’den yana.
l Obama Suriye’de Müslüman Kardeşler’i destekliyor ama Mısır’da Müslüman Kardeşler’e karşı... Hamas ise Müslüman Kardeşler’den yana ama İran’la da iyi fakat aynı zamanda Amerika’ya karşı.
l Körfez ülkeleri Amerika’dan yana... Türkiye Körfez ülkeleri ile birlikte Esad’a karşı.
Ama Körfez ülkeleri Sisi’den yana olduğu için Türkiye. Körfez ülkelerine de karşı.
l Türkiye Müslüman Kardeşler’den yana olduğu için Sisi’ye karşı ama Körfez ülkeleri Sisi’den yana olduğu için Türkiye’ye karşı.
l Türkiye, Esad’dan yana olduğu için Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri ile birlikte İran’a karşı, ama; İran, Sisi’ye karşı olmadığı için Körfez ülkeleriyle birlikte.
l Türkiye, İran’dan yana olduğu için Irak’a karşı ama Amerika Irak’tan yana.
Amerika İran’a karşı, Türkiye Amerika’dan yana.”
Çıkabildiniz mi işin içinden?..
Söyleyin hele;
Böyle bir “tablo”dan, hiç “sağlıklı bir sonuç” çıkabilir mi?..
Velev ki;
“Silahlı müdahale” yapılsın!..
İNGİLTERE NİYE İSTEKLİ?
“Düşmanımın düşmanı, dostumdur” ilkesinden hareketle; birbirleriyle araları “limonî” olan bu ülkeler, şimdi “Suriye’ye karşı” birleştiler ve Esad’a “hak ettiği dersi” verecekler!..
ABD, İngiltere, Fransa, S.Arabistan ve Katar, bir “Gönüllüler Koalisyonu” oluşturdular ve belki, siz bu yazıyı okuduğunuz saatlerde Suriye’ye saldırmış olacaklar!..
Esad bu tokadı hak etmedi mi?..
Çoktan hak etti!..
Ama, benim gördüğüm şu:
Suriye’ye “müdahale”yi en çok isteyen ülke, İngiltere!..
Acaba neden?..
“Genelde Ortadoğu ülkelerinin, özelde Suriye’nin sınırları İngiltere tarafından cetvelle çizildiği, rejimleri de İngiliz laboratuvarlarında üretildiği için mi?”
Kısacası;
İngiltere, geçmişteki “nüfuz bölgeleri”ne yeniden hakim olmak için mi çok arzu ediyor “müdahale”yi?..
Hiç kuşkunuz olmasın!..
AMERİKA’NIN TAKTİĞİ!
Peki, Suriye’ye müdahalede bulunup, Beşşar Esad’ı alaşağı mı edecekler?..
Elbette hayır!..
ABD’deki Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi’nden strateji uzmanı ve ABD hükümetlerinin “akıl hocası” olan Edward N. Luttwak, müdahalenin “amaç ve hedef”ini çok çarpıcı şekilde özetlemiş!..
Demiş ki;
“Amerika’nın hedefi, bir açmazı sürdürmek olmalıdır... Bunu mümkün kılabilmek için tek yol; Esad güçleri öne çıkar gibi göründüğünde isyancıları silahlandırmak, isyancılar kazanır gibi olduğunda desteği kesmektir!”
Bu görüş, “Amerika’nın akıl hocası” tarafından dile getirilse de, hiç kuşkunuz olmasın ki; Amerika’nın da, İngiltere’nin de, Fransa’nın da görüşü farklı değildir!..
Bu görüşün “Türkçe anlamı” şudur:
“Bırakın yesinler birbirlerini!.. Nihayetinde; Müslümanlar, Müslümanları öldürüyor!.. Bırakalım öldürsünler!.. Kırsınlar birbirlerini!..
Ne yani, tohumuna para mı saydık?”
İNGİLTERE İÇİN NE DEĞİŞTİ?
Benim, hâlâ anlayamadığım şu:
İngiltere Başbakanı David Cameron, daha geçtiğimiz 28 Temmuz’da, yani 1 ay önce;
“Irak savaşında olduğu gibi, güvenilmez istihbarat bilgileri gerekçe gösterilerek, Batılı güçlerin kendisini Ortadoğu’daki yeni bir savaşın içinde bulabileceği konusunda korkular olduğu gerçek. İngiliz halkına şunu kesinlikle vurgulamak isterim ki, istihbarat bilgilerinin doğru şekilde kullanımı konusunda Irak savaşından almamız gereken dersi biz de aldık. O nedenle askeri operasyon istemiyoruz. Her iki tarafı da ortak bir masada buluşturmalıyız. Esad’ın çok güçlendiğini görüyoruz. Muhaliflere silah yardımını da askıya aldık. Bu durum nedeniyle, yardım göndermeyeceğiz...”
Derken, yani “askerî operasyon istemez”ken, bugün ne oldu da, “müdahaleye öncülük” eder hâle geldi?..
Biraz önce dediğim gibi;
“Ortadoğu ülkelerinin sınırlarını cetvelle İngiltere çizdiği ve rejimleri de İngiliz laboratuvarında üretildiği için mi?”
Niye olmasın?..
Bakın, Fransa hâlâ Cezayir’den vazgeçebiliyor mu?..
İtalya, Tunus’u unuttu mu sanıyorsunuz?.. İngiltere, “Ortadoğu’daki nüfuz bölgeleri”ni hiç terk etmek ister mi?..
ASIL HEDEF TÜRKİYE!
Evet, müdahaleye “gönüllü” ve hatta “öncü” olmasının gerekçesi bunlar olabilir.
Ama, bana öyle geliyor ki;
“Bunun da ötesinde” bir sebep, bir gerekçe olmalı!..
Ama, ne?..
Acaba; “Suriye’de 100 bini aşkın insanın ölmesi karşısında en çok haykıran” Türkiye’yi “devredışı” bırakmak mı istiyorlar?..
Yani; “Esad sonrası Suriye’nin, Ankara’nın etki alanına girmesine engel olmak” mı istiyorlar?..
Ya da; “ikinci bir Mısır deneyimi” yaşamak mı istemiyorlar?..
Malûm;
“Demokrasi” deyip, “Mısır halkı”nın başını boş bırakınca, onlar da gitti Muhammed Mursi’yi seçtiler, Müslüman Kardeşler’i iktidar yaptılar...
Bereket ki(!) “Sisi” gibi bir “kukla”ları vardı da, ona “darbe” yaptırıp, Mısır’ı Mursi’den kurtardılar!!!..
Acaba, şimdi de;
“Esad giderse, Suriye’deki Müslüman Kardeşler iktidara gelir” diye korktukları için mi “operasyon”a karar verdiler?..
YENİ BİR MURSİ İSTEMİYORLAR
Görünen o ki;
Türkiye ile ya da Erdoğan’la “kenetlenmek” isteyen bütün ülkeler “Batı’nın hedefinde”dir!..
Hangi ülke ki; Türkiye’yi “model ülke” olarak görmektedir, bin tepesine!..
Bana kalırsa; Mısır’daki darbeyi, Tunus’taki karışıklığı ve Suriye’ye müdahale kararını böyle okumak gerekir!..
İngiltere’sinden Amerika’sına, Fransa’sından Almanya’sına ve İsrail’ine kadar bütün ülkelerin asıl hedefi “Mısır, Suriye ve Tunus halkını katliamlardan korumak” değil, buralardaki “Müslümanların ve Türkiye’nin gücü”nü kırmak, bölgede “ikinci bir Erdoğan”a, “İkinci bir İhvan ve Nahda iktidarı”na fırsat tanımamaktır!..
Gayet iyi biliyorlar ki;
Türkiye’yi “örnek” alacak bölge ülkelerini “kontrol” etmek, hayli zor olacak, bu durumda “Batı’nın çıkarları” tehlikeye girecektir!..
ESAD NİYE İRAN’DA?
Farzedelim ki, Türkiye; Esad’ın iddia ettiği gibi “Dolarla kontrol edilen bir ülke”dir... Peki, sormazlar mı kendisine; “Seni kim kontrol ediyor, sen kimin kuklasısın?”
Öyle ya;
Kendisi, “ellerin tetikte olduğunu” görünce, dün apar-topar İran’a gitti!..
Niye gitti İran’a?..
Bir lider ki; “gerekirse ülkesi için can vermesi” gereken bir zamanda, niye terk eder ülkesini?..
İran’dan “acil destek” istemek için mi gitti, yoksa “tatlı canını kurtarmak” için mi?..
Bana kalırsa;
Esad İran’a gitti, çünkü “bir füzenin kazara tepesinde patlama ihtimali”nden korktu!.. Kimbilir, belki de operasyon yapacak ülkeler; “Operasyon esnasında Suriye’de olma!.. Kazara başına bir füze, bir bomba düşebilir!.. Bir yere git de canını kurtar!.. Sen bize lâzımsın!” demiş olabilirler!..
Ne yani, olamaz mı?..
Pekalâ olabilir...
Esad’ın İran’a gitmesi, “operasyon tezgâhının bir parçası” olabilir!..
Zaten ABD’nin de, İngiltere’nin de amacı “Esad’ı Suriye’nin başında bırakmak” değil mi?..
Amaçları, “Müslümanlar iktidara geleceğine, Esad kalsın daha iyi” şeklinde özetlenebilir!..
“Suriye’ye müdahale” eli kulağında iken, ben bunları düşündüm...
Siz, ne dersiniz?..
Türkiye’ye değil, Amerika’ya sorun; Suriye’de işin ne?
Daha düne kadar diyorlardı ki; “Türkiye’nin Suriye’de işi ne?.. Türkiye’nin Mısır’da işi ne?.. Onların içişlerine niye burnumuzu sokuyoruz?”
Hiç düşünmüyorlardı ki; Suriye ile aramızda “910 kilometrelik bir sınır” vardır ve ince bir “yol”la ayrılan sınırın öte yakasında “akrabalarımız” bulunmaktadır.
Kaldı ki; “İngiltere’nin cetvelle çizdiği sınırlar”a uymak zorunda da değiliz...
Dedim ya; Suriye’de de, Mısır’da da akrabalarımız var... Hepsi bir yana; Gaziantep ve Halep’in “ev”leri de, “mutfak kültürü” de aynı değil mi?..
Neyse... Bırakalım “akraba”lığı ve “iç içe geçmişliği” de, şu “müdahale” olayına gelelim...
Hele söyleyin, “Türkiye’nin Suriye’de işi ne?” diye soranlar cevap vermeli değil mi;
“Amerika’nın, İngiltere’nin, Fransa’nın Suriye’de işi ne?.. Suriye’nin içişleri(!)ne niye burunlarını sokuyorlar?”
Evet; “Türkiye’nin Suriye’de işi ne?” diyenler, “Batı’nın orada işi ne?” diye sormalı değil mi?.. Kaldı ki; onları davet edenler de, o soruyu soranlardır!..
Bu ne perhiz, bu ne turşu?!?..