Uzun yaşamak istiyor musunuz?
Uzun yaşamak istiyor musunuz? Buyurun uzun yaşamak için acil uygulamalara...
1- Sılayı Rahim Hayattır
Kur’an’da on dokuz ayette sılayı rahim tavsiye edilmekte, üç ayette de ihmal edene azap vaat edilmektedir. Hadisler ise onu, ömrü uzatan bereket kaynağı olarak göstermektedir. Zamanı kullanamayışımızı bahane ederek, ömrümüze bereket katacak bir kaynağı kurutamayız. Başta anne-baba, dede-nine ve yakınlık derecesine göre diğer akrabaların hak sıralamasına dikkat edilerek sılayı rahimle gözetilmesi, kesinlikle hayatı etkiler. Ancak şunu bilmek gerekir: Sılayı rahim, ziyaret etmek değildir. Sılayı rahim, yakınlığın hakkını vermektir.
2- Güzel Ahlâk Hayattır
Güzel ahlâk üç şeydir: Güleryüz, iyilik yapmak ve zarar vermemek.
Bu üç şeyin birleştiği yapının adı olan güzel ahlâk, mü’minin mizanında kıyamet günü en ağır hasenattandır. Şehirlerin imarı da güzel ahlâka bağlıdır, insanların ömürlerinden bereket görmeleri de. Farklı hadislerde mü’minin, güzel ahlâkı sayesinde gündüz oruç tutup, gece ibadet edenlerin seviyesine ulaşabileceği bildirilmiştir.
3- İyi Komşuluk Hayattır
Komşuluk dinden bir parçadır. Kur’an ve hadis kaynaklı bir meseledir. Komşuluk Müslümanlar arasında bir kültür değildir. Allah’ın ve Resûlü’nün emrettiği işlerdendir.
Komşuluktan yoksun bir hayat yaşamamızın ana nedenlerinden biri camiyi ve cemaati ihmal edişimiz olmuştur. Cami bizi, yeni komşularla tanıştıracağı gibi, mevcutlarıyla da ortak zeminde buluşturacaktır.
Uzun yaşamaya
işaret eden
hadisler
“Bir adam Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme geldi ve dedi ki:
-İnsanların en hayırlısı kimdir?
Ona şu cevabı verdi:
-Ömrü uzun olup, ameli güzel olandır.
Adam:
-İnsanların en kötüsü kimdir? diye sordu. Şu cevabı verdi:
-Ömrü uzun olup, ameli kötü olandır.’
‘Rızkının çok olmasını ve ömrünün uzamasını isteyen sılayı rahim yapsın.’
‘Kaderi duadan başkası geri çevirmez. Ömrü de iyilikten başkası uzatmaz.’
‘Sılayı rahim ömrü uzatır.’
‘Kime incelik verildiyse ona, dünya ve ahiretteki nasibi verilmiştir. Sılayı rahim, güzel ahlâk ve iyi komşuluk şehirleri imar eder, ömürleri uzatır.’
Uzun yaşamak için destek
uygulamalardan örnekler
Haremeyn’de Namaz Kılmak Yaşatır: Mescid-i Haram’da bir namaz yüz bin yazılıyor. Mescid-i Nebi’de bin yazılıyor. Orada kılınan bir namaz, bin yazılıyor. Küçük bir hesapla, evde bir yıl kılınan nafile namaz miktarı 450 bin civarında iken Harem-i Şerif’te kılınan iki rekât namaz buna denk olmaktadır. Bu da vakitten kazanmaktır. Az vakitte çok iş yapmaktır.
Camide Namaz Yaşatır: Camide kılınan bir namaz, evde kılınan aynı namaza göre yirmi yedi kat fazladır. Bu da kazançtır.
Evlerde Nafile Kılmak Yaşatır: Çünkü evde kılınan nafileler iki yönden daha değerlidir. Birincisi: Nafilenin evde kılındığındaki sevabı, camide kılındığındaki sevabından fazladır. İkincisi: Nafile namaz, evi mamur hale getirir. Ev, huzur kaynağı haline gelir. Bereketli bir evde yaşanan hayat farklıdır.
Kuşluk Namazı Yaşatır: Bu namaz, vücudumuzdaki mafsallar için verilmiş büyük bir sadakadır. Her bir mafsal için her gün sadaka vermenin yerini doldurmaktadır. Bunun sonucu da kaza belaya karşı sadakası verilmiş bir vücut sahibi olmaktır.
Şevval Orucu Yaşatır: Çünkü Şevval orucu, Ramazan ayından sonra altı gün tutulduğunda bütün yılı oruçlu geçirmek gibi bir sevaba vesile olmaktadır.
Kadir Gecesi Yaşatır: ‘Kadir Gecesi’ 12 saatlik bir zaman diliminin adıdır. Ancak bu gece bir ayın içinde gizlidir. Ramazan ayının herhangi bir gecesinin ‘Kadir Gecesi’ olma ihtimali bulunduğuna göre, her gecesinin aynı heyecan ve umutla ihya edilmesi gerekir.
Cihad Yaşatır: Canla, malla, dille, kalemle yapılan cihad, bilhassa şehadetle sonuçlandığında ömürdür.
Kur’an Okumak Yaşatır: Bir tek ayeti defalarca okumak bile hayattır.
Vakıf İnsan Olmak Yaşatır: Mü’min kardeşlerine, insanlığa hizmet eden, darda olanın darlığına çare olan, hastanın yarasına merhem olan, yetimin gözyaşını silen yaşar.
Bedenini vakfeden yaşar. Evini vakfeden yaşar. Kitabını vakfeden yaşar. Çocuklarını vakfeden yaşar. İlmini vakfeden, ilim yayan yaşar. Allah’a davet eden yaşar. Vakıf hayattır.
Sadakayı Cariye Yaşatır: Ölümden sonra da devam eden, günü birlik olmayan sadakalar, akar sadakalardır. O sadaka devam ettikçe sahibinin defterleri kapanmaz. Sadaka, sahibinin ömrüne ömür katar.
Salih Çocuk Yaşatır: Allah’tan korkarak yaşayan, haram yemeyen, ibadet ihmal etmeyen bir çocuğu doğuran; o çocuktan, o çocuğun o şekilde doğurup büyüttüklerinden sevap hasıl oldukça kazanır, yaşar. Resûlullah (s.a.v) buyurdular ki: “Allah Teâlâ bir kulu cennette yüksek makamlara çıkarır. Kul: ‘Bunlar nasıl benim oldu ya Rabbi?’ diye hayret eder. Allah Teâlâ buyurur ki: ‘Senin çocuğunun, senin arkandan istiğfar etmesi ile.’”
Aldanmamak için
Kural Bir: Saniyelerle hesaplanan vaktinin kıymetini bilmeyen, zamanı heder eden için bir vaat yoktur. Allah Teâlâ’nın zamana yemin ettiğini bilerek yaşamak gerekir.
Kural İki: Kul hakkı gibi, biriktirdiğini tüketen hatalara önem vermek gerekir.
Kural Üç: Elemlerden, acılardan bıkıp ölümü temenni etmek caiz değildir.
Peygamberimiz buyurdular ki: ‘Sizden biriniz ölümü temenni etmesin. Vaktinden önce gelmesi için dua etmesin. Çünkü ölenin defterleri kapanır. Hâlbuki mü’mine ömrü sadece hayır artırır.’
Kural Dört: Nasıl toprağın bitki vermesi bazı kurallar dahilindedir ve o kuralları uygulayan verim alır veya uygulamayan alamazsa, ölüm de bazı kurallara bağlıdır. Ölmemek için gereken kurallara uymak, yaşamak için gerekenleri yapmak kulun görevidir.
Sahabeden biri Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme: ‘Madem ki kader var, neden tedavi oluyoruz?’ şeklinde bir soru sorduğunda ona şu cevabı vermişti:‘Tedavi de Allah’ın kaderindendir.’ (Edep ve Amel kitabından Nureddin YILDIZ Tahlil Yayınları)
Saniyelerle hesaplanan vaktinin kıymetini bilmeyen, zamanı heder eden için bir vaat yoktur. Allah Teâlâ’nın zamana yemin ettiğini bilerek yaşamak gerekir. Kul hakkı gibi, biriktirdiğini tüketen hatalara önem vermek gerekir. Elemlerden, acılardan bıkıp ölümü temenni etmek caiz değildir.
Peygamberimizin Hayatından
Eğitimi, öğretimi, sabrı, insan kazanmayı
konuşmayı öğreten bir Peygamber
Enez bin Malik (r.a) anlatıyor: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber mescitte oturuyorduk. Bir bedevi geldi. Mescide işemeye başladı. Ashab adamın üstüne yürümek istediler, onu azarladılar. Peygamber aleyhisselam: ‘Adama dokunmayın, bırakın onu.’ dedi. Adamı bıraktılar. O da işini bitirdi. Sonra onu çağırdı ve şöyle buyurdu: ‘Bu mescitler, böyle pis işler için uygun değildir. Buralar Allah’ı zikir, namaz ve Kur’an okumak içindir.’
Sonra da oradakilere, adamın işediği yere bir kova su dökmelerini emretti.
Cevabını netleştirmenin zor olduğu bir soru var önümüzde: Burada kim eğitilmiş oldu? Bedevi mi, olayı izleyen ve bedeviyi cezalandırmaya yeltenen sahabiler mi? Elbette iki taraf da eğitilmiş oldu. Bir kişiye cami terbiyesi verildi. Diğerlerine de en kaba suçları işleyenlere bile nasıl bir eğitim uygulanması gerektiği, sabır, tatlı söz gösterilmiş oldu. Evlerinde halıyı kirleten çocuklarına en ağır hakaretleri yapabilen anneler, evleri kirlenecek diye misafir kabul etmeyenler, çoluk-çocuk eşyalara zarar verir diye çocuklu misafirden rahatsız olanlar, bu Peygamberî uygulamanın ışığında bir daha kendilerini hesaba çeksinler. İşlenen suçun ağırlığı, cezayı hak etmişliği tartışma götürmez bir gerçektir. Ama cezalandırıp kaybetmek yerine ikna edip kazanmak tercih edilmiştir. Mescitte ihtiyacını görecek düzeyde birinin seviyesinde bir cevap doğru değildir. Bu hadisle yola çıkarak Müslüman annelerin, meyve kiri bulunan elini evdeki mobilyaya değdirdiği için çocuğuna terörist muamelesi yaparak ne kadar nezaket sınırlarını, nebevî hassasiyeti aştıklarını düşünmelerinde fayda vardır. Bizim önümüzde Peygamberimiz, bizim için ölçüdür, sünneti bizim hayat tarzımızdır. Sünnet de sadece çocuğun organı üzerinde icra edilen bir ameliyenin adı değildir. Böyle bir davranış da sünnettir. Peygamberimizin bu uygulamasını hiç unutmayıp kendimize dersler çıkaralım.
Allah
Rasulü’nden
“Bu din, gece ve gündüzün ulaştığı her yere ulaşacaktır. Kıl çadırdan veya yün çadırdan yapılmış olsa bile her eve Allah bu dini sokacaktır. Onurlu veya onursuz; İslam’ın onuru ile onurlanarak veya küfrün zilleti ile zelil olarak...” (Müsned)
Günün Sözü
“Dünün hayalleri bugünün gerçekleridir. Bugünün hayalleri ise, geleceğin hakikatleridir.”
Hasan el BENNA
Vahyin Dilinden
“Onlar Allah’ın nurunu ağızları ile söndürmek istiyorlar. Oysa Allah, kâfirlerin hoşuna gitmese de, nurunu kesinlikle tamama erdirmekte kararlıdır.” (9 Tevbe 32)
Bilgi Notları
Çok önemli!
Bir mü’mini dinden çıkmış, mürted olarak ilan etme hakkı, din adına hüküm verme yetkisine haiz kadıların, kurulların yetkisi dâhilindedir. Mü’minler, birbirlerini kâfir, dinden sapmış gibi görme hastalığına yakalanmamalıdırlar.
Hata ile hıyaneti, cehaletle kastı, bilmeden başkasını taklit etmekle bilinçli bir izlemeyi ayırmak zorundayız. Biz Allah’ın dininden ne kadar insanı kovduğumuzla övünemeyiz. Ne kadar insanı topladığımızla övünebiliriz.
Kendisi artık Müslüman olmadığını ilan etmedikçe veya açık seçik ayetleri, hadisleri, ahkâmı inkâr etmedikçe bir Müslüman hakkında dinden çıkarma kararı verme hakkımız yoktur. Çünkü riddet, dünyada da ahirette de cezası ağır bir suçtur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.