Her şeyin sınırı vardır ama münafıklığın yoktur
Bir milletin tarihinin ve milleti millet yapan değer yargılarının; silip, süpürüp, çöpe atılması, dünya üzerinde sadece bu topraklarda görülmüştür. Bir örneği yoktur.
“Geçmişine sahip çıkmayanların geleceğini, o geçmişi karartanlar belirler.” Türkiye’nin seksen yıldır yaşadığı kargaşa ve kaos, bu karartmanın sonucudur.
Geçmişimizden kopardılar, kültürümüzden uzaklaştırdılar, toplumu bir arada tutan dini ve milli değer yargılarımızı harman gibi savurdular.
Bu savrulmaların sonunda; anlık zevkleri uğruna hiçbir canilikten kaçınmayan, “devlet, millet, bayrak, vatan, din” gibi hiçbir kutsalı olmayan ve fosseptik çukuru doldurmaktan başka işe yaramayan nesiller türedi.
*
Şimdi Cennet mekân II. Abdülhamid Han ile ilgili olarak kısa kısa bazı noktaları paylaşmak istiyorum.
İşte o zaman her şeyin ölçüsünün olduğu ama münafıklığın ölçüsünün olmadığı anlaşılacaktır.
II. Abdülhamid Han’a Yahudiler başta olmak üzere İslam’a karşı kin ve öfke besleyen ihanet çetelerinin esas düşmanlığı, Abdülhamid’in Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e olan sevgi ve bağlılığıdır. Tahttan indirilmesinin başlıca sebebi bu bağlılıktır.
Tahttan indirilme kararı kendisine tebliğ edildiğinde, memleket için 33 yıl geceli gündüzlü çalıştığını, en çok da emeklerinin düşmanlarca görüldüğünü ama dostlarca görülmediğine üzüldüğünü belirterek şöyle der:
-“Benden sonra bu devleti 10 yıl idare etsinler, 100 yıl idare etmiş sayacağım.”
Bu sözün üzerinden (27 Nisan 1909) 9,5 yıl geçmişti ki, Osmanlı Devleti’ni bitirdiler.
*
Kızlarından birinin teşhis edilemeyen hastalıktan vefat etmesi üzerine tamamıyla çocuklara özel Hamidiye Etfal Hastanesini yaptırmış ve hastaneye bu isim verilmişti.
31 Mart hadisesinden sonra İT’çiler; “Abdülhamid’i hatırlatmasın” diye hastanenin adını “Osmanlı Etfal” diye değiştirmişlerdir.
Milletimizin istiklal mücadelesinden yorgun çıktığı, ülkemizin açlığın ve sefaletin girdabında boğulduğu bir sırada, hiç başka işleri yokmuş gibi hastanenin adını; “Şişli Etfal Hastanesi” olarak tekrar değiştirmişlerdir.
Şimdi ise hükümet tarafından ilk ismi geri verildi. “Hamidiye Etfal” oldu.
*
Cennet mekân II. Abdülhamid, İstanbul’un pek çok yerine Hamidiye çeşmeleri yaptırmış ve Hamidiye suları işletmesini kurmuştur.
Aynı Abdülhamid, memleketin en zor zamanında bile içinde; “cami, havra ve kilise” bulunan Darülaceze’yi yaptırmış ve hizmete açmıştır.
Milli Şef döneminden itibaren bu Darülaceze’ye Hamidiye sularından bir damla su sokulmamıştır. Sebebi yine Abdülhamid düşmanlığı. “Su Abdülhamid’i çağrıştırmasın”
Sadece bu kadar mı elbet hayır! Darülaceze’de Abdülhamid’i hatırlatacak ne varsa hepsini yok etmişler. Ne zamana kadar? Bu iktidara kadar.
Şimdi Darülaceze’de Hamidiye suları içiliyor ve Abdülhamid’le ilgili neler sökülüp atılmışsa, yerine getiriliyor.
Görüldüğü gibi malum kesimler nelerle uğraşmışlar. Bu ne kindir yahu?
Derler ki; “Riyakârlık ve ikiyüzlülük kâfirlikten beterdir.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.