Mehtap Yılmaz

Mehtap Yılmaz

Cüneyt Arcayürek! Bu ne dedikoducu dede?

Cüneyt Arcayürek! Bu ne dedikoducu dede?

Cüneyt Arcayürek’in bulanık gri bakışları oldum olası ürkütmüştür beni. Hele konuşurken gözlerini kıstığı vakit, torbalı gözleri sütlaç buruşuğu suratında kaybolunca! Geçen yıllar onu yaşından çok daha fazla eskitmiş belli ki… Yanaklarından sarkan deriler, adeta yüzünden akıp yere düşecek gibi…

Bir korku filmi yapsam, kesinlikle teklif götüreceğim on kişiden biri… Jonathan Demme keşfetseydi, kalıbımı basarım Kuzuların Sessizliği’nde Anthony Hopkins yerine Cüneyt Arcayürek’i tercih ederdi.
Yahu Gül gibi Hayrunnisa Hanım’a, Emine Erdoğan’a laf çakacak adamda en azından bakılacak bir surat olmaz mı yani? Tıssss diye ekmek yediği kaba zehir akıtacak kadar irtifa kaybeden bu adama “yahu bu sözleri sarf etmeden önce bir aynaya bak” demezler mi?  
Çoktan derdim de yaşına bakıp, ölür de bana dert olur diye hiç yazmadım. Ama madem dilinin çivisi çıkmış! Yerine çakmanın vakti!
Medyadaki raf ömrünü tamamlamış! Üstelik yüzüne bakılırsa, saklama koşullarına asla uyulmadığı anlaşılan Cüneyt dede! Emine Erdoğan ve Hayrunnisa Gül gibi çocuğun yaşında olan iki kadına çemkirecek yaşta mısın?
Sosyo kültür noktasında ciddi anlamda arıza yaptığın açık! O davetten dedikodu malzemesi devşirmeyi, yaşına nasıl yakıştırdın? Belli ki annenle altın günlerinde fazla dolaşmışsın! 
Lakin utan! Bir ayağın çukurda! Gittiğin yerdeki çocuğun yaşındaki  hanımlara  düzeysizce bakma yaşını çoktan geçmişsin… Hem Cumhurbaşkanı’ndan, hem de Başbakan’dan başlamak üzere, kıskançlıktan nasıl musallat olacağını şaşırdığın o iki hanımdan özür dilemelisin!

 “ATIN ÖLÜMÜ İTİN BAYRAMIDIR”

 “Başbakan ölecek” diyorlar… Eh doğruya doğru, ölümsüz değil ya tabii ki ölecek. Hepimiz vaktimiz tamam olunca öleceğiz de size ne oluyor? Öz güveniniz bu kadar mı eridi? Seçimlerde sandığa gitmekten bu kadar mı korkuyorsunuz?  
Seçimler yaklaştı. Başbakan delikanlı gibi ayakta ama siz, öforik öforik ölsün diye bekleşiyorsunuz. Azrail olsam, siz hayattayken inadına Erdoğan’ın canını almam!
Dıııt… Dıııt… Dıııt…    

Barkodlarını okutup okutup, çöp kutusuna atıyorum. Çünkü aklını kiraya vermiş insanlardan pek haz etmiyorum. Yahu merkezi sistem bir akılla yönetilen bedenlerin androidlerden ne farkı var ki? Mesela say ki ana sistem çöktü veya virüs bulaştı, ne olacak? Tabii ki akılsız kafaların tamamı hurdaya çıkacak. Peki, sonra? Eh artık kaldır at…
Bir kere eğer Allah bireysel akıl istemeseydi, yaratmazdı. O halde akıl var iken, a mutlak bir akla hipnotik bir itaatle teslim olmak, yaradılış hakikatine de aykırı ve ayrıca hastalıklı… 

Bazen diyorum ki karışmayayım. Etkinsizleştirseler de sonuçta kendi akılları. Besleme olmak varsa istidatlarında ben ne yapayım? Kendi kolaycılıkları…
 Bazen de şiirdeki gibi hissediyorum “Sussan olmuyor/susmasan olmaz/dil dursa hakim Bey/tende can durmaz/Yazsan olmuyor/yazmasan olmaz/kaleme tedbir koma dik durmaz”

 E-posta adresim, barkotlu beslemelerin taarruzu altında.  Yazık, nasıl mutlular, nasıl tatmin olmuşlar anlatamam. Yazı günüm değişti ya, kendi kendilerine gelin güveyi olmuşlar! Yazık, organik denyoların tamamı bayram yapmışlar. Ama kötü haber, işte hala buradayım!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehtap Yılmaz Arşivi