Türkiye Müslümanları, Uyanın ve Birleşin!..
Türkiye Müslümanları!.. Mısır'da olup bitenleri, faciaları, kıyımları, zulümleri, akan kanları, seller gibi akan gözyaşlarını, maddî ve mânevî yangınları görüyorsunuz.
Defalarca yazdım. Sonbaharda Türkiye’mizde de aynı oyunlar oynanacaktır.
Müslümanlara iki türlü zulüm yapılmaktadır.
Birincisi: Harbî ve zalim dış kafirlerin zulümleri, kıtalleri, kıyımları, yangınları.
İkincisi: Müslümanların bizzat kendilerine yaptıkları zulümler, büyük kötülükler.
Birinci zulümlerin az çok farkındayız ama ikinci tür zulümleri göremiyoruz.
Müslümanların kendilerine yaptıkları zulümler saymakla bitmez ama bunların belli başlılarını sıralamak istiyorum.
Bütün Ehl-i Sünnet Müslümanlarının birleşerek tek bir Ümmet olmamaları.
Ehliyetli, liyakatli, dirayetli, kiyasetli, şecaatli, müeyyed min indillah bir İmam-ı Kebire, bir Emîre biat ve itaat etmemeleri.
Ehl-i Sünnet Müslümanlarının birbirlerini sevmemeleri, desteklememeleri.
Müslümanların, Kur’anın kesin yasağına rağmen gayr-i müslimleri sevmeleri, dost ve veli edinmeleri.
İtikad konusunda korkunç sapıklıkların, sapmaların, bid’atlerin zuhur eylemiş olması. Bilenlerin bu konuda Müslüman halkı ve gençliği uyarmaması.
Beş vakit namazın büyük ölçüde yitirilmiş, terk edilmiş olması.
Müslüman halkın büyük bir kısmının şehvetlerine, nefs-i emmarelerine, hevalarına tâbi olması.
Zekatın ya hiç verilmemesi, yahut Kur’ana, Sünnete, Şeriata, fıkha uygun olarak verilmemesi, zekat eşkıyasına kaptırılması.
Riba ve zinanın korkunç şekilde artması.
İsrafın ve lüks tutkusunun çılgınlık ve azgınlık halini alması. Günde altı milyon aziz ekmeğin çöpe atılması…
Feminizmin Ehl-i sünnet Müslümanlığına karşı topyekun bir savaş başlatmış olması ve Müslümanların bu konuda savunma yapmaması.
Halkın ilmihalini bilmemesi.
Korkunç ve manen öldürücü bir dünyevileşme tufanı içinde boğulmamız.
Emanetlerin ehline verilmemesi.
Emr-i mâruf ve nehy-i münker yapılmaması.
Sevgili Türkiye Müslümanları!.. Ellerinizden ayaklarınızdan öperim ama sizlere çok acı sözler söylemekle vazifeliyim.
Biz bu kafada gidersek, Mısır Müslümanlarından daha kötü duruma düşebiliriz.
Mısırda yaşanan facialar bizi uyandırmazsa sonumuz çok kötü olabilir.
Kendimize zulm etmekten vaz geçelim.
Birleşelim, tek bir Ümmet olalım.
Ömer ibn Abdülaziz, Nureddin Zengi, Salahaddin Eyyubî, Şeyh Şamil gibi bir İmama biat ve itaat edelim.
Birtakım ruhbanları erbab haline getirmek putperestliğinden tevbe edelim.
Korkunç boyutlara ulaşmış din sömürüsünü engellemeye çalışalım.
Ümmet olmak rahmanîdir, bin parçalı İslam Protestanlığı mozaiği şeytanîdir.
Mısırdaki faciaları mitinglerle, nümayişlerle, bağırıp çağırmakla, protesto etmekle iş bitmez.
Birleşmezsek sonumuz beter olur.
Kur’an sadece okunmak için gönderilmemiştir. Kur’anın emirlerini, yasaklarını, öğütlerini tutalım, hayata uygulayalım.
Peygamber Efendimizin Sünnetine yapışalım.
Bizim için tek kurtuluş yolu Şeriat yoludur, bu yola girelim.
Her türlü ırkçılığı, hizipçiliği, tefrikayı, fırkacılığı, nifak ve şikakı, fitne ve fesadı, isyan ve tuğyanı terk edelim.
Hür ve mukim erkekler farz namazları gerçek imamların arında kılsınlar.
Dilimizle Kur’an, İslam, Sünnet diyoruz ama kutsal emirleri, yasakları, öğütleri tutmuyoruz.
Türkiye’nin Mısırlaştırılmasına az kaldı ama biz hâlâ koyu bir gaflet içindeyiz.
Cılız ve kısık sesimle feryad ediyorum: Müslümanlar toparlanın… Müslümanlar
uyanın… Müslümanlar, tek bir Ümmet olun… Müslümanlar, parçalanmışlığı ve çekişmeyi bırakın… Müslümanlar, zamanın İmamına biat ve itaat edin… Müslümanlar sahih itikad, güzel ahlak, namaz ve ittihad ile Allahtan yardım isteyin…
(İkinci sayfa)
Kadınlar Camii Basmış
Bodrumda bir camide ikindi ezanı okunurken bir grup kızgın çağdaş kadın camiye gelmiş, hoparlörleri çok yüksek açtığı için imama verip veriştirmiş. İmam karakola gidip şikayetçi olmuş, sonunda şikayetini geri almış, mesele kapanmış.
Haberle ilgili okuyucu mesajlarına baktım, ikiye ayrılıyordu. Bir kısmı ezan edebiyatı yapıyor, ezanlar susmaz, bayraklar inmez diyordu. Bir kısmı ise, ezandan değil, hoparlörlerin çok yüksek sesle bağırdığından şikayet ediyordu ve kadınları haklı buluyordu.
Bir Müslüman kesinlikle ezandan şikayetçi olmaz.
Lakin hoparlörlerden şikayet edebilir.
Hoparlörden şikayet etmek, ezandan şikayet etmek manasına gelmez.
Bendeniz namaz kılan bir Müslüman olarak hoparlörlerin sonuna kadar açılarak ezan okunmasından yıllardan beri çok şikayetçiyim.
Evet açık konuşuyorum: Ezandan asla şikayetçi değilim, ezan kutsaldır, şikayetçi olmam düşünülemez ama şu sonuna kadar açılan, avaz avaz haykırtılan hoparlörlerden şikayetçiyim.
Cami ve minare hoparlörleri fetiş haline getirilmiştir.
Hiçbir imamın, müezzinin, müftünün, cami derneği mensubunun hoparlörleri 65, bilemediniz 70 veya 80 desibel şiddetinden yükseğe ayarlayarak ezan oku(t)maya hakkı yoktur.
Dünyanın en güzel sesli ve usûl bilen müezzini, aşırı yüksek sesli hoparlörle ezan okunursa ezan bozulur.
Hoparlörlerden şikayet eden vatandaşlara siz ezan düşmanısınız demek yanlıştır, adaletsizliktir.
Bodrumdaki öfkeli çadaş kadınların camiye gelip imam efendiyle tartışmaları ve ona hakaret etmeleri de yanlıştır.
Diyanete, müftülüğe, kaymakamlığa, belediyeye, kamuoyuna şikayet etmeleri gerekirdi.
Şikayet dilekçelerine de, biz ezandan değil, sonuna kadar delicesine açılan çılgın hoparlörlerden şikayetçiyiz diye yazmaları gerekirdi.
Bendeniz şimdiye kadar çok yazdım, hoparlörler sonuna kadar açılmasın dedim ama kimse ilgilenmedi.
Sabah namazlarında camiler boş, lakin hoparlörler sonuna kadar açılarak ezan okunuyor.
Bu memlekette öyle ezanlar okunmalı ki, sabahları namaz kılmayanlar bile onları dinlemek için uyanmalı.
Sesi müsait değil, ezanla ilgili musiki, usûl, eda kültürü yok, alıyor eline mikrofonu bağırıyor
avaz avaz…
Sesi müsait olmayanların mikrofonla hoparlörle ezan okumaları yanlıştır.
Tekrar ediyorum: Sabah ezanı 65 desibel, diğer ezanlar en fazla 80 desibel şiddetinde okunabilir.
Ezanları 125, hattâ bazen 150 desibel şiddetinde okuyanlar hoparlör fetişistidir.
İyi okunan ezanlar gayr-i Müslimleri bile celb eder.
Sabah ezanı okunurken çocuk uyanmalı tebessüm etmeli, hasta uyanmalı kendini daha iyi hissetmelidir.
Ezan duyan turistler, şu Müslümanların dinleri ne güzel, ibadete davetleri ne hoş demeli, heyecan ve zevk içinde dinlemeli.
Sultanahmed camiinin minarelerinde 32 adet hoparlör var. Bunların sayısı 12’ye indirilmeli ve ses şiddeti 80’i geçmemelidir.
Sultanahmetteki Firuzağa camiiinin minaresinde sekiz hoparlör var…
Diyanet İşleri Başkanlığı, Teknik Üniversitesi akustik uzmanları ile işbirliği yaparak kaç desibel ezan okunması gerektiğini ayarlamalıdır.
Ya Rabbi ne günlere kaldık, çözümü gayet kolay ve basit olan cami ve minare hoparlörleri meselesini bile çözemiyoruz.