Okul ve kantin: Karmakarışıklık
Yaşasın okullar açıldııı!!!
Mini minnacık birler, sınıfları doldurdu.
Gerçek eğitime başlayana kadar “daha dün annemizin kollarındayken…” şarkısını öğrenecekler.
Evladını ilk kez okula verenler içinde yepyeni bir dönüm noktası…
Milli Eğitim’de ise “şu okullar olmasa ne kadar iyi yönetirdim” sözlerinin bir kez daha hatırlandığı gün olsa gerek, bu gün.
Yazın durağanlaşan yaşam, eğitimin başlamasıyla canlanıyor. Şehirlerin baharı yani…
Eğitim başlar da kantinler açılmaz mı?
El kadar çocuklar, okula başlayınca alış veriş ile de tanışıyorlar.
Harçlığın her türlüsü kantinden yiyecek, içecek vs. dönüştürülüyor.
İşte tam burada gıda güvenliği öne çıkıyor. Üretiminden satışa kadar her aşama önemli.
Selçuk Üniversitesi Çumra Meslek Yüksekokulu’nun Avrupa Birliği Bakanlığı Leonardo Da Vinci Programı Yenilik Transferi Projesi kapsamında yaptığı “Restoran ve Okul Kantinlerinde Gıda Güvenliği Farkındalığı” (Safe-Rest) araştırması bize ilginç bilgiler veriyor.
5 ilde 268 kantin işletmesinde 617 kişiyle yapılan görüşmelerin sonunda ortaya çıkan sonuca göre; işletmelerin yüzde 75'inin gıda güvenliği ve hijyeni hakkında hiçbir bilgisi yok, okul kantinlerinin yüzde 73'ü de gıda güvenliği ve hijyenden yoksun…
Derdim, kantinleri tefe koymak, hedef göstermek değil kesinlikle.
Türkiye’de gıda işletmelerinin sayısı yarım milyon civarında. Peki denetim?
İşte hedefe koyulacak konu bu.
5176 sayılı Kanuna göre; bütün gıda işletmeleri sorumlu yönetici bulundurmak zorundaydı. Ancak… Çıkarılan 5996 sayılı Kanunla bu zorunluluk, 30 beygir gücü ve üstü işletmelere getirildi. Yani, hayatımızın içindeki küçük işletmeler, kısaca “ocu-bucu”lar denetim dışı kaldı.
“Burası Türkiye” dediğinizi duydum.
Peki, “bu ülkede gıda mühendisleri ne yapar?” diye sorsam.
“Bana her şeyi deyin ama katiyen denetim” demeyin.
500 bin gıda işletmesine karşılık 5 bin 35 denetçi var. Bunun sadece 937’si gıda mühendisi.
Adı; Gıda Tarım ve Hayvancılık olan Bakanlığımızda çalışan denetçilerin hem toplam sayı olarak az olması hem de içlerinde gıda mühendislerinin azınlıkta kalması enteresan.
Pratisyen hekimlerin kısacık kursla aile hekimi olması, düz liselerin tabelalarının değiştirilerek “Anadolu Lisesi” yapılması gibi, birileri gıda mühendisliğine mi dönüştürülüyor?
“Üç çocuk yapın” diyen bir Başbakan’ın “Üç yetmez, beş olmalı” diyen SGK Başkanı’nın olduğu bir yönetimde, “geleceğimizin teminatı olan çocuklarımız” diye başlayan nutukların atıldığı bir ülkede, gıda da eğitim de karmakarışık.
Bu karışıklık kime, neye hizmet ediyor? Çeyrek asır sonraki etkileri ne olacak?
Var mı bir bilen?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.