Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Ahmet Atakan’ın ölümü Esad’la ne kadar bağlantılı?

Ahmet Atakan’ın ölümü Esad’la ne kadar bağlantılı?

Acaba ne yazsam?.. Suriye’yi mi yazsam, Hatay’daki olayları ve dolayısıyla Ahmet Atakan adlı “Alevi genci”nin ölümünü mü, yoksa “CHP’yi kimin yönettiği” konusunu mu?..

Malûm, Suriye’de işler; “tam da Esad’ın istediği şekilde” ilerliyor... Neymiş; Esad “kimyasal silah”ları üçüncü bir ülkeye verecek, Amerika da “operasyondan vazgeçecek”miş!.. “Miş” değil, vazgeçti bile!..
Yenişafak’tan İbrahim Karagül, önceki günkü yazısında bu “saçmalığa” işaret ediyor ve diyordu ki;
“Elindeki silahları bana ver, sana saldırmayacağım” gibi, saçma sapan bir açıklama olur mu?
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin; “Esad’ın bir hafta içinde tüm kimyasal silahlarını uluslararası topluma teslim ederek bir müdahaleyi önleyebileceğine” yönelik sözleri, Suriye meselesinin vahametini bilenler için gerçekten tuhaf bir açıklama.
Şam yönetimi, kimyasal silahlarını “Tartus’taki Rus üssü”ne teslim edecek, erken seçim için karar alınacak vs.
Böyle bir savaşın içinde yer alan böyle bir yönetimin, elindeki kimyasal silahları teslim edeceğine nasıl güvenilebilir?
Elinde ne kadar kimyasal silah olduğunu söyleyeceğine nasıl inanılabilir?
Rusya-Şam ittifakı varken “Tartus’taki üsse teslim ettik” açıklaması ne kadar inandırıcı olabilir?
Bir Dışişleri Bakanı, böyle kanlı bir imha hareketini yürüten rejimin bunu yapacağına inanarak, bu tuhaf açıklama ile işi nasıl hafife aldığını ortaya sermiyor mu?
Mesele Suriye halkı mı yoksa İsrail’i rahatsız edebilecek silahlar mı?
ABD yönetiminin müdahale amacı Suriye’deki acı tablo mu yoksa El Kaide tehdidi ve İsrail’in güvenliği mi?”
(...)
“Tabi böyle bir ortamda herkes kendi hesabını yapıyor. Rusya ne kadar Akdeniz’de kalmak için müdahale ediyorsa, İran ne kadar Lübnan’a kadar uzanan kuşak üzerinde denetimini kaybetmek istemiyorsa ABD de o kadar İsrail’in güvenliğini hesaplıyor.”
Aslına bakarsanız, İbrahim Karagül’ün de yazdığı gibi; Rusya’nın önerdiği bu çözüm metodu, “Amerika’nın da canına minnet” bir çözüm yoludur!..

ÖLENLER MÜSLÜMAN OLUNCA!

Zaten “dostlar alışverişte görsün” kabilinden bir operasyon plânlayan ama buna bile “isteksiz” olan ABD, Rusya’nın önerisine “can simidi” gibi sarıldı ve “büyük bir dert”(!)ten kurtuldu!..
Şu anda Esad rahat!..
Amerika rahat!..
Rusya rahat, İran rahat!..
Rahat olmayan, bir tek “Suriye halkı”dır ki, onlar da kimsenin umurunda değil!..
Nasıl olsa;
Ölenler “Sünni Müslümanlar”dır!..
“100 bini aşkın Sünni Müslüman”ın ölmüş olması, ne ABD için önemlidir, ne de Esad için!.. 
Ne Rusya için önemlidir, ne de İran için!..
“100 bini aşkın” değil, “1 milyonu aşkın Sünni Müslüman” da ölse, Esad, Suriye’nin başında kalmaya devam eder!.. Çünkü Esad, “İsrail için bir güvence”dir!..
Evet, evet;
“Esad, Suriye’nin başında kalmalı”dır ki, “İsrail’in güvenliği” garantide olsun!..
ABD ve Batı dünyası gayet iyi biliyor ki, Esad gider de, “demokratik bir ortam” sağlanırsa, Suriye’nin başına “Yeni bir Mursi” gelir... Bu da; “varlıkları İsrail’in varlığına armağan olan ABD ve Batı”nın işine gelmez!..
Zaten Mursi’den kurtulmak için “Sisi”yi zor buldular, Suriye için de bir Sisi aramaktansa, Esad devam etsin!..
Kaldı ki;
“Sünni Müslümanları katletme” konusunda Esad ile Sisi kıyas bile edilemez... “Katliam” konusunda Esad “usta” ise, Sisi, onun yanında “çömez” bile sayılmaz!..
Uzun lâfın kısası;
“Rusya’nın teklifi”nden sonra Amerika rahat nefes almıştır... Esad rahatlamıştır, Rusya, İran ve İsrail rahatlamıştır!..
Olan “Müslüman”a olacakmış,
Kimin umurunda?..

HATAY’DA ÖLEN ALEVİ GENÇ

Öyle anlaşılıyor ki;
Sadece “Sünni Müslümanlar”ın değil, “Alevi çocuklar”ın ölümü de kimsenin umurunda değil!..
Herhalde biliyorsunuz;
“Gezi eylemleri”nde hayatını kaybeden Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz ve Mehmet Ayvalıtaş adlı gençler birer “Alevi” idi... 
Önceki gün Hatay’da hayatını kaybeden Ahmet Atakan’ın da “Alevi” olması, akıllara şu soruları getiriyor:
“Alevileri kim kullanıyor?.. Alevi gençlerin eylem alanlarına sürülmesi ile Esad arasında bir bağlantı var mı?.. Birileri; bölgede bir Alevi-Sünni çatışması mı tezgâhlamaya çalışıyor?..”
Bence, Alevi gençlerin “nasıl öldükleri” değil de “ne için öldükleri” üzerinde durulmalıdır!..
Öyle ya;
Bu gençler “piknik”ten veya “kütüphane”den dönerken değil, “eylem esnasında” ölmüşlerdir!..
Meselâ Ahmet Atakan’ın ölümü...
Biliyorsunuz;
“Tivitır-cıvıtır dünyası”nda “Ahmet Atakan’ın ölümü”nden ziyade, onu “polisin öldürdüğü” iddiası dolaşıma sokulmuş ve böylece bir “Gezi şehidi”(!) daha çıkarılmaya çalışılmıştır!..
Oysa, herkes biliyor ki;
“Ahmet Atakan’ın ölümü ile “polis”in uzaktan-yakından ilgisi yoktur... 
Daha önceki bir eylemde polise “LPG tüpü, taş ve tuğla” atan grubun içinde yer aldığı tesbit edilen Ahmet Atakan, önceki gün de yine polise “güneş paneli” atmak isterken “çatıdan düşerek” ölmüştür!..
Artık “dengesini kaybederek” mi düştü, yoksa “birisi mi itti” orası meçhul!..
Kesin olan şu ki;
“Çatıdan düşerek öldü!”

AA’DAN GEÇEN 2 HABER

Hayır, “işkembe”den atmıyorum...
“Düşüş anı”nın görüntülerini yayınlayan HRT Akdeniz Televizyonu’nun Genel Koordinatörü Cemil Aktaş, dün AA’ya yaptığı açıklamada dedi ki;
“Bugüne kadar objektiflerimizi olaylara doğru yönlendirdik ve çektiğimiz görüntüleri tarafsız bir şekilde yayınladık.
Bu; hem yapmış olduğumuz işin bir gereği, hem de ahlaki bir sorumluluktur... Bizim arkadaşlarımız önceki gün böyle bir görüntü elde ettiler ve bu görüntüleri yayımladık... Bu görüntülerde sadece Ahmet arkadaşımızın düşmesi var. Ahmet orada itildi mi, bir darbe sonucu mu düştü, bir kurşun yarasıyla mı düştü? Biz onu bilemeyiz. O cumhuriyet savcılarının, güvenlik kuvvetlerinin işi. Bizim üzerimize düşen sorumluluk, çektiğimiz bu görüntüleri yayımlamaktı, onları saklama gibi bir durumda olmamızı kimse bekleyemez.”
Sadece Cemil Aktaş değil, Ahmet Atakan’ın ağabeyi Süleyman Atakan da, dedi ki;
“Kardeşimin ölümüyle ilgili çeşitli spekülasyonlar bulunuyor... Acımızın çok taze olması sebebiyle kardeşimin düşüş anına ilişkin görüntüleri çok fazla izleme fırsatı bulamadım...
Akrep aracının kardeşimin cesedinin yanından geçtikten sonra halkın onu görmesi, akrebin onu vurduğu izlenimini yaratmış olsa gerek. Herkesin oraya hücum edip, ‘akrep vurdu, polis vurdu’ şeklindeki söylemleri spekülasyona neden oldu... Kaos ve çok bilgi kirliliği var... Biz de net delillerle, bire bir görgü tanıkları ve kamera kayıtlarıyla bir şeylere ulaşmaya çalışıyoruz. Merak ettiğimiz, kardeşimin çivi gibi dümdüz bir şekilde aşağıya inmesi. Kardeşim atletik yapıda biriydi. Birileri yukarıda ona mı vurdu, yukarıda bir müdahaleye mi uğradı? Kardeşimin dengesini kaybedip düştüğüne inanmıyorum. Şu an araştırılıyor, ne oldu da düştü?” 
Lütfen dikkat;
Attıkları “tweet”lerle ortalığı ayağa kaldırıp “Akrep vurdu, polis vurdu” yaygarası koparanların ve elbette Ahmet Atakan’dan bir “Gezi Şehidi”(!) çıkarmak isteyenlerin maskeleri bir defa daha düştü ve “gerçek” ortaya çıktı;
“Polis vurmadı, çatıdan düştü!”
Kesin olan bu!..
Artık nasıl düştü, polisin üzerine atmak için “güneş paneli”ni sökmek isterken dengesini mi kaybetti, yoksa “birisi mi itti” orasını bilemiyoruz... 
Ama “düşerek öldüğü” kesin!..

NASIL DEĞİL, NE İÇİN?

Kesin olan bir şey daha var ki;
O da, maalesef “Gezi eylemleri”nden bu yana “Alevilerin kullanıldığı” meselesidir!..
Merak ediyorum;
“Çözüm süreci”nde meydana gelen “PKK boşluğu” birileri tarafından “Alevilerle” mi “doldurulmak” isteniyor?..
Bir “Türk-Kürt çatışması” çıkaramayanlar, bir “Sünni-Alevi çatışması” mı çıkarmak istiyor?
Değilse;
“Ağaçların sökülmesi”ni bahane edip eylem başlatanlar, çoğu “Alevi” olan “gencecik fidanlar”ın ölmesini izah etmelidir!..
Son bir soru:
“Alevilerin sahaya sürülmesi” ile “Suriye diktatörü Esad”ın doğrudan veya dolaylı bir bağlantısı var mıdır?..
Evet, “Alevi gençler” ölüyor...
Ama, “kimin için” ölüyorlar?..
Cevap bekleyen soru bu!..

 

Daha kaç Alevi gencin ölmesi gerekiyor?
Eğer hafızam beni yanıltmıyorsa; “Gezi provokasyonu”nda ölen ilk Alevi genç, Ethem Sarısülük’tü... “Ethemler ölmez” sloganıyla sokaklara dökülüp “Ethem’in ölmesini protesto” edenler, bu defa Ali İsmail Korkmaz’ın ölümüyle karşılaştılar.
Daha önce Ethem için gösteri yapanlar, bu defa Ali İsmail için gösteri yapmaya başlamışlardı ki, “sürüldükleri sahalar”dan Mehmet Ayvalıtaş’ın öldüğü haberi geldi...
“Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz ve Mehmet Ayvalıtaş’ın ölümünü protesto” ederlerken, önceki gün de Ahmet Atakan öldü!..
“Kim öldürdü, nasıl öldü” meselesi hiç önemli değil... “Alevi gençleri kullananlar” için önemli olan “Gezi Şehitleri”(!)nin artması!..
Merak ediyorum; her “protesto eylemi”nde bir arkadaşlarını kaybeden bu güruhun eyleme son vermesi için “daha kaç Gezi Şehidi”(!)nin olması gerekiyor?.. 
Yoksa, “kan” aktıkça daha da mı güçleniyorlar?.. Eğer öyleyse, bunlar “kandan besleniyor” demektir ki, malûm; “kan”dan “insan”lar değil, “vampir”ler beslenir!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi