Hastane Mahremiyeti
Kâinatın en değerli varlığı insandır. Onu değerli kılan özelliklerden biri de mahremiyet’tir.
Mahremiyet denince; insanın özeli, gizliliği, sadece kendine ait olan organları, vücudun mahrem yerleri akla gelir, buna kişiye özel değerler de diyebilirsiniz.
Avustralya’dan bir dostum, Türkiye’deki bir hastanede eşine revâ görülen muameleyi anlatınca, bu konuyu gündeme getirme ihtiyacı duydum.
Çünkü, insanın en doğal insani ve hukuki hakkı olan mahremiyeti koruma, ne yazık ki söz konusu muamelede ayaklar altına alınmış olmaktadır.
***
Tedavi için bakım odasına alınan hastamızın şuuru yerindedir. Yapılanları bilmekte, görmekte ama ağır hastalığı sebebiyle cevap verememekte, müdahale edememektedir.
Hastamızın eşi ve yakınları ise, bakım odasının dışındadırlar, çünkü hastaya refakatçi kabul edilmemektedir. Hastamızın bakım ve tedavisi tamamen hastane görevlilerince yürütülmektedir. Buraya kadar sorun yok! Çünkü, yapılanlar yakınlarınca görülmüyor, bilinmiyor.
Ne zaman ki, yapılanlara vakıf olunuyor, işte o zaman kıyamet kopuyor!
Yapılan muamele şudur: Hasta yatağında, ama çıplak vaziyette bırakılmıştır, üzerinde hiçbir şey yoktur. Hastanın mahrem yerleri herkesçe görülmekte, fakat görevliler hiçbir şey olmamış, çok normalmiş gibi davranmaktadırlar!
Buna şahit olan hasta yakını görevlilere bağırmaktan kendini alamaz ve duruma şiddetle tepki göstererek şöyle çıkışır:
“Yazıklar olsun size be!.. Ben Avustralya’daki hastanelerde bile böyle çirkin manzarayla karşılaşmadım. Onlar Hıristiyan oldukları halde mahremiyete dikkat ediyorlar, hele Müslüman hastalara daha da özen gösteriyorlar. Burası Müslüman memleketi ve sizler de Müslüman olduğunuz halde hastayı bu vaziyette bırakıyorsunuz! Allah’tan korkmuyorsanız, kuldan utanın!..”
Bu tepkiden sonra hemen harekete geçiyorlar ve hastanın üzerine bir çarşaf çekip, çıplak vücudunu örtüyorlar!
***
Bu tepkiyi küçük görmeyin ve “hastane ortamında mahremiyet mi olurmuş” falan da demeyin sakın! Elbette ameliyat ve tedavi ortamında doktor ve onunla birlikte olan sağlık ekibi için “mahremiyet” söz konusu değildir! Onlara dinen izin ve ruhsat var! Aksi halde görevlerini nasıl yapacaklar?
Fakat bunun dışındaki normal hallerde hastanın insan olduğu unutulmamalı, ona saygı duyulmalı, mahremiyet değerlerini korumaya dikkat edilmelidir. Bu hem insani bir haktır, hem de evrensel hukukun ve dünya sağlık teşkilatının kabul ettiği “hasta hakları”ndan biridir.
Bir kadın düşünün, hayatında bırakınız vücudunun en mahrem yerlerini, saçlarını dahi göstermekten sakınmış, eşinden başkasına boynunu gerdanını göstermemiş, kollarını ve bacaklarını açığa çıkarmamış… Böyle, iffet ve edep timsali bir kadının kendi rızası hilafına vücudunu ulu orta açıkta bırakıp herkesin gözü önüne bırakıvermek, ne çirkin bir davranış ve ne gayr-i insani bir muameledir?!
Avustralya’lı Türk ve Müslüman dostum, bu yaşadıklarını üzülerek anlattı ve “hocam dedi, vallahi kanıma dokundu. Biz böyle bir manzarayı yıllarca yaşadığımız gâvur memleketinde görmedik! Orada ameliyat dışında mahremiyete son derece dikkat ediyorlar. Bizimkiler hiç mi eğitim almıyor? Bu hastabakıcılara, hemşirelere, sağlık görevlilerine hiç mi haram helal öğretilmiyor?!..”
***
Sağlıkta yapılan sistem değişikliğiyle büyük reformlar yapıldı, kabul… Hastanelerin fiziki şartları çağdaş standartlara kavuşturuldu, tamam. Binalar, odalar modern hale getirildi bu da doğru!... Lakin, hâlâ hizmet zihniyetinde ve insana bakış açımızda eksikliklerimiz var.
İnsana değer veren anlayışın tümüyle hâkim olduğu bir Türkiye’yi, özlemle bekleyeceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.