Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Din değil ed-din, ilah değil Allah

Din değil ed-din, ilah değil Allah

İnsanlık ortak kelimenin etrafında dolanıyor. İnşaallah ortak kelimenin merkezine inmesi de fazla vakit almayacak. Allah insanlığı Adem’in çocukları olarak ümmeti icabet ve ümmeti davet olarak ortak kelimeye çağırıyor. Ortak kelime İslam’ın getirdiği en berrak Allah inancıdır. İslam hariç, dinler arasında yaratıcıyı ifade eden kelimeler yetersiz kalıyor. Elbette her dilde ve dinde Allah’ı ifade eden kelimeler var. Yezdan, Yehova veya Lord bunlardan bazılarıdır. Mesela lord kelimesi İslam literatüründe sadece seyyid manasına tekabül etmektedir ve bu yönüyle Allah’ın sıfatlarından birisidir. Allah’ın bütün sıfatlarına cami tek ifade ise Allah kelimesi yani lafza-i celaldir. Bundan dolayı bütün dinler Allah kavramını kullanmak istiyorlar. Bu eğilim, sadece kavram bazında değil aynı zamanda tanım bazında da bütün dinlerin hakikat zemininde İslam’a medyunu şükran (borçlu) olduklarını gösteriyor.

İslam orjinalliği ile tashih kaynağıdır. İslam insanlığın elindeki son mesaj olduğu gibi aynı zamanda tek orijinal dindir. Bundan dolayı mücerret din olmayıp İslam, ed-din yani hepsine cami ve onun ötesinde hepsini tashih eden bir yapıya haizdir. İlah ise tanrı anlamında Allah yerine kullanılsa da ‘alihe’ ile çoğul kipini kabul etmekte ve bu yönüyle şirke açık bir yönü olduğu gibi doğru istikamette kullanıldığında bile sadece sıfatları ifade edebilen kasır yani sınırlı bir tarafı vardır. Allah ise ferd-i ferid bir kavramdır ve çoğulu yoktur. Dolayısıyla İslam dinlerin tashihi olduğu gibi Allah da ilahların tashihidir. İnsanlık ise ancak bu iki kavram ışığında kurtulabilir. Bütün dünya Allah kavramı karşısında yetimdir ve ona ve tanımına muhtaçtırlar. Bu nedenden dolayı Kilise ricali (clergy) kurtarıcı kelimenin ve kavramın Allah olduğunu görüyorlar.


Nitekim, daha önce kaleme aldığım ‘İslamiyet Hıristiyanlığı da kurtaracak’ başlıklı yazımda konuya temas etmiştim. Bu alandaki gelişmeler nedeniyle yazdıklarımıza geri dönmek zorunda kaldık. Hatırlatmak gerekirse, yazdıklarımızdan bir kısmı şöyle idi: “Şimdilik üç temel meselede Hıristiyanların Müslümanlara benzemeye çalıştıkları gözleniyor. Bunlardan birisi, Katolik bir rahibin çağırdığı şekliyle, bütün dinlerin ‘tanrı’nın ortak tanımı olan Allah ifadesi ve kavramında birleşmeleri. Ortak olarak lâfza-i celâli kullanmaları. Çünkü yegâne orjinal ifade Allah kavramıdır. Ve diğer dillere çevirisi yoktur. Zatıyla vahid, sıfatlarıyla ehaddir. Dinler ortak Allah kelimesinde buluştukları gibi ortak tanımında da buluşurlarsa ilk defa ilk insandan itibaren insanlık aynı değerler etrafında birleşmiş olacaktır.

Hollanda’nın güneyindeki Breda piskoposluk bölgesinde görev yapan Roma Katolik Kilisesi rahibi Tiny Muskens bütün dinlerin inananlarına “Tanrı yerine Allah diyelim” çağrısında bulundu. Hollanda radyosunda belirtildiğine göre Rahip Tiny Muskens gerekçesini şöyle ifade etmiştir: “‘Tanrı’ kelimesi tam anlamıyla anlaşılması gerekeni yansıtmıyor, halbuki; Allah kelimesinin kullanımı farklı dinlerdeki inançların da kuvvetlenmesine vesile olacaktır.”

Malezya üzerinden mesele yeniden güncellendi. Malezya Roman Katolik Kilisesi tanrı kavramı yerine Allah kavramını kullanmayı tercih etmiş lakin Malezya hükümeti tabir caizse ‘patent hakkının’ Müslümanlara ait olduğunu söyleyerek buna mani olmaya kalkışmış ve mesele yargıya taşınmış. Meseleye nasıl yaklaşmalıyız? Derdimiz Kur’an-ı Kerim’in ifade ettiği gibi ortak kelime değil midir? Onların tanrı yerine Allah kavramını kullanmaları bu yolda mesafe almaları anlamına gelmez mi? İslam’a bakarak kendilerini tashih etmiyorlar mı? Yoksa bizim kavramlarımızı mı çalmak istiyorlar? Onların düzelmesinden mi yoksa bozulmaktan mı korkuyoruz? Allah kavramının büyük cazibesi var. Sadece Hıristiyanlar değil buna Yahudiler de muhtaç.

Yehova kavramının Allah kavramının yerine geçmesi ve onun yerini alması mümkün değil. Yehova Yahudilerin özel ilahıdır yani tanrısıdır. Allah gibi bir cami, ortak veya üst ve orijinal bir ifade ve kalıp değildir. Yahudi asıllı İngiliz Başbakanı Benjamin Disraeli, 1886 yılında başbakanlığa atandığında ağzından çıkan ilk kelime, tekbir yani Allahu Ekber nidası olmuştur. Disraeli tartışma veya oturumlardan sonra itiyat halinde hep tekbir getirir ve Allahu Ekber dermiş. Bunu son sıralarda Çakal Carlos’un itiyat haline getirdiğini görüyoruz. Mahkemelerden sonra hep tekbir getiriyor.

Suriye tartışmalarından ve demagogların laf anlamazlığından bıkıp usanan Senatör McCain de Allahu Ekber demek zorunda kalmıştır. Fox News spikeri McCain’e Suriyeli muhaliflerin helikopter ve uçak düşürürken tekbir getirmelerini ve Allahu Ekber demelerini hatırlatması üzerine neredeyse başında saçı olmayan McCain olmayan saçını başını yolmaya kalkışmış ve ‘Ne demelerini bekliyordunuz. Allah’a şükretmesinler mi?’ diye spikeri terslemiştir. Oysa ki Molla Haydar’ın müritlerinden birisi hezeyan halinde Suriyeli direnişçilerin helikopter düşürürken ‘ABD ekber’ dediklerini tasavvur ediyor! Fikrini ve zikrini ortaya koymuş. Halbuki, kendisi Büyük Petro ile Putin’i karıştırarak lisan-ı hal ve mealiyle ‘Putin Ekber’ diyor! Suriye’de devrimcilerin parolası Allahu Ekber’dir ve onları tağut yolundan ayıran, onun sancağı altında toplanmaları ve çarpışmalarıdır.

Allahu Ekber ifadesi, insanlığın ortak yaratıcısının ululanması, tekbiri ve İslam da ortak dinidir. Bütün insanlığı Allah’ın ipine yapışmaya davet ediyor ve İslamiyetin camiiyet ve kapsayıcılığını altında toplanmaya bekliyoruz. Kainat dolusu Allahu ekber. Allahu ekber. Allahu ekber…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi