Bilal Şahan

Bilal Şahan

Benim Paketten Mili Gaus çıktı

Benim Paketten Mili Gaus çıktı

Türkiye ne kadar da değişti…

Eskiden “paket” denilince ilk akla gelenin ne olduğunu hatırlayanınız var mı?

Mesleğe yeni başlamış ekonomi gazetecesine sorsanız büyük bir ihtimalle o da bilemeyecektir.

“Paket” denilence, vatandaş, “kemer sıkmayı, zamları, ekonomik istikrarı” anlardı. Bu gelenek Abdullah Öcalan’ın yakalanıp Türkiye’ye getirilmesine kadar devam etti.

Dönemin MİT Müsteşarı Şenkal  Atasagun’un, Öcalan’ın Türkiye’ye getirildiğini merhum Başbakan Bülent Ecevit’i gece saat 03’te arayıp da “Paket geldi Sayın Başbakanım” sözleriyle haberdar ettiğini öğrenmeseydik biz paketi hep ekonomiyle ilişkilendirip duracaktık.

Son birkaç yıldır  “paket” kelimesini duyunca, farklı şeyler düşünür hale geldik, zam, kemer sıkma aklımızın ucundan bile geçmiyor, bu yüzden hükümetimize teşekkür etmemiz lazım.

“Ekonomi tamam, çalışmaya devam” diyen iktidarın paketinden bu sefer  “demokrasi” çıktı. Yorumumu merak  edenler için sadece sadece  “ paket paket ‘yumurta’ sakın ha Anayasayı unutma” diyorum, o kadar.

Kim ne demiş merakımı gidermek için yarım yamalak izlediğim haberlerde dikkatimi MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin anadilde eğitimi eleştiren sözleri çekti: “Oysaki aynı Başbakan, 15 Ağustos 2013 günü, Türkmenistan dönüşünde uçakta anadil eğitimiyle ilgili sorulan bir soruya; 'Resmi okullar için de ve özel okullar için de böyle bir çalışma yok. Ne getirir, ne götürür kimse düşünmüyor. Biz AK Parti olarak ülkemizi bölecek konular üzerinde adım atmayız.' cevabını vermiştir. Başbakan Erdoğan ne olmuştur da, çok değil, 45 gün içinde çark etmiş ve yeni bir iki yüzlülük destanı yazmıştır…Türkiye 45 günde fikir değiştiren bir Başbakan tarafından yönetilmektedir ki,…”

Benim, “Başbakan kaç günde bir fikir değiştirir, neden değiştirmiştir” konularına girmeye hiç niyetim yok.

Birkaç hafta önce, iki lafın belini kırmak istediğim için televizyoncu bir dostumu aradım. Sağ olsun, misafirleri olmasına rağmen beni Çamlıca’nın eteklerindeki bir mekana davet etti.

Dostumun misafirlerinden biriyle en aşağı 6 yıl önce bir haber takibinde görmüştük. Laf lafı açtı, konu sağlığa gelince şimdilerde  “çevre dostu gazeteciği”  yapan “misafirimiz” Çamlıca’daki vericileri gösterip “burada oturup sağlıklı kalmak zor” deyiverdi ve  bir yıl önce yaptığı haberin detaylarını anlattı.

Gazeteci Gürhan Savgı, “Dalga Dalga Ölüyoruz” başlıklı haberi sonrasında Başbakan’ının Çamlıca Kısıklı’daki evininin önünde de ölçüm yapmış. Savgı,      “sınır değer 2 mili gaus (mG), Erdoğan’ın evinin önündeki değer ise 40 mG çıktı” diyor.  Merak bu ya  “bir de Ankara Keçiören’deki evininin önündeki değere bakalım diye” kalkıp ta oralara gitmişler. Keçiören’de ölçülen değer, Kısıklıya göre düşük, sınır değere göre ise oldukça yüksek,28 mG çıkmış.

Ankara-İstanbul arasındaki 12 mG fark Çamlıca’daki vericilerden kaynaklansa da üst sınır değer 2 mG ise ölçümdeki fark neden?

Yiğit Bulut, bu işe “ne der?” bilemem ama Amerikan New York Times gazetesi, 16 Eylül'de ABD'nin Başkenti Washington'da bir donanma üssünü basarak 12 kişinin ölümüne neden olan eski asker Aaron Alexis’in notlarına dayanarak ortaya attığı iddia önemli. Eski asker Alexis,  'Son üç aydır, düşük ölçekli elektromanyetik saldırı altındayım. Doğrusunu söylemek gerekirse, beni saldırganlaştıran da bu' diyor.”

“Başbakan’ı koruyanlar bu konuyu da düşünmüştür herhalde” demekten öte yorum yapamıyorum.

Benim “paketten” de “mili gaus” çıktı ne yapalım?

Unutmadan “çevre dostu gazeteci”  Gürhan Savgı’ya bir sorum var: Trafikteki acayiplikler hızlı geçiş sistemi HGS’den aldığımız radyasyondan kaynaklanır mı?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Bilal Şahan Arşivi

Tohum

18 Eylül 2014 Perşembe 13:33