Küresel meydan okuma!
Arap devrimleriyle filizlenen bahar ümitlerini kışa döndürme operasyonları devam ederken, “Biz demiştik zaten!” diye ellerini sinsice ovuşturan ‘omurgasız emanetçiler’in ak ile karayı boca eden propaganda makineleri kürenin her yerinde 7/24 çalışıyor. Bu makinelerin sâdık köleleri olan ve nevzuhur ‘gazlı Gezi’ terminolojisiyle ezber sakızlarını çiğnemeye devam eden bizdeki sözde demokrat özde darbeci kesim için ise dünyanın en “seçkin” rejimleri, kendi ifadeleriyle, “Mısır’ın Tayyibi Mursi”yi deviren Sisi rejimi ile İsrail’in zırhı, İran’ın kalkanı, Rusya’nın sigortası ABD’nin emniyet supabı olan Esed rejimi. Böyle olduğu için bu iki gayr-ı meşrû yönetimin yaptıklarını görmüyorlar, duymuyorlar, anlamıyorlar!
KÜRESEL MEYDAN OKUMANIN
EMANETÇİLERİ!
Bu kesim bizde Gezi olayları sonrasında ortaya çıktığı gibi, Mısır’da ve Arap Dünyasında da 3 Temmuz darbesi sonrası iyice belirginleşti. İslam ülkelerinin içinde ‘kirli ittifak’ ve ‘propaganda soslu düşmanlık’ ilişkileriyle bilinen kimi ülkelerin temsil ettiği zihniyetin maskesini ise Suriye devrimi düşürdü! Şüpheye yer bırakmayacak şekilde görüldü ki emanetçi sermaye, emanetçi ordu, emanetçi medya düzenleri Türkiye’yi de içine alan küresel bir meydan okumanın taşeronluğunu bile-isteye kabul ettiler. Maliyetlerini görerek bunu yaptılar hem de.
Gelinen noktada küresel şer odakları, Mursi’yi yönetimden uzaklaştırmaktan ve Bangladeş’te Cemaat-i İslami liderlerini kurgu mahkemelerin kararlarıyla mahkûm etmekten başka kayda değer sonuçlar alamadı. Hadi bir de emanetçi medyalarının köpürttüğü mezhep savaşı ve aşırı radikal grup hikâyeleri üzerinden küresel meydan okumalarına taban bulmalarını buna ekleyelim… Suriye, Irak ve Mısır’daki sebep oldukları ve sessiz kaldıkları katliamlar ise Müslüman dünyanın hem öfkesini artırdı hem de devrim ateşini güçlendirdi.
TÜRKİYE’NİN CESARETİ VE
İSLAM DÜNYASININ POTANSİYELİ
Arap Baharı’nı kışa çevirmek için eski rejim artıklarını meydanlara dökmek, zinde tutmak ve Türkiye’de Erdoğan aleyhindeki lobinin ateşine odun taşımaktan başka marifeti olmayan bu odakları başarısızlığa mahkûm etmek ise ancak bu kesimlere küresel karşı koymalarla ve beklemedikleri tepkiler vermekle mümkün olabilir.
Buna cesaretimiz ve gücümüz yeter mi?
Evet.
Stratejik akıl, selametli kalp ve samimi niyetlerle kurulacak mekanizmalar; beşeri, kültürel ve ekonomik sermayeyi artıracak üretim odaklı yatırımlar; kişilere mahkûm olmayan dâvâ endeksli kurumlar; kurumsal milliyetçiliklerden ve taassuplardan arındırılmış müesseseler; siyasetçi gibi davranmayan ve düşünmeyen sivil toplum; sivil toplum ruhunu kaybetmeyen siyaset; saha ile masayı paralel yürüten bir mücadele anlayışı; itikatla ameli bir bütün olarak gören muhasebe şuuru ve şeffaf, hesap verebilir, âdil, samimi idarî, adlî ve ilmî yapıları kurarak “Yeni Bir Dünya” inşâsına katkıda bulunabiliriz.
Türkiye’nin cesareti ve İslam Dünyasının potansiyeli bunu gerçekleştirebilecek boyutta artık.
Önce buna inanalım ve bedelini ödemeye hazır olalım yeter.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.