Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

İsrafil meleğinin vazifesine ne kadar kaldı acaba?

İsrafil meleğinin vazifesine ne kadar kaldı acaba?

Biz insanoğlu kendi sonumuzu da, dünyanın sonunu da elimizle getiriyoruz. “İnsanın başına ne gelirse kendisinden gelir” derlerdi doğru söylerlermiş. Acıyı da, sevinci de, mutluluğu da, mutsuzluğu da, başarıyı da, başarısızlığı da insan kendisi davet ediyor.
Cüzdanlarımızı ve nefislerimizi düşündüğümüz kadar, yaşadığımız çevreyi düşünüp ilgilenerek gerekli önemi verebilsek, belki de cüzdanlarımıza helal kazançlar, nefsimize de günahsız zevkler hakim olacaktır.
Galiba dünyanın en zor işlerinden biri de insanın kendisinden önce başkalarını ve yaşadığı çevreyi düşünmesi gibime geliyor. Bu zor işlerden kendisini kurtarabilen her nefis sahibi, kainatla barış içerisinde yaşıyor demektir. öncelikle bu barışa çok ihtiyacımız var. Geri kalan insan barışı, kainatla barıştıktan sonra gelir zaten. Savaşlar da toprak için değil mi?
Millet olarak suni siyasi gerginliklerin dışında bir de orman yangınları ve çevre katliamlarıyla uğraşıyoruz. Orman yangınları ve çevre katliamları, ne yazık ki, toplumumuzda asparagas siyasi haber ve gündemlerden sonra bile sıraya giremiyor.
Orman yangınları ve çevre katliamına bir iki vah, tüh deyip, ondan sonra hiç ilgilenmiyor ve “Ne yapabiliriz” sorusunu soramıyoruz. Sorup sual etsek, yardımcı olmaya kalksak, hemen yanımızdaki soruyor, “Bu işten ne menfaatin var ki uğraşacaksın, devlet gerekeni yapsın. Hem onlar şucu bucu ya da onlardan bunlardan değil mi” diyor.
Sadece bu düşünce bile çevreye, tabiata, bizim için yaratılmış toprak altı ve üstü nimetlere ihanet değildir de nedir? Elbette ihanetin tâ kendisidir. Ayak bastığımız her kara parçasına önem vermek, korumak ve kollamak, vicdan ve iman sahiplerinin işi olmalıdır.
Böyle düşünmedikten ve böyle hareket etmedikten sonra, “Sana verdiğimiz ömrü nerelerde ve nasıl harcadın” sorusuna hiç birimiz kolay kolay cevap veremeyiz. Bu sorulardan yırtabileceğini zannedenlerin bile işinin zor olduğunu sanıyorum.
çünkü tabiata sahip çıkmak, toprağın üstüne ve altında sahip çıkmak, öncelikle iman eden insanların işi olmalıdır. İman edenler bilirler ve inanırlar ki, bu kainat, Efendiler Efendisi (s.a.v.)'in yüzü suyu hürmetine biz ümmetleri için yaratılmıştır. Allah’ın bir hediyesidir.
Hele böyle bir zamanda çevrecilik, iman eden insanların birinci önceliği olmak zorundadır. çevremizi, kainatın güzelliklerini ve nimetlerini, iman eden insanlar koruyup kollamadıkça, bu değerlere başkalarının sahip çıkmasını beklemek, iman eden bir kişinin asli vazifesinden kaçması anlamına gelir.
Orman faciaları ciğerimizi yakıyor. Diğer taraftan bile bile yakılan anızlar, tarlalar da öyle. O tarlalarda, ormanlarda, ağaçlarla birlikte yanan milyonlarca börtü böcek, irili ufaklı hayvanlar, facianın bir başka boyutu. Ormanları ve tarlaları veya diğer alanları yakanlar, sadece savunmasız canlıların hesabını veremeyeceklerdir.
Soframıza gelen her nimet, kursağımızdan geçen soğuk sıcak, sert yumuşak, tatlı acı, sulu susuz, ne kadar gıda varsa, hepsini Allah topraktan ve toprak vasıtasıyla bitkilerden bize ikram ediyor. Bu nimetlere şükrün bir ifadesi olarak bile çevre konusundaki duyarlılığımızın çok yüksek olması gerekmez mi?
Bırakın yangınları, bir ağacın dalını kırıp onu kurumaya terk etmek bile her vicdanı sızlatmalıdır. Bir kuşun yuvasını dağıtmak bile normal bir insanın yuvasını dağıtmak kadar önem arz etmelidir. Bu duyarlılıkta olmak, insani ve imani erdemlerle dolu yaşamaktır diye düşünüyorum.
Küresel ısınma başta olmak üzere şikâyet ettiğimiz ne varsa, hepsini biz insanoğlu elimizle, dilimizle hazırladık. Hatta bu işler için ciddi emekler harcamaktayız ve paralar dökmekteyiz. Zevkimiz ve sefamız uğruna yaşadığımız her kara parçasını, neredeyse sadece o anlık için kullanılan poşet olarak kabul etmekteyiz.
Toprağın üstünü de, altını da kirletiyoruz. Hiç kimsenin; “Ben masumum, benim bu konuda yaptığım bir şey olmadığı gibi yapacağım bir şey de yok” diyemez. En azından evlerimizdeki çöpler konusunda dahi bilinçli hareket edebilsek, çevreye büyük hizmet etmiş oluruz. Yoksa bu gidişle İsrafil Meleğine bir şey bırakmayacağız.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi