Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olmak!
Dün, Beylikdüzü Belediye Başkanı Yusuf Uzun’un annesi Emriye Uzun’un cenaze namazı dolayısıyla Fatih Sultan Mehmet Camii’nde idim... Öğle namazını kıldıktan sonra evden çıktım ve “cenaze namazı”nın kılınacağı Fatih Sultan Mehmet Camii’ne gittim... İkindi namazına, daha iki saat vardı... Belediye Başkanı Yusuf Uzun’a “başsağlığı ve sabır” dileklerimi ilettikten sonra; belediye çalışanları ve dostlarla birlikte caminin bahçesindeki “çay ocağı”nda biraz sohbet ettik...
Öncelikle, merhume Emriye Uzun’a Allah’tan rahmet, Yusuf Uzun’un şahsında kederli ailesine de sabırlar niyaz ediyorum. “Uzun ailesi”nin, özellikle de Yusuf Uzun’un babası Hasan Uzun’un, “Akit ailesi” nezdinde özel ve önemli bir yeri vardır. Mustafa Karahasanoğlu ağabeyin Millî Gazete’yi yönettiği yıllarda, Hasan Uzun’un; “ilan-reklam ve abone” konusundaki katkıları hiç eksik olmamış, desteklerini hiç esirgememiştir. Mustafa Karahasanoğlu ağabey, aradan yıllar geçmesine rağmen, hâlâ, “zor günde gösterilen bu destek”ten bahseder... Bu vesileyle; eşini kaybeden Hasan Uzun’a da, “Allah sabırlar versin” diyorum...
KADİR TOPBAŞ FARK ATAR
Dediğim gibi; cami bahçesinde çay içerken, konu ister istemez “siyaset”e geldi... Ben “gazeteci”yim ya, “gazetecinin kulağı delik olur” ya, sordular; “İstanbul’da ne olur?” Ben de, Akit’in dünkü manşetini hatırlattım...
Malûm, GENAR Araştırma Şirketi Genel Müdürü Mustafa Şen, son yaptıkları araştırmanın sonuçlarını Akit’e açıkladı ve muhabirimiz Hüseyin Kulaoğlu’na dedi ki; “AK Parti, İstanbul’da kimi aday gösterirse göstersin kazanır... Ancak Kadir Topbaş tekrar aday gösterilirse adaylar içerisinde en yüksek oyu alır... Topbaş’ın karşısına CHP Mustafa Sarıgül’ü çıkarsa bile anketlere göre; Topbaş, Sarıgül’e 10 puan fark atıyor.
Ankara’da Melih Gökçek, İzmir’de ise Binali Yıldırım aday gösterilirse, AK Parti seçimi rahat kazanır.” Dahasını da söyledi Mustafa Şen... “Gezi Provokasyonu”nun, AK Parti’nin oylarını “1 puan” arttırdığını ifade edip, ilâve etti: “Son araştırmalara göre AK Parti 50.8, CHP 27.1, MHP 12.8, BDP 6.5, Saadet Partisi 1.1 ve diğer partiler de geri kalanı alıyor. AK Parti yerel seçimlerde yüzde 50’yi geçer ama bazı önemli kriterler var.”
UÇAN TABUT’UN NERESİNDE?
Son durum böyle... Dikkat edin, henüz “Sarıgül’ün dosyaları” açılmadan böyle... Bir de “Sarıgül’ün dosyaları” açılsın, ondan sonra görürüz Sarıgül’ün “iddialı” mı olacağını, yoksa “havlu” mu atacağını... Meselâ Akit, bugünkü manşetinde “ilk dosya”yı açıyor ve soruyor Mustafa Sarıgül’e; “Sarıgül Uçan Tabut’un neresinde?” “Uçan Tabut”u biliyorsunuz... “CASA uçakları” için kullanılıyor bu tabir... Çünkü o uçaklarda, 38 askerimiz şehit olmuştu... CASA’lara, sadece Türkiye’de değil, dünyada da “Uçan Tabut” diyorlar!.. İşte bu “Uçan Tabut”lar dosyasını açan Akit, şimdi soruyor; “Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, Uçan Tabut’un neresinde?” Ayrıntılarını, elbette Ankara Muhabirimiz Furkan Altınok’un haberinden okuyacaksınız... Ama, olayın özeti şu: “Dönemin SHP milletvekili Tevfik Koçak, TBMM Başkanlığı’na 30 Ekim 1989 günü CASA uçaklarının alımıyla ilgili bir soru önergesi verdi...
Ancak Koçak’ın önergesi 2 gün sonra, 1 Kasım günü sahte imzayla geri çekildi... Bunu yapanın, o günlerde CASA komisyoncusu olarak bilinen bir işadamı ve onun yakın arkadaşı olan dönemin SHP milletvekili Mustafa Sarıgül olduğu iddiası o tarihten itibaren hep gündemde kaldı. Tevfik Koçak da, bununla ilgili olarak 22 Mayıs 2001 tarihinde şu açıklamayı yaptı: “Dönemin Milli Savunma Bakanı Sefa Giray kuliste yanıma geldi, CASA uçaklarını askerlerin istediğini söyledi ve önergeyi geri çekmemi talep etti. Ayrıca Turgut Özal, ANAP milletvekili Mehmet Kahraman’la haber gönderip bu konuyu benimle görüşmek istedi.
Fakat denk gelmedi ve görüşemedik. Bunlar olurken, ben önergemin sahte imzayla geri çekildiğini bilmiyordum. Bunu 3 ay sonra öğrendim ve Meclis Başkanı Kaya Erdem’e gidip durumu anlattım. Bürokratlarını çağırıp araştırdı ve bana ‘Meclis’in itibarı var. Bu işin üzerine gitme. Ben gerekeni yaparım’ dedi. Hiçbir şey yapılmadı. Ben önergeyi vermiştim. Hemen ardından Mustafa Sarıgül beni Hilton’da kahvaltıya çağırdı. Orada beni CASA uçaklarının komisyoncusu işadamı tanıştırdı. Her ikisi de benden önergeyi geri çekmemi istediler. Ben de, bu konuda ikna edildiğim takdirde çekebileceğimi söyledim. Sonra önergenin sahte imzayla çekildiğini öğrenince, biz SHP olarak Mustafa Sarıgül’den kuşkulandık. Sarıgül inkar etmedi.” Bu “iddia”yı ortaya atan Tevfik Koçak, iddiasında yalnız değil..
Dönemin SHP Edirne Milletvekili Erdal Kalkan da, Koçak’ı doğruluyor ve diyor ki; “Partili arkadaşım Tevfik Koçak’ın CASA olayıyla ilgili Meclis Başkanlığı’na verdiği soru önergesi, yine kendi milletvekilimiz Mustafa Sarıgül tarafından imzası taklit edilerek geri çekildi. O zaman anladım ki, bu iş sandığımdan da büyük.” Size birşey söyleyeyim mi; Bundan sonra ortaya çıkacak “yolsuzluk dosyaları”nın etkisi ne olur bilmem ama, “CASA iddiaları” Sarıgül’ü bitirmeye yeter de atar bile... Dolayısıyla; Mustafa Sarıgül’ün, bir an önce “CASA’ların neresinde” olduğunu açıklaması gerekir...
TAM ŞARK KURNAZI
Mustafa Sarıgül’ün, bu “iddia”lara cevap vermesi de yetmez... Bir de, “CHP içindeki Ulusalcı kanadı” da ikna etmesi gerekir.. Çünkü, “Ulusalcı kanat”tan Sarıgül’e “yeşil ışık” yakılacağını hiç sanmıyorum...
Nitekim, aynı zamanda “CHP Parti Meclisi eski üyesi” olan Mehmet Faraç, 16 ve 18 Ekim tarihli yazılarında özetle demiş ki; “Siyasal omurgası henüz net olarak anlaşılamayan Mustafa Sarıgül, tam şark kurnazı gibi davranmaya çalışıyor ama kimse artık ona inanmıyor!.. “Ölü evinin yasçısı, düğün evinin tefçiliği”nden, her yolun yolcusu rolüne bürünürken, bir yandan Kürtçülere bir yandan da “kinci cumhuriyet”çi çirzoplara zeytin dalı uzatarak, sözde her kesimi kafalamaya çalışıyor!.. En yakın çalışma arkadaşının, “Amerika Birleşik Devletleri oluyor da Anadolu Birleşik Devletleri niçin olmuyor” şeklindeki zırvalığına sessiz kalması, Taraf adlı Atatürk düşmanı paçavranın korkusundan 10 Kasım törenlerinde ortadan kaybolması cumhuriyet yanlılarının öfkesini çekiyor.” “Tekin-Sarıgül kısırdöngüsünün yanı sıra Celal Doğan ve gazeteci Can Ataklı da İstanbul’dan CHP adayı olmak istiyor...
Tekin-Sarıgül olacağına, “Ataklı olsun” diyen de var; şaibeliler yerine yepyeni, gerçek bir CHP’li bekleyenler de... CHP’nin İstanbul’da görev yapmış 10 kadar il başkanı bu kargaşa ve kısırdöngünün partiyi yaraladığını ve AKP karşısında güçsüzleştirdiğini görünce harekete geçmiş... Öğrendiğime göre, önümüzdeki günlerde hep birlikte Kılıçdaroğlu’nu ziyaret ederek partinin gidişatıyla ilgili öneri ve uyarılarda bulunacaklar. Aldığım haber şu; il başkanları Kılıçdaroğlu’na İstanbul’da 220 bin üye için her ilçede sandık kurulmasını ve büyükşehir adayının da üyelerce belirlenmesini önerecekler...
Bence de en doğrusu bu; böylece hem şaibeli zavallılar sandığın dibine çöker hem de halk, gerçek bir partiliyi kendi eliyle belirlemiş olur...” Görünen o ki; “CHP’nin ulusalcı kanadı”ndan Sarıgül’e vize yok... Bir yanda “Uçan Tabut”lar, bir yanda “Ulusalcı tabu”lar; bakalım Sarıgül, bunların hepsine birden göğüs gerebilecek mi?.. Ne yalan söyleyeyim, o kadar “çaplı” olduğunu sanmıyorum. O halde ne olacak?..
SARIGÜL İÇİN 3 YOL
Akşam’ın haberine göre; “Sarıgül için 3 yol” var: “Ya İstanbul’a belediye başkanı olacak, ya CHP’nin başına geçecek, ya da yeni bir parti kuracak!” “Senaryo”nun detayları şöyle: “CHP adayı olarak adı geçen Mustafa Sarıgül, Şişli ve Bakırköy adaylarını kendi belirlemek istiyor. Sarıgül’ün en büyük desteği ise Beykoz Konakları’nda sık sık bir araya geldiği eski Başbakan Yardımcılarından Hüsamettin Özkan... CHP’nin birinci gündem maddesi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı kimin olacağı. Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin aday adaylığını açıkladı. Gözler şimdi Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’de.
Bayramdan sonra adaylığını açıklaması beklenen Sarıgül’ün seçim şarkısı bile hazır. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise Sarıgül’ün önce partiye üye olmasını bekliyor. Sarıgül’ün en büyük desteği ise Beykoz Konakları’nda sık sık buluştuğu eski Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan. Kılıçdaroğlu ile konuşarak Sarıgül’ün adaylığını garantiye aldı. İddialara göre Sarıgül’ün CHP’den iki isteği oldu. Akşam’ın haberine göre birincisi Şişli ve Bakırköy Belediye Başkan adaylığına konulacak isimleri kendisinin belirlemesi. İkincisi ise 2 ve 4 no’lu meclis üyeliklerine kendi istediği kişilerin isimlerinin yazılması. CHP yönetiminin de bu isteği kabul ettiği öne sürülüyor. Peki Sarıgül başkanlığı kazanamazsa ne olacak? Kulislerde konuşulan; CHP’nin başına geçmeye çalışacağı. İkinci plan ise, yeni bir parti. Eğer belediye başkanı seçilemezse Hüsamettin Özkan ve bazı işadamlarının desteğiyle Sarıgül parti kuracak.” Haber bu... Ben de; “cami bahçesindeki sohbet” esnasında bu haber ve yazılardan söz ettim... Daha başka bilgiler de var ama, “malzeme”nin hepsini bir defada harcamayalım... Yeri geldikçe, “yeni bilgiler”den de söz ederiz inşaallah... Manzaranın özü ve özeti şu: “Mustafa Sarıgül; Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan da olabilir!” Yani, “İstanbul Belediye Başkanı” olmayı hayal ederken, “Şişli Belediye Başkanlığı”nı da kaybedebilir... O da yetmez, “siyasi hayat”ı bitebilir... Ve, son bir not: Sarıgül, önceki gün demiş ki; “Bir gün CHP tarihi yazılacaksa, Mustafa Sarıgül olmadan o tarihi yazmak mümkün değildir!” Göreceğiz bakalım; “CHP’nin tarihi”ni mi “yazacak”, yoksa CHP’nin tarihinden mi “silinecek”?.. Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar!.. Üçüncüsünde, adamı “Uçan Tabut”a bindiriverirler de haberi olmaz!.. Olacağına bakın siz!..
*************************************************
Org. Necdet Özel’in açıklamaları ve 2 fotoğraf
Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel, dün “açıklama” yapmak zorunda kaldı... “Zorunda kaldı” diyorum, çünkü “Ergenekoncu ve Balyozcu komutanlar ile aileleri” onu açıklama yapmaya zorladı... Neler dediğini, 1. sayfamızdan okursunuz...
Evet, “Ergenekoncu ve Balyozcu komutanlar” ile aileleri, yargının verdiği “ceza”lardan sonra sürekli açıklamalar yaptılar ve “Org. Necdet Özel ve TSK yönetimi” ile ilgili “çirkin itham”larda bulundular... “Darbe” yapmak sanki “komutanların görevi” imiş gibi; hem “suç” işlediler, hem de “kendilerine sahip çıkılmasını” istediler... Yani; “hem suçlu, hem güçlü” pozisyonuna geçtiler... Gazeteler ve televizyon ekranları, “velvele”den geçilmedi!..
Bir onlara baktım, bir de “Lübnan’da kaçırılan ve 71 gün boyunca esir tutulan THY pilotları”nın eşlerine... Cezaevinde “ölüm korkusu” yok ama “esaret”te var... Buna rağmen pilotların aileleri ne “ekran”lara çıktılar, ne ortalığı “velvele”ye verdiler... “Sabır”la beklediler ve “metanet”lerini hiç bozmadılar... Soruyorum sizlere, kamuoyu; “komutan eşleri”ni mi takdir etti, yoksa “pilot eşleri”ni mi?..