Erdoğan’dan kurtulma plânı
Dikkat ettiniz mi, başbakan dünki grub toplantısında ilginç şeyler söyledi. “Başbakan: Bu bölgede güçlü Türkiye istemeyen ve her yola başvuran odaklar var. Biz hem içeride hem dışarıda bu odaklarla mücadele ediyoruz” dedi mesela.. Kimi, neyi kasdetti aceba..
Türkiye’de bir iktidar değişikliği olmadan Mısır ve Suriye sorunu çözülmeyecek. Arap Milliyetçileri ve ılımlı İslamcılar Türkiye’yi Arap dünyasını yeni Osmanlıcı emperyal siyasetin kurbanı ve laik İslam misyoneri, ülkeyi maceraya sokmak ve yalnız bırakmakla suçlayacaklar..
ABD’nin ve AB’nin Suriye’ye yaptığı insani yardımı durdurması boşuna değil.. Türkiye’yi boğmak için Mısır ve Suriye’yi koz olarak kullanıyorlar. AK Parti gittiğinde, akıllarınca yeni kurulacak hükümetin ilk başarısı Kürt sorunu, Irak, Suriye ve Mısır sorununu çözmek olacak..
Apo’yu Türkiye’de, daha önce Ecevit ve Bahçeli’ye emanet edenler, yeni hükümete Ortadoğu’da kendilerine göre bir zafer armağan edecekler..
Apo’yu Ankara’ya teslim edenler, bu kez Kürt sorununu çözecekler kendilerine göre. Ve tabii arkasından Anayasa değişikliği gerçekleşecek..
Tabii bunu yapmadan önce CHP ve MHP’ye de, BDP’ye de ayar vermeyi deneyecekler.. Eski kadrolarla bu işin olmayacağını onlar da biliyorlar.. Erdoğan ve Fidan orada oturduğu sürece Kılıçdaroğlu ve Bahçeli orada oturmaya devam edecek.. Bu liderler görevden uzaklaştırıldığında arkasında ağlayan fazla kimse olmamalı.. Bir de “Yeni ve temiz siyaset” için “Beyaz bir sayfa” açılmış olacak!?
Geziyi birileri ODTÜ’ye taşıma gayretinde. Yine ağaca sarıldılar. Ama işin suyu çıktı. Yine işe yanlış noktadan girdiler.. Yine öfkeleri akıllarından büyük.
Terör ve ekonomik kriz en iyi bildikleri şey.. Bu yolu deneyeceklerdir yine..
Bu kirli oyunda aslında Sisi ve Esad, hatta Türkiye’ye karşı sert açıklamaları ile İran yönetimi ABD’nin Erdoğan’ı ve Fidan’ı tasfiye planında önemli bir yere sahipler..
Bu planın başını İsrail çekiyor. Artık bu bilinen bir şey.. Onların da aceleci tavırları ve geçmişten gelen bir alışkanlıkla “ben yaptım oldu” anlayışı yine başlarına iş açacağa benziyor..
Somali’de Türk elçiliğine saldıran El Kaidecilerle AK Parti hükümetini El Kaide’ye yakın gösterme akılsızlığı ancak böylesine panik ortamlarında mümkün olabilir..
Bir de Vehhabiler ABD ve İngiltere çizgisinde bir zihniyet taşıyan Suudilerin kontrolünde bir hareketken bu yalanları kime nasıl kabul ettirecekler o da ayrı bir konu!
Garip değil mi, Erdoğan’ın tasfiyesi için, nasıl içeride Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’ye, bazı dini grublara ihtiyaç duyuyorlarsa, dışarıda da Sisi ve Esad’a ihtiyaç duyuyorlar. Oysa bütün bunların tasfiyesi de Erdoğan’ın tasfiyesine bağlı.. Aslında bu çevreler kendi bindikleri dalı kesiyorlar sanki.. Kendi cehennemlerine kendi sırtlarında odun taşıyorlar..
Erdoğan sonrasının hesabını yapanlar, Erdoğan’dan boşalan yerin doldurulmasının çok kolay olmayacağını bilmeleri gerek. Batı kendi çıkarlarını koruyacak bir iktidar modelini, içeride ve dışarıda bugünki kadro balık avlama siyasetinin sonucu olarak ortaya çıkartılan bulanıklıklardır..
Bir de deniyor ki, Ankara’nın savunma sanayi konusunda Çin ve Rusya ile işbirliğine gitmesi.. İstihbarat amaçlı yeni uydu projesi, denizde dinleme, siber savaş, siber güvenlik ve siber istihbarat alanında yaptığı çalışmalar ve yeni kripto yazılımları. Uzun menzilli füze, uçak yapma, insansız hava araçları; bunların hepsi batının canını sıkan gelişmeler.
Ne işiniz var sizin bunlarla. Turizm, domates ve hıyar seraları yetiştirmek neyinize yetmiyor. Nereden çıktı şimdi bu Montreux’u by-pass etme fikri. Hani şu yeni kanal projesi. Nereden çıktı yeni havaalanı, 3. Köprü.. Çok oluyorsunuz.. “Başörtüsü” filan tamam da, “Ayasofya”, “Hilafet” filan ne oluyor? Lozan’ı tartışmak bize mi kaldı.. 2023 hedefi ne oluyor öyle.. Süresi dolan yüzyıllık imtiyaz sözleşmelerini yenilemeyecek, petrol ve boraksınıza sahip çıkacaksanız, orada “dur”malısınız! “İş Bankası”nı tartışmaya kalkarsanız, mayınlı tarlaya girmiş olursunuz mesela! Bağımsız bir istihbarat, derin gerçeği sorgular kripto adamların kapısını dinlemeye başlarsa olmaz o zaman!
Geçen gün Gökçe Fırat “Hakan Fidan kimin adamı, kimin düşmanı” diye bir yazı yazdı.. “Wall Street Journal ve Türk Solu / MİT Müsteşarı Hakan Fidan yeniden hedefte” diye eklediği yazısında şu konulara dikkat çekti: “Hakan Fidan’a kimler saldırıyor ve daha önemlisi neden saldırıyor? Türk medyası ve kamuoyu ancak Amerikan gazeteleri Hakan Fidan’a saldırdıktan sonra bir şeyleri sorgulamaya başlamış olsa da bizler bu sütunlarda Türkiye’nin uluslararası arenada değişen konumunu çoktan yazmıştık. Son üç yıldır savunduğumuz bir tez var: 1-Türkiye Ortadoğu’da artık bir Amerikan müttefiki değildir! 2- Artık AKP ve Tayyip Erdoğan, Amerikan çıkarlarını değil kendi çıkarlarını savunmaktadırlar.. 3- Amerika Suriye’de Tayyip Erdoğan’ı değil Esad’ı desteklemektedir. 4- MİT, ilk defa Cemaat ve dolayısıyla Amerikan denetiminden çıkmıştır. Amerika ilk defa Türk İstihbaratı’ndan dışlanmıştır.”
Bir yandan Todays Zaman’da çıkan yazılar, öte yandan Türk solunun analizi ve derken, Doğu Perinçek’in, AK Parti’ye karşı Kemalist ideolojinin yaşatılması için CHP, MHP ve İP işbirliği önerisi.. ABD açık seçik bazı dindar kişi ve kuruluşları devşirmeye çalışıyor.. AB’nin son Türkiye raporunda Abdullah Gül’ün uzlaşmacılığına, hükümetinse çatışmacılığına vurgu yapması ilginç değil mi? Bu şekilde içeride çatlak oluşturmaya çalışırken birileri, üzerinde kirli senaryolar yazılanların ne söyledikleri kadar, o sözlerin nasıl anlaşıldığına da dikkat etmeleri gerekir.. Birileri hep TOBB başkanını yanında görmek istemiştir mesela.. Hisarcıklıoğlu, kendi ismi etrafında kurgulanan oyunun farkında olması gerekir.. Zaten birileri, üzerinde senaryolar yazdıkları kişileri gerçekten sahiplendiklerini sanmıyorum. “Kullan at” psikolojisi ile yaklaşıyorlar.. Çünki bugüne kadar kendilerinden olmayanlara karşı hep aynı şekilde davrandılar..
Bu konuyu yazmaya devam edeceğim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.